DOLAR 34,4928
EURO 36,4019
ALTIN 2965,33
BIST 9250,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Etiksel kalkınma teorisi ve sürdürülebilirlik dönüşümü

20. yüzyılın üçüncü çeyreğinde kalkınma teorileri içerisinde yeni bir teori filizlenmektedir. Bir grup insan, ülkelerin savaş sürecinde ve sonrasında gelen hızlı sanayileşme ile hırslı para ve sömürü politikaları içerisinde göz ardı edilen bir kavrama odaklanmış, ekonomi içerisinde paranın ve üretimin gerçekte kim ve ne için olduğunu sorgulamaya başlamıştır. Tüm bu diyalogların merkezinde yer alan sosyal gelişim teorisyeni olan Denis Goulet ortaya “kalkınma etiği” ve “etiksel kalkınma” adında bir teori ortaya atmıştır.

 

Goulet, kalkınmanın gerçek göstergesinin artan üretim veya maddi refah değil, nitel insan zenginliği olduğunu savunur. “İyi yaşam” hakkını ve değerini savunan etiksel kalkınma teorisine göre evrensel olarak kabul edilmiş üç değer unsuru vardır – yaşamın sürekliliği, saygı ve özgürlük. Bu üç hakkı sağlamayan bir kalkınmanın etik olmasından söz edilemez demektedir.

 

Bu teori; küresel adalet, insan ihtiyaçları, insan hakları ve insan güvenliği konularına özel bir dikkat gösterir. Ayrıca küresel ilişkiler içerisinde ve özellikle ülkelerde uygulanan politikaların etik sorunları ile ilgilenmektedir. Etiksel kalkınma teorisinin, tamamen kamusal sürece entegre edilmesi gerektiğini savunur ve ilk olarak “ahlaki ve etiksel kavramlar iktidarı elinde bulunduran kişilerin kararlarına ne ölçüde etki etmektedir?” diye sorar.

 

Kalkınmanın etiği teorisi, sosyal, politik, ekonomik ve çevresel gelişme süreçlerinin hem bireylere hem de kitlelere büyük fırsatlar ve tehditler getirmesi ile bu fayda ve maliyetlerin oldukça eşitsiz ve adaletsiz bir şekilde dağıtılması nedeniyle tartışılmaya başlandı. Zamanla etiksel kalkınma teorisi yoksulluk, eşitsizlik, şiddet ve çevresel bozulmanın üstesinden gelmeye yönelik yerel, ulusal ve küresel çabaların amaç ve araçları üzerinde ahlaki bir yansıma olarak parlamaya başladı. Sonuç olarak kalkınma etikçilerine, iklim değişikliği ve sürdürülebilirliğe doğru dönüştürücü süreçler de eklenmiş ve teori tüm zamanlar için geçerliliğini hissettirmeye başlamıştır.

 

Sürdürülebilirlik sadece çevrecilik değildir, sürdürülebilirliğin tanımı ayrıca sosyal eşitlik ve ekonomik kalkınma için endişeleri barındırır. Bu kavram, sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da ihtiyaç ve kaynaklarını bugünden önemseyen ve koruyan bir bilinç düzeyidir. Bu yüksek bilinç düzeyi, gezegeni, içindeki hayatı ve çeşitliliği de önemsetecek kadar empatik ve yücedir. Bu bilinç düzeyini Einstein’ın bir sözüyle ifade edelim “Karşılaştığımız sorunları, onları yarattığımız zamanki düşünme düzeyimizle çözemeyiz!”. Evet, yarattığımız problemler diyor. Bu gezegen ve ilişkilerimiz içerisindeki tüm sorunları bizler yarattık ancak aynı noktadaki zihniyet bu sorunları çözmek yerine daha da içinden çıkılamaz hale getirecektir. O nedenle sürdürülebilir düşünce ancak zihinlerin değişmesi ve sürekli eğitilmesi ile birlikte insanların ben merkeziyetçiliklerinden sıyrılıp konfor alanlarını terketmesiyle gerçekleşebilecek bir ideadır. En önemlisi de bu idea, devlet tarafından doğru sürdürülebilirlik politikaları ile desteklenmelidir.

 

Kısaca, sürdürülebilirlik kavramında da aynı etiksel kalkınma teorisinde olduğu gibi “daha ​​fazla olma” durumu, “daha ​​fazlasına sahip olma” durumuna meydan okur. Kalkınma etiğinin “iyi yaşam” ve “iyi insan” amaçları için sürdürülebilirlik uygulamaları; ekolojik, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla “iyi yaşam desteği” gibi çalışır. Bununla birlikte etiksel kalkınma teorisi sürdürülebilirlik kavramının toplumlar tarafından en fazla göz ardı edilen kısmını beslemektedir; sosyal sürdürülebilirlik.

 

Ekonomik sürdürülebilirlik ve kalkınma ancak ve ancak sosyal sürdürülebilirliğe bağlıdır ama genellikle en fazla gündem olan ve politikalar ile desteklenen kısmı sosyal sürdürülebilirlik içindeki ekonomi kısmıdır. Bizler bundan sonra yazılarımızda ekonomik sürdürülebilirlik ve daha etiksel bir kalkınmadan söz edebilmek için sosyal politikalar neler olmalıdır? Sorularına yanıtlar arayacağız. Sağlıkla kalın…

Fulya Şenbağcı Özer

Sürdürülebilirlik ve Kitlesel Algı Uzmanı

https://linktr.ee/Neurosustainability


YORUMLAR

Solve : *
19 − 3 =