DOLAR 34,5161
EURO 36,4528
ALTIN 2958,416
BIST 9124,31
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bilmek ya da bilmemek!

17.12.2019
A+
A-

Geçen hafta marka danışmanımla bir proje üzerinde çalışırken, kendimizi Dunning-Kruger sendromunu ve etkisini konuşurken bulduk. “Cahil cesareti” ifadesini duymuşsunuzdur.

İşte bu ifadenin tam olarak bilimsel açıklaması; bu sendrom. Sonrasında ise işte size yazıyorum, bu sendromla ilgili bilgilerimi paylaşmak üzere. (Konu uzun, kısaca yazmak zor, ama olsun). Çünkü konu önemli.  Niye mi? Onlarca zeki, yetenekli, akıllı, kapasitesi yüksek insan nasıl oluyor da bir kenarda performanslarının altında yaşıyorlar?  Öte yandan “bu özelliklerle bu işi asla yapamaz” denilen bilgi açısından “beze” insanlar nasıl oluyor da ortalıkta her şeyi başarmış gibi hüküm sürüyor? Ve daha bir sürü ironik durum tüm insanlığın ortak noktası. İşte bu gibi soruların cevapları Cornell Üniversitesi’nin iki psikoloğu tarafından 1999 yılında yayınlanan ve 2000 yılında da Nobel ödülü alan çalışmalarında var. Bu çalışmayı anlatmaya geçmeden çalışmadaki “yeteneklerin zayıf olması” kavramını “düşük yüzde” aksi durumu da “yüksek yüzde” olarak belirttiğimi söylemeliyim. Evet şimdi başlıyoruz.

 

Dunning ve Krugel’in çalışmaları diyor ki:

 “İnsanların sosyal ve entelektüel olarak yetenekleri vardır, eğer insanlar  bu iki alanda yetenekli değillerse iki sorun ortaya çıkar: Gerçeği dinlemeden kendi kendilerine doğrudan sonuca atlamaları ve kötü seçimler yapmaları. Üstelik bu yanlışlarını da fark etmemeleri. 4 araştırma sonucu araştırmacılar, en düşük yüzdede yer alan katılımcıların, mizah, gramer ve mantık yönünden performanslarının çok iyi olduğunu hatta %68’lik dilimde yer aldıklarını düşündüklerini belirlemişler, ama onlar aslında %12’lik dilimdelermiş. Birkaç analiz sonucu bu farkın metakognitif (bilişüstü) yetenekler veya hata ile doğruyu birbirinden ayırt etme kapasitesindeki eksiklikler nedeniyle olduğunu görmüşler. Burada çok önemli bir nokta var. Düşük yüzdede yer alan katılımcılar daha iyi bir dilimde yer aldıkları zannederken, yüksek yüzdede bulunan katılımcılar, sınırlamalarını fark edip bulunduklarından daha düşük bir dilimde yer aldıklarını düşünmüş.”

Kısaca, sosyal ve entelektüel yetenekleri zayıf olan bireyler çok şey bildiklerini zannediyorlar, yetenekleri güçlü olanlar ise kendi sınırlarını görebildikleri için yeterince fazla şey bilmediklerini fark edebiliyorlar. Yani ingilizce olarak kısaca: “The more I know the less I know” (bu cümle çok güzel geliyor, bu yüzden İngilizce olarak yazmak istedim.)

 

Araştırmanın sonuçları şu şekilde devam ediyor:

“Araştırmacılar, birinci araştırmada mizah, ikinci ve dördüncüde mantık, üçüncüde de dil yeteneklerini test etmişler. Sonra katılımcılara kendi performanslarını tahmin etmelerini söylemişler. Üçüncü araştırmada, başkalarının verdikleri cevabı göstermiş ve kendi performanslarını tekrar değerlendirmelerini istemişler. Dördüncü araştırmada, hem kendilerinin nasıl performans gösterdiklerini sormuşlar, hem de hangi soruyu doğru hangi soruyu yanlış yaptıklarını tahmin ettirmişler. Dördüncü araştırmada, katılımcıların yarısını mantıkla ilgili bir eğitime tabi tutmuşlar ve bunun yetenekleri zayıf insanlara yardım edip edemeyeceğini araştırmışlar.

