DOLAR 32,3656
EURO 34,9558
ALTIN 2325,42
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

An’da kalmak üzerine yeni bir anlaşma yapın

Pandemi öncesinde iyi ya da kötü bir hayatımız vardı. Rutinde yaşattığımız bu süreçler; belki sevdiğimiz, belki sevmediğimiz süreçlerdi.

 

İşinden memnun olmayanlar, ağır çalışma şartlarından yorulduğunu düşünenler, trafik vb. gibi şehirleşmenin verdiği kaostan bıkmış olanlar….
Evet bir çok alanda kendimizi bir sıkışmışlık içinde hissettiğimiz zamanlardı….

Sonra?

Sonrası tam bir kaos oldu değil mi?

İşini bırakmak zorunda olanlar, işletmesini kapatmak zorunda kalmış olanlar, geliri günlük, yaptığı iş kadar olan ve çalışmadıkları için geliri olmayanlar….
Bunun yanında bir de çocukların okulların ve sosyal ortamlarından alınması sonucu ile, kendi rolleri arasında sıkışmış bir çok ebeveyn…
Evet, covid 19 bize ne mesaj vermek istiyor diye çok konuşuldu. Duraklamanın zamanı gelmişti dediler, öyleydi belki de ancak bu duraklama acaba insanlar için miydi? Doğa için miydi?
An’da kalmak üzerine birçok şey yazılmıştır. An’da kalmak, anı yaşamak için her şeyden önce, anlamak, dinlemek gereklidir. Duymak, sesleri, seslerin ötesindeki hisleri…
An’da kalmak üzerine çok güzel bir kitap okudum, adı 4 Anlaşma (Don Miguel Ruiz). Bu kitapta yer alan tüm bilgiler, Toltek Bilgeliği üzerine idi.

Bilgi insanı anlamına gelen Toltek’ler; günümüze ışık tutan bilgelikleri ile bize kadim öğretiler bırakmışlardır. Esrarengiz bir biçimde tarihten kayboldukları ileri sürülen Toltek Uygarlığı Amerika uygarlıklarından birini oluşturan halk olup Meksika’daki Aztek öncesi üç kültürden (Mayalar, Toltekler, Olmekler) biri olarak kabul edilirler.
Meksika topraklarında ilk insan topluluklarına ait izler yaklaşık 20.000 yıl öncesine dayanır. Bıraktıkları eserlerin toprak üstüne çıkarılan kısmı gelişmiş bir medeniyetin izlerini taşır ve özellikle yine karşımıza piramitlerle çıkan birtakım gizemler içerir.

Toltek bilgeliği yalnızca efsanelerde ve hikayelerde var olan bir gelenek değil, bugün hala bir kısım Meksikalı Kızılderilileri tarafından uygulanan canlı bir öğretidir. Toltek bir din değil bir felsefe değil, bir ideoloji değil bir yaşam sanatı uygulayıcısıdır.

Anlamlı ilişkilerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz, sahip olduğumuz ya da ulaşmak istediğimiz her şeye bir anlam yükleme ihtiyacı duyuyoruz. İnsanın anlam arayışı hiç bitmeyecektir. Varoluşumuzun nedenleri her zaman merak konusu olmuştur. Yaşam amacımızı keşfetmek, doğuştan gelen potansiyelimizi geliştirerek, bütüne fayda sağlayabilmektir.

Kimse sorsanız bu dünyada istediğin en önemli şey nedir? Diye, mutluluk ve huzur diyecektir. Bunu belki direkt bu kelimeleri söyleyerek yapacaktır, belki de anlam yüklediği araçları söyleyecektir, para, kariyer, vs.

Peki neden mutluluğu, huzuru arıyoruz?
Neden mutlu olamıyoruz?
Mutlu Olduğumuzu Nasıl Anlarız?
Nasıl bir mutluluk bizi tamamlar ve içimizdeki boşluğu kapatır?

