Duygusal dayanıklılık nedir? Duygusal dayanıklılık nasıl arttırılır?
İçinde bulunduğumuz stres, kompleks ve karışıklıkların çok fazla olduğu ortamlarda duygusal olarak ayakta kalabilme yeteneği ve becerisidir. Her insan duygusal dayanıklılık konusunda az ya da çok yetkinlik ve beceri gösterebilir. Eğer bir insan , dışarıdan gelen bir uyarıcı ya da yaşanmış bir olay karşısında negatif duyguları, ortalamanın üzerinde tepki gösteriyorsa ya da bu tepkiyi neden bu kadar çok gösterdi dediğiniz durumlarda duygusal dayanıklılığın düşük olduğunu söyleyebiliriz. Duygusal dayanıklılığın düşük olduğu durumlarda; kızgınlık, öfke, üzüntü, telaş ve şaşkınlık adını verdiğimiz temel negatif duyguları yaşarız.
Duygusal dayanıklılığı yüksek insanlara baktığımızda ise dışarıdan gelen bir uyarıcı durumunda olaya tepki vermek yerine, sakin ve vakur durma yeteneğini gösterebiliyorlar.
Duygusal dayanıklılığı olan insanlar herhangi bir durum karşısında bu duyguyu yönetilme becerisine sahip olurlar. Bu beceri ise öz farkındalık ve an’da kalmak ile mümkün.
Özellikle 0-7 yaş araşında insanlar, çocuklukluklarından itibaren yaşadıkları olumlu ya da olumsuz tüm olayları bilinçaltına kodlarlar. Çünkü insan zihni bu şekilde tasarlanmıştır. Eğer kişi, çok fazla gelecek ile ilgili endişeler duymaya ve kaygılar yaşamaya başladıysa, geçmişle ilgili hayıflanıyor ve anı yaşamayı bıraktıysa geleceği çok fazla tasarladığı için kaygı üretir ve an’da yaşamayı bırakır. Yapılan araştırmalarda ortalama bir insanın 60.000 ile 90.000 arasında zihninden düşünce geçer. Ve her gün yataktan %95 bir gün önceki düşünceler ile uyanır. Bu düşünceler ise negatif düşüncelerdir ve kaygıyı içinde barındırır. Buna otomatik pilot adını verirsek, bakın otomatik pilot bize neler söylüyor.
- Bu …………. olduğunda başıma bu gelir. Kesin..
- Bu olursa başıma şu gelecek. Zaten ben de şans mı var !
- Zaten ben çok şanssızım..
Bu ve buna benzer negatif cümleler üreten iç sesimiz bizi sabote ederek duygusal dayanıklılığımızı düşürür. Duygusal dayanıklılık düştükçe, zihnimiz olağanüstü bir şekilde negatif senaryolar üretmeye başlar ve kendini gerçekleştiren kehanet teorisini hayata geçirir. Çünkü insan zihni yani kara kutusu ( ki ben buna kara kutu diyorum !) ‘evet’e programlanmıştır. İnsanın ağzından çıkan kelime ve cümleler, hislerini uyarır ve bunlar kara kutuya gider ve zihinde bunları gerçekleştirmek için senaryoları insanlara sunar.
Zihin paradigmamız, 0-7 arasında şekillendiğine göre; ‘Yedisinde ne ise yetmişinde de odur! ‘ atasözü bu durumda gerçekliğini gösteriyor ne dersiniz?
Belli bir yaştan sonra kişi yaşadıklarını ve sürekli aynı olaylarla neden karşılaştığını sorgulamaya başlarsa, kendi öz farkındalığı için bir adım atmış olacaktır. Bunun için ya uzman birisinden destek alıyor olacak ya da kendi kendine bu negatif inançları farkedip, kendisine yarayan ve hizmet etmeyen bu formatları dönüştürmeye başlayacaktır. Bu ise kişinin tamamen öz farkındalığı ile ilgilidir.
Duygusal dayanıklılık dediğimiz bu olgu; çevremizde ki insanların; ‘O genelde böyledir, hassastır, kırılgandır, bencildir, sinirlidir, olaylardan çabuk etkilenir…’ şeklinde bizim hakkımızda söylenen betimleyici özellikleri oluşturur. Dolayısıyla, kişinin bilinçaltında ki bu olumsuz ve negatif kodlamaların farkına varıp değiştirmesi duygusal dayanıklılıkta önem kazanmaktadır.