Birinci araştırmada katılımcılara, mizah duygusunu ölçecek şakalar vererek bu şakaların komiklik derecelerini puanlamalarını istemişler. Araştırmacılar daha sonra katılımcıların verdiği puanları, sekiz uzmanın verdiği puanlarla karşılaştırarak katılımcıların sonuçlarını değerlendirmişler. Sonuçta düşük puan alan katılımcıların puanlamada çok iyi olduklarını düşündüklerini ve kötü yaptıklarını fark etmedikleri ortaya çıkmış.”

Yani; bilmemek ve üstelik “bilmediğini bilmemek” resmen bayağı büyük bir içi gazla dolu balon özgüvenine sebep.

 

“İkinci araştırmada ise, mantık ele alınmış. Bu araştırmada katılımcılara test sonunda kendilerini değerlendirmeleri ve soruların ne kadarını doğru ne kadarını yanlış yaptıklarını tahmin etmeleri istenmiş. Beklendiği gibi düşük dilimdeki katılımcılar, puanlarını olduğundan yüksek tahmin etmişler. Gerçek puanıyla tahmin ettiği puan arasındaki en büyük fark, bu dilimdeki katılımcılarda görülmüş. Bu katılımcılar, kendilerinin ortalamanın üstünde olduğuna inanıyormuş. En yüksek puanı alan katılımcılar ise kendi puanları daha düşükmüş gibi tahminde bulunmuşlar.”

 

Yani; insanın kendini bilmesi birazda ne bildiğiyle ilgili.

“Üçüncü araştırma dil ile ilgili ve iki aşamadan oluşuyor. İlk aşama birinci ve ikinci araştırmaların benzeri. Testlerden sonra katılımcılar kendi dil yeteneklerini diğer katılımcılarınkiler ile karşılaştırmışlar. Yine düşük dilimdeki katılımcılar, puanlarını daha yüksek tahmin etmiş. İkinci aşamada ise araştırmanın en yüksek ve en düşük puanlarını alan kişileri birkaç hafta sonra tekrar çağırmışlar. Bu kişilere tamamlanmış beşer test vererek bu testleri puanlamalarını istemişler. Daha sonra katılımcıların kendi testlerini de tekrar değerlendirmelerini söyleyerek  kaç puan almış olabileceklerini tahmin etmelerini istemişler. En düşük puanı alan katılımcılar, yanlışlarını fark edememişler. Ve hatta önceden tahmin ettikleri puanları da daha yüksek söylemişler. En yüksek puanı alanlar ise testleri puanladıktan sonra kendi tahmin ettikleri puanları arttırmışlar; çünkü puanladıkları kağıtları dolduran katılımcıların kendilerinden daha kötü puanlar aldığını fark etmişler.” 

 

Yani; bilmediğini bilmeyenler, bilenleri bil(e)mezler!

“Dördüncü araştırmada ise yeteneği manipule ederek, metakognitif yeteneklerin geliştirilip geliştirilemeyeceğini araştırılmış. Katılımcılara mantık sorularından oluşan bir test verilerek yine kendilerini değerlendirmeleri istenmiş. Daha sonra katılımcıların yarısına mantıkla ilgili kısa bir eğitim verilmiş. En sonda da tüm katılımcılardan hangi soruları doğru hangilerini yanlış yaptıklarını tahmin etmeleri istenmiş. Araştırmacılar eğitimlerin düşük dilimdeki insanların daha iyi puanlar alabilmelerine ve yanlışlarını fark etmelerine yardımcı olacağını düşünüyorlarmış. Bu doğru bir öngörü olarak sonuçta da elde edilmiş. Düşük puan alan katılımcılar eğitim sonrası hangi soruyu doğru, hangisini yanlış yaptığını, daha rahat tahmin edebilmişler. Yüksek puan alan katılımcılar ise eğitimden sonra tahmin ettikleri puanı arttırmışlar. Eğitim sonucunda tüm katılımcıların kendilerini daha iyi değerlendirebildikleri sonucu elde edilmiş.

Başlangıçta düşük puan alıp sonra eğitime giren katılımcılar daha sonra mantık yetenekleri geliştiği için kendilerini daha iyi değerlendirirken, eğitime girmemiş kişiler kendilerini yine eskisi gibi değerlendirmişler ve olduğundan daha yüksek bir puan aldıklarını düşünmüşler.

Araştırmalarla dolu bir yazı bu yüzden hadi kısacık özetleyelim:

Cehalet cesaretlendirir!

Bildikçe bilmediğini fark edersin!

Bilmemek yanlışla doğruyu ayırt edememek demektir!

Kesinlikle “EĞİTİM ŞART!”

Prof. Dr. Betül SAF


YORUMLAR

Solve : *
29 − 6 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.