Şimdi size kendimizle yaptığımız anlaşmaları anlattığımda sizler de anlayacaksınız ki aslında mutluluk yanı başımızda, sadece biraz daha derin dinlemek, duymak ve görmek gerekiyor 

Söz Büyüdür
Söylediğimiz her kelimenin bir anlamı vardır. Karşı tarafta uyandırdığı duygular vardır. Kaybolmaz. Bilimsel araştırmalara göre uzay boşluğunda bir yerlerde asılı kalıyor. Konuştuğumuz kişileri etkiliyoruz. 4 Anlaşma kitabında bir soru soruyor; Kendimizle, ‘Sözcüklerimi önce kalbim duyacak, onaylar ise söyleyeceğim’diye bir anlaşma yapmış olursak nasıl olurdu? Diye.
Kalbimizin kabul ettiği kelimeleri karşıya söylesek, kalpten kalbe iletişim kurmuş olur muyuz?
Böyle bir iletişim şekli bize uygulansa ne hissederdik?

Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamayın
Sözlerimiz büyüdür. Kalpten kalbe iletişim kuracağız, ancak bize kötü bir şey söylendiğinde ne yapacağız?
Bazı durumlarda, psikolojik ve bedensel olarak karşılayabileceğimizden fazla yükler alırız. Bu yükler zamanla ağırlaşır ve bizi hasta eder. Söylenen sözlerin bizdeki anlamlarını düşünür, inciniriz ya da seviniriz.
Bize söylenen sözler, söyleyenlerin anlamlarıdır. Kendi kalplerindekini bize yansıtırlar.
Güzel söylenen sözler için de geçerlidir.
Biz kendimizi yeteri kadar tanımıyorsak, içsel motivasyonumuz ve özgüvenimiz tam değil ise; güzel bir söz söylediğinde mutlu, kötü bir söz söylendiğinde mutsuz oluruz. Biz kendimize inanmayıp, karşımızdakinin kendi kalbinden getirdiği anlamlara inanırsak, ne kadar özgün olabiliriz?

Varsayımda Bulunmayın
Gün içinde kaç defa birbirimiz hakkında varsayımlarda bulunuyoruz?
Rahatsız etmeyeyim, belki öyle demek istememiştir, gibi birçok yaklaşım ile kendimizi kandırıyoruz bir bakıma.
Varsayımda bulunurken bir anlamda da düşünürüz. Bir soru sormak istiyorum; Siz acaba bu düşünme sürecinde olmasını istediğimiz şeyleri mi düşünüyorsunuz? Yoksa olmasını istemediğimiz şeyleri mi?
Varsayımlar içimizdeki kötü düşüncenin çoğalması demektir. Kaygımızın arttığını görürüz. Böylece andan uzaklaşıp, gelecekte olması muhtemel, ( olmaması da muhtemel ) durumlar karşısında endişeleniriz. Bugünü, şimdi şuanı kaçırdığımızı fark etmeden bugünlerimiz geçer gider.
Karşımızdaki kişiye varsayımda bulunmadan sorsak nasıl olurdu?
Duyduğumuz şeylerin bizdeki anlamlarını söylesek?
Bugünü kaçırmadan anda kalmamızı sağlayabilir miydi?

 

Yapabildiğinizin En İyisini Yapın
Yapabileceğinin en iyini yapmak; zamanla en iyisi kavramı değişiklik gösterecektir. Önemli olan bu kitapta vurgulandığı gibi, eskide kalmış bize kazanç sağlamayan bütün eski anlaşmalarımızı iptal edip kendimize yeni dört anlaşma yapmak.
Bu hemen olmayacak biliyorum. Bebekler gibi, defalarca ayağa kalmak için uğraşacağız, düşeceğiz, dizlerimiz kanayacak belki, ancak sonunda artık hayal kırıklığı yaşamayacağız.
Bunun için biraz özveride bulunmak ne kadar zor olabilir?

 

Bu bir yolculuk olacaktır, kişiye özel bir yol.
Bu yolu nasıl yürümek istediğimize biz karar vereceğiz.
Geçmiş yüklerimizden kurtulduğumuz, gelecek kaygısı yaşamadığımız, kararlılık ve mutlulukla yürüyeceğimiz bir yol.
Yolun sonunda ne mi var?
An’da kalmanın verdiği huzur ve tamamlanma hissi…

 


YORUMLAR

Solve : *
26 + 17 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.