DOLAR 32,3278
EURO 34,9783
ALTIN 2309,362
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Depresyon tipik bir bağırsak imzası mı?

23.07.2020
A+
A-

Bağırsakta /Bağır(ma)sakta takdimimdir “Bağırsak”

-Bukleli ve cilveli olan bağırsaklarımızdan neler çekiyoruz; dememek için, o güzelim kıvrımları sevmeyi, bağırsaklarımızla anlaşmayı ve onlara iyi bakmayı denemek, araştırmalara yönlenmek, hayatı bağırsak sağlığına göre dizayn etmek gerekiyor.

Bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklikler potansiyel olarak hastalıkların başlamasına katkıda bulunabilir. Örneklere dayandırmak gerekirse;
Depresyon, Şizofreni, Parkinson gibi. Acaba, zihinsel sağlığımız tabağımızda olanlardan mı etkileniyor?

Sindirim sistemimiz de bir bakteri ailesi var ve biz bu akrabaları ne kadartanıyoruz acaba !!!

Genetik bir mirasımız var; bir de bizim üzerine koyduklarımız, beslenme ve yaşam biçimlerimiz ile bağırsak florasının o geniş ve derin haliyle, daha da bir ilgi çekici olmaya başlıyor. Sindirim sistemi için gerekli olan bakteriler yani iyi olanlar çoğaldığında,
istilacı olan kötü bakterilerin hücumuna karşı da bir korunma kalkanı oluşturarak kaleyi teslim etmemeyi seçmiş oluruz. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi, bu dost bakterinin çokluğuna bağlı olduğu kadar bunu yükseltecek doğru beslenme tablosuna, stresi yönetmeye ve yaşam biçimimizdeki seçimlere de bağlıdır. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi düzeneği ve dengesinin şartlarını oluşturmak için dost bakteri yapısına ihtiyaç vardır.

Aslında içeride bir strateji, savaş oyunu ya da bir satranç masası gibi bir ortamı mı var diye, çılgınca bir soru aklıma takılıyor.
Mikrobiyota 2-3 kg./ 1000 kadar aile, trilyonlarca bakteri olarak da yeğen -kuzen yaşıyor gibi düşündüğümüzde, florayı yani aileyi korumakta gerekiyor.

Depresyon terimi, en belirgin, en yaygın şekliyle ruhsal boyutta stres, keder, bunaltıya bağlı olarak hissedilen ruhsal durumlarda
kullanılmaktadır. Aslında, çok da masum değildir; sadece ruh hali, şekli ya da beyni etkileyen bir tutum, bir davranış biçimi değil gerçek bir hastalık olup, sadece pozitif düşünceyle geçebilen, kontrol edilen bir hastalık türü de değildir. Klinik depresyonlarınnedenleri; tıbbi, duygusal veya genetik olabilirler. Aramızda kalsın ama kadınlarda daha sık görülmektedir.

Depresyon; yaş, cinsiyet, eğitim ve finansal durumlardan bağımsız olarak herkesi etkileyebilir. Depresyon kişi seçmiyor belki yaşam biçimi, yemek alışkanlıkları hatta mikrobiyota yapımızla, bizler çekiyor da olabiliriz. Farklı bir bakış açısı olarak buraya not düşmek istiyorum.

Depresyon, bir kişinin ishal veya kabızlığının sebebi olabilir. Beyin ve bağırsakbirbirine bağlı işbirliği içerisinde. Bağırsaklar üstteki beyinin yardımcısı ise hem beyini, hem de bağırsağı aynı anda tedavi ederek olaylara bakmak fayda sağlayacaktır. Bağırsak ve beynin bu haberleşme postası içerisinde birçok kod ve bilgi yüklü olup stres önemli bir faktör. Haberleşme dengesini bozarak, bağırsaklardaki zararlı bakteriler çoğalmasına neden olduğundan bu durumun sonuçlarında hastalıkların artmasına sebep oluyor.

Stresliyseniz, adrenalin ve noradrenalin salınır. Normal şartlarda, bu salınma her daim olur lakin kronik stres gibi durumlarda sürekli salgılanmaya başladıysa tehlike çanları çalıyor demektir. Bunlar mevcut bakterilerin kötü özelliklerinin ortaya çıkmasına, adeta hortlamasına sebep olacağından,normal şartlarda hastalık yapmayacak olan bakteriler dahi hastalık yapabilir.

İnsanlar stres ve kaygının etkilerini birçok yönden hissedebilirler.

Yaygın bir semptom ise karın ağrısıdır. Anksiyete, karın krampları ve ağrı semptomları kötüleştirebilir hatta hasta hissettirir.

Bunun bir sebebi olarak, gıdalar ve strese karşı daha duyarlı ve reaktif bir kolona sahip olmaktan geçtiğini düşünülebilir. Kendimizi çok yoğun kaygı ve stres şemsiyesi altında buluyorsak, buradan çıkmanın yolu beslenme ve yaşam dengesini değiştirmek, terapi desteği alarak doğru kapının anahtarını bulmaktır.

