Başarı odaklı mı olmalıyız yoksa değer odaklı mı olmalıyız?
Soru ilginç gelmiş olabilir. İkisi de çok önemli, diyenleriniz olabilir. Her fikre saygı duyarız. Başarıya ve değere bu yazıda biraz farklı açılardan bakacağız. Derine inip, sorgulama yapacağız. Hadi başlayalım.
Başarı, günümüzde oldukça yüceltilen bir kavram. Üstüne konuşmalar yapılıyor hatta kitaplar yazılıyor. Değer üzerine bu kadar çok kitap yazılmıyor, çok konuşulmuyor. Bu sebeple bu yazının bazı şeyleri hatırlamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum.
Başarıyla ilgili net bir tanımlama yapmak bana pek doğru gelmiyor çünkü herkesin başarı tanımı farklıdır ve öyle de olmalıdır. Kimisi üstlendiği bir projeyi sonuca ulaştırdığında bu durumu başarı olarak tanımlar, kimisi hayatta kendi ayakları üzerinde durabilmeyi başarı olarak tanımlar. Kimisi de kendini olumsuz olarak etkileyen insanlardan uzak durarak kendi mutluluğunu önemsemeyi başarı olarak tanımlar.
Her başarının sonucunda mutlu mu oluruz? Bu soruya evet dediğinizi duyar gibiyim. Soruyu şöyle değiştirelim: Başarının sonucunda elde edilen mutluluk, uzun süreli midir? Bu biraz düşündürücü bir soru oldu. Çünkü başarıya ulaşanlar genelde bunu yolun sonu olarak algılar. ‘Tüm görevleri yaptım, çok uğraştım, yeri geldi acı çektim, fedakarlık yaptım ve başarıya ulaştım. Artık başka bir şey yapmama gerek yok.’ şeklinde düşünürler.
Başarıya ulaşırken yaptıklarını tekrarlamayanlar, çıktıkları yolda inişe geçerler. Peki bu insanlar, başarıya giden yolda elde ettikleri deneyimleri başkalarıyla paylaşsalardı nasıl olurdu? Hem kendileri tekrar kazanırdı hem başkalarının kazanmasına destek olurlardı. Bunu yapan insanlar yok mu? Elbette var. Bunu yapanlar, değer dediğimiz kavramı hayatlarına entegre eden insanlardır. Değeri üretirler ve değer paylaşımına önem verirler. Paylaşılan değerler, başkalarının hayatlarına dokunur. İnsanlara saygı duymak, paylaşımcı olmak, cömert olmak, insan ruhunu anlamak değer kavramına önem verenlerin ortak özelliğidir.
“Başarılı bir insan olmaya çalışmayın, değerli bir insan olmaya çalışın. Başarılı bir insan hayattan verdiğinden fazlasını alır, değerli insan ise, hayattan aldığından fazlasını verir.” diyor Albert Einstein. En sevdiğim sözlerden biridir ve haklılık payını da yüksek bulurum.
Başarıdan bahsetmişken, fırsat dediğimiz kavramdan bahsetmezsek olmaz. Bilgi birikimimiz, donanımlarımız ve kültürel/sosyal/psikolojik/ sermayelerimiz sayesinde bize gelen fırsatları değerlendirdiğimiz zamanlar oluyor. Bu fırsatlar bazen bizi tanıyan insanlar aracılığıyla geliyor. İnsan tanımanın, geniş bir çevreye sahip olmanın önemini bu durumlarda daha iyi anlıyoruz. Fırsatları bumeranglara benzetebiliriz. Bize atılan fırsat bumeranglarını yakalayıp, başarının kapısını açtığımız zamanlar olmuştur.
- Peki bizler, başkalarına fırsat bumerangları atıyor muyuz?
- Sadece başarı odaklı olmayıp, yaşamlara dokunmayı da önemsiyor muyuz?
- Kazandığımız başarılar, bizi mutlu ederken başkalarına zarar veriyor mu?
- Başarı zirvesine tırmanırken yalnız mıyız yoksa başkalarını da yanımıza alıyor muyuz?
Bu sorulara vereceğimiz cevaplar hem karakterimizi hem hayata bakışımızı açıklar. Şunu diyerek yazıyı noktalayalım; bir insanın hayatına fayda odaklı dokunduğunuz zaman size içtenlikle teşekkür ettiğinde, sizin onun yüzündeki gülümsemeyi gördüğünüzde yaşadığınız mutluluk, kazandığınız başarılardan daha değerlidir.