Gözlemlerim ve danışanlarım ile yaptığım seanslar sonucunda; kişinin duyguyu saklama ve duygusunun ne olduğu konusunda bilinçsiz olduğunu farkettim. Eğer isterseniz kendiniz öz farkındalığınızı ortaya koyabilmek için; aşağıda belirtilen duyguların karşısına yasadığınız bir durumu veri göstererek bir çalışma yapabilirsiniz. Bu negatif duyguların çocukluğunuzda hangi olayla ilk başladığını tespit edebilirseniz bunu pozitif bir imajinasyon ile dönüştürmeniz mümkündür. Yeri gelmişken ek bir bilgi de vermek istiyorum. Sözgelişi ‘değersizlik ve yetersizlik ’ alt duygusunu farkettiniz. O zaman 21-63 gün arasında ‘ben yeterliyim, ben değerliyim’ şeklinde olumlama yaptığınızda zihin evet’e programlandığı için ve yeni nöron ağları 21 günde bir kendini yenilediği için eskisini silip yenisini kodlayacak yani format atacaktır.
Bilinen altı temel duygu nedir?
Kızgınlık, Şaşkınlık, Mutluluk, İğrenme, Korku, Üzüntü
Duygusal dayanıklılıkta ise bizi en çok zorlayan duygu ise ‘korku’dur. Enteresan bir bilgi verecek olursam; endişe ve kaygılarımızın %90’dan fazlası zihnin ürettiği şeylermiş ve gerçek değilmiş.
Kendine Liderlik ve Öz Farkındalık
Kişi öz farkındalığını arttırmak için şu soruları kendisine sorabilir. Benim güçlü yönlerim neler? Zayıf taraflarım neler? Hangi durum ve olaylara tepki verirken öfke ve kızgınlık duyuyorum? Bu duygu bana çocukluğumda yaşadığım hangi durumdan dolayı hangi alt duyguyu hatırlatıyor? Benim değerlerim neler? Hangi değerler benim vazgeçilmezim? Hangi değerlerde esneklik payım var? Sahip olduğum bu değerler bana hizmet ediyor mu? Bu değerleri özel hayatım ya da iş hayatımda uygulama konusunda ne kadar yetenekliyim? Kendime üçüncü bir kişi gibi dışarıdan bakabiliyor, gözlemleyebiliyor ve analiz edebiliyor muyum? Kendimle bağ kurabiliyor muyum? Kendimle bağ kurmada ne kadar beceriye sahibim?
Duygusal Dayanıklılık Nasıl Artar?
Dikkat ve İlgi : Kişinin hangi konu ya da konulara dikkat ve ilgi gösterdiği kişiden kişiye farklılık gösterir. Dikkatiniz her nerede ise farkındalılığınız da oradadır. Dikkatiniz daha çok hangi zaman diliminde? Anda mı, gelecekte mi, geçmişte mi? Her üçünde de olabilir. Geçmişte pozitif mi negatif mi olaylar daha çok odağınızda oluyor. Gelecek ile ilgili pozitif olasılıklar mı, negatif umutsuzluklar mı odağınızda oluyor. Dikkatin genel olarak olumsuz olaylara eğilimi daha yüksek. Dikkatinizin nerede olduğu ve nerede olmadığını keşfetmeniz çok kıymetli. Duygusal dayanıklılığınızın farkında olabilmeniz için size hizmet eden ve hizmet etmeyen kişi, olay ve durumları, tutum ve davranışları seçme yeteneğine sahip olmanız duygusal dayanıklılık konusunda sizin için önemli bir yetenek ve beceri olacaktır.
Kişinin duygusal dayanıklılığını artırabilmesi için, içinde bulunduğu duyguyu kabul etmesi gerekir. ‘Ben şu anda korkuyorum, ben şu anda kaygılanıyorum, ben şu anda heyecanlanıyorum’ gibi. Yaşanılan o olumsuz duyguyu kabul etmek, duygusal dayanıklılığı arttırma adına sizi yolda tutar. Son yıllarda hasta yakınlarının doktor ve sağlık çalışanlarına olan yaklaşımları sonucu öfke kontrolsüzlüğü aslında toplumsal bir duygusal dayanıklılıksızlığın bir sonucudur. Bunun altında yatan sosyo kültürel ve ekonomik faktörler ile birlikte demografik özelliklerin ayrıca incelenmesi gerekir.
Eğer kişi, olumsuz duyguyu kabul etmeyip, maske takıp ‘mış gibi ‘bir tutum ve davranışta bulunarak olduğundan farklı görünmeye çalışırsa kendisini kandırmış olur. Dolayısıyla bu duyguyu kabul etmek ve adını koymak kişiyi güçlü yapar. Daha sonra bu gerçek bir duygu mu, yoksa toplumun bana öğrettiği bir duygu mu? Sorusunun da sorulması gerekir. Sözgelişi kendisini uçurumdan atan bir koyunu takip eden diğer koyunların da uçurumdan atlamasını örnek verebiliriz.
Son olarak; kişinin kurban bilincinden çıkıp kendine acımak yerine, kuvvet dilini kullanması yani olumlama ve telkinlerde bulunması kişinin öz farkındalığını arttırarak duygusal dayanıklılığını yükseltecektir.