Duygusal dayanıklılığa geniş bir perspektif
“Duygusal Dayanıklılık hakkında yazacağım” dediğimde, editörüm dedi ki “Hah bir sen kalmıştın duygusal dayanıklılık yazmayan. Herkes yazdı, çizdi… Sen daha ne yazacaksın ki?”
Kusura bakma sevgili editörüm; ancak, birçok kişi daha terimi bile duymamışken 10 yıl kadar önce, öncü uluslararası şirketlere ben bu konuda eğitim veriyordum. Şirketlerin lokal ekipleri de içeriği tam bilemedikleri için, eğitimin ayrıntılı tasarım diagramını Türkçe-İngilizce istemişler, yurtdışı merkezlerinden onay almaktaydılar…
Yani, konunun çok ele alındığını bilmekle birlikte, bir de ben anlatayım diyorum…İyi bir içeriğin tekrarından zarar gelmez sanıyorum…
Basitçe, duygusal dayanıklılık ne demek? Dış veya iç etkenler bizi negatif yönde sarıp sarmalarken kendimizi koruyarak güçlü veya en azından nötr bir şekilde ayakta kalabilmeye duygusal dayanıklılık diyoruz.
Bazılarımız daha dayanıklı, bazılarımız değil. Önce bunu tespit etmek gerekiyor. Kendimize şunları soruyoruz:
- Dışarıdan gelen bir uyarıcı yani bir olay, başka birinin yorumu, içinde bulunduğum negatif durum vs karşısında negatif duyguları ortalamadan daha fazla mı gösteriyorum?
- Aşırı tepkimden dolayı çevremdeki endişelendiriyor, kızdırıyor, üzüyor muyum?
- Olaya, duruma veya kişiye sakince cevap verme yerine tepkisel mi davranıyorum?
- Çözüm üretmek yerine ortadaki durumu, sorunu daha da körükleyecek davranışlar mı sergiliyorum?
- Olayla, durumla, kişiyle ilgili zihnim hemen hikayeler yazıyor, konu dallanıp budaklanıyor mu?
Bunları fark etmek birinci adımı oluşturuyor. Ancak, çoğu zaman zincirin ilk halkasını yakalamakta zorlanıyoruz. Bunun için çeşitli basit farkındalık egzersizleri bize yardımcı olacaktır. Bu egzersizler hem duygusal dayanıklılığınızın düştüğü durumları fark etmenize yardımcı olacak, hem de dayanıklılığınızı daha yüksek hale getirmenize destek olacaktır. Elbette herkesin zaman zaman zor anlar yaşayabileceğini ve negatif duygulara (kızgınlık, öfke, hayalkırıklığı, üzüntü vb) kapılabileceğini bilelim. Ancak, duygusal dayanıklılığı yüksek insanlar, bu duygularını yönetebiliyor; kendine ve çevresine tepkisel dolayısıyla zararlı bir tutum içerisine girmiyorlar.
Peki, duygusal dayanıklılığımın düşük olduğunu anladım.. Bir sonraki adım sebepleri üzerinde çalışmak. Burada, inançlarımız ve koşullandığımız konular devreye giriyor ki bunların üzerinde çalışmak çoğu zaman profesyonel destek gerektiriyor. Çünkü zihnimizin yazdığı hikayelerle tek başımıza baş etmek çoğu zaman sonuç vermiyor. Hikayelerin yarattığı sarmalı kırmak ve negatiflikten çıkmak çeşitli tekniklerle daha yönetilir bir hal alıyor.
Bir de “anda kalmak” konusu var ki, bununla ilgili kaynaklar ve egzersizlere artık ulaşmak çok kolay. Maymun gibi oradan oraya zıplayan zihnimiz geçmişi defalarca yaşatır bize. Takılmış bir plak gibi üstelik her seferinde daha güçlü bir şekilde yeniden yazılarak geçmişi düşünmek bize yeni birşey kazandırmaz. Zihnimizin hikayeyi kuvvetlendirerek üstelik bir de kendini haklı çıkarması en büyük zihin tuzaklarından biridir.
Geleceği planlamak ise hedef koymak anlamında çok değerlidir. Ancak inançlarımız ve negatif düşünce yapımız bizi bu sefer de gelecek ile ilgili endişe ve kaygının kucağına atabilir. Daha gerçekleşmemiş, üstelik gerçekleşeceği kesin de olmayan bir gelecek üzerinde kendimizi kaygı ve korkuya teslim etmemiz bize zarardan başka bir şey vermez.
Her şey şu andadır. Anda kalabildiğimizde kendimizi kurbanlıktan çıkarıp anın gereğini yapabiliriz. Yaşadığımız an bize hangi duyguyu veriyor? Eğer bunu fark edebilirsek buna uygun bir cevap yöntemi de geliştirebiliriz.
Özfarkındalığımız arttığında, zihnimizi anda tutabilir ve zihnimizin kalıplarından özgürleşebiliriz.
Böylelikle duygumuzu kabul ederiz.
Bundan sonra yapılacakları da bir sonraki yazıda ele alalım dilerseniz…
Ebru Ertüreten
Profesyonel Koç/Eğitmen
Bireysel&Çift Danışmanı
Academy of Unity