Kapı-anahtar ilişkisine dair çilingir misali bir yazı yazmıyor, yapılması gerekenlerle ilgili birkaç ipucunu satırlara bırakıyorum.
*Stresi azaltmak için rahatlama teknikleri; nefes çalışmaları, yoga, meditasyon, terapi desteği.
*Diyeti değişikliği, süt ürünlerinden, şekerli ve yağlı ürünlerden uzaklaşarak buğdayı azaltmak. Yaşanılan stresin kapısı, kabızlığa doğru açılıyorsa menüye çözünür lifler, posalı besinler koymak, hazır işlenmiş, katkı maddeli gıdalardan uzaklaşarak, suyun hayat olduğu gerçeğini unutmamak.

*Çiftlikten ya da doğal yöntemlerle üretilen gıdaların sofraya eşlik etmesini sağlamak, doğal ve doğadan beslenme yöntemleri geliştirmek.
*Kırmızı eti az tüketip, deniz balığını arttırmak.
*Yemekleri fazla ısıya maruz bırakarak kaynatmak, sağlıksız yağlarla pişirmek yanlış yöntemlerdir.
*Probiyotik ve prebiyotikleri baş tacı yapmak.
*Hayatın bir parçasının egzersiz olduğunu unutmayarak, günde en az 30 dk aktif egzersiz yapıldığında bedensel denge kurulur, ruh hali olumlu etkilenir.
*Tütün, alkol, kahve, asitli içecek tüketimini sıfırlamak, sayılabilir.

Her geçen gün beslenme kalitesi düşmekte olup, çok fazla şeker, toksin, buğday tüketimi yapılan beslenme tablosu sonucunda, duygusal sağlığı etkileyen hastalıklarda küresel bir artışın da olduğu görülmektedir.

Vücudumuzda serotonin depolanması, uyku düzeni ve ruhsal durumun kontrolü dahil olmak üzere, sindirim sitemi tarafından denetlenen bir çok genel ve hormonal fonksiyon bulunmakta. Sindirim sisteminde bir şeyler yanlış gittiğinde, etkisi vücutta duyulup, hissedilmektedir.

Sindirim sistemimiz ve özellikle bukleli bağırsaklarımız, yediğimiz yemekleri makro ve mikro besinleri ayırmaya çalışan milyarlarca mikrop barındırıyor.

Bu besinler daha sonra bağırsak zarından emilip beyin de dahil olmak üzere hedef organlara taşınıyor. Yiyeceklerdeki yüksek şeker içeriği sindirim kanalında bulunan bakteri florasını değiştiriyor, karbonhidratların ve belirli bazı minerallerin emilimini önleyerek, bağırsak zarının iltihaplanmasıyla sonuçlanabiliyor.

Şekerin, kötü bakterilerin artması rolünde olumsuz etkileri var hatta beyin fonksiyonlarının yavaşlamasına, azalmasına sebep oluyor. Sağlıklı
bakteri sayısında azalma olursa dengesizlik artıyor ki işte istilacılar zemin bulup, ortaya çıkıyor. Depresyon, Parkinon, İnflamatuvar Bağırsak
hastalıkları, Geçirgen Bağırsak, Candida mantarları bunlardan birkaçı.

Bilim kişilerinin yaptığı araştırmalar sonucunda Parkinson hastalığı ile bağırsaklarımızda bazı mikrop popülasyonları arasında oluşabilecek
potansiyel bağlantılar olduğu sonucu çıkartılarak, bir dizi nöral yapıların olduğu belirgin hale gelmiştir.

Beyin fonksiyonlarında önemli bir yavaşlama, unutkanlık, belli durumlara daha sert tepkiler gösterebilmek, depresif düşüncelere eğilim olarak kendini gösteriyor, hatta çok erken yaşlarda çıktığında beyin gelişimine dahi etkisi oluyor.

“Her yol Roma” ya çıkar gibi, vücut yapısında birçok şey bağışıklık sistemiyle ilintili bir çalışma içerisinde olduğundan yollar da bağırsaklara çıkıyor.

Depresyonun, “Bağırsak Sağlığına” böyle bir imza atması halinde, sağlıksız bir beden ve bağışıklık sistemine mahkum kalınması,
kötü bakterilerin içeride cirit atması sonucunu doğurur.

O zaman hareket zamanı.

Depresyonu önlemenin, sağlıklı bağırsaklar için mutluluğun anahtarı, beslenme şeklini düzenlemek ve stresi kontrol edebilmektir.

Her daim sağlıklı yarınlar ve sağlıklı nesiler için, kalıcı olan imzaların atılması dileklerimle.

Oyunbozan Bağırsak Kitabı yazarı

Sibel İNAN

Araştırmacı yazar / Beslenme koçu


YORUMLAR

Solve : *
2 × 9 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.