DOLAR 34,526
EURO 36,4835
ALTIN 2961,701
BIST 9126,07
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Euro 2020 sonrası Türk Milli Takımı

Euro 2020 sonrası Türk Milli Takımı Üzerinden Bir Liderlik Profili Değerlendirmesi

Euro 2020 İtalya – İngiltere finaliyle sona erdi, yakından tanıdığımız ülkemizde bir dönem teknik direktörlük yapmış olan Roberto Mancini’nin İtalya’sı şampiyonluğa uzandı. Ben sizlere turnuvanın analizinden veya Türk milli takımının başarısız performansından bahsetmeyeceğim ancak bazı teknik direktörler başta Şenol Güneş üzerinden bir liderlik analizi yapmaya çalışacağım.

 

Sonuç olarak liderlik sadece futbol sahasında değil iş dünyasında bir çok önemli sektörde üzerine uzun uzun konuşulan, eğitimler düzenlenen ve aranılan bir özellik. Önce lider olmaktan ve liderlerin özelliklerinden bahsedenim sonra da son bir ayın en önemli gündemlerinden bir olan Euro 2020 üzerinden bu kavramı tartışalım.

 

Liderlik özellikleri deyince karşınıza bir çok farklı özellik çıkacaktır. Ben burada üzerinde en fazla konsensus sağlanmış bazı özellikleri ön plana çıkaracağım.

 

  1. Etkili İletişim Becerisi

Türk kamuoyunda filozof denerek methiyeler düzülen sayın Güneş’in özellikle turnuva sonrası yaptığı açıklamalar ve agresif tavrı bir liderden çok korkmuş bir yönetici gibiydi. Kendisine soru sorulmasına bozulan, bir gazeteciye “benim size açıklama yapma zorunluluğum yok” diyen, Uğur Meleke gibi iyi bir spor gazetecisinin katıldığı basın toplantısı sonrasında ben söylediklerinden bir şey anlamadım diye hakkında bir köşe yazısı yazdığı Şenol Güneş, bırakın etkili bir iletişim süreci yürütmeyi, iletişimden kaçtı ve içine kapandı bile diyebiliriz. Halbuki turnuva boyunca başarısız olduklarında da kamera karşısına öz güvenle geçen, dertlerini, yapıp yapamadıklarını tüm açıklığıyla anlatan ve kamuoyundan gelen baskılar sonucu görevlerini, eksik yaptıklarını düşündükleri için bırakan bir sürü örneğe rastladık.

 

İletişim en önemli faktörlerden bir tanesi o yüzden üzerinde bir örnekle daha durmak istiyorum. Türk Milli takımı ile turnuvaya giden ancak 1 dakika bile sahada yer almayan bir çok oyuncu olduğu için teknik direktörümüz fazlasıyla eleştirildi. Gerçekten de başarısız olmasına rağmen aynı kadroda ısrar etmesi ve alternatif yaratamaması fazlasıyla eleştiriye açıktı. Şimdi bir de şampiyona bakalım. İtalya milli takımı teknik direktörü Roberto Mancini, 1988 Avrupa şampiyonasında bir oyuncu olarak turnuvaya katılmış ve o da o turnuvada bir dakika dahi oyuna sokulmamıştı. Bunun nasıl bir duygu yükü yarattığını o kadar iyi biliyordu ki turnuvaya getirdiği tüm oyunculara şans verdi, yedek kalecisini bile bir maçta oyuna aldı ve oyuncuları ile arasında bir iletişim bağı oluşturdu, onları anladığını hissettirdi. (sadece İtalya’nın 3. Kalecisi görev almadı turnuvada). Bu bağ fark yaratan bir iletişim süreciydi.

 

  1. Güvenilirlik

Lidere güvenmek çok önemlidir. Onun amiyane tabirle sizi satmayacağını bilmeli aynı davranışı siz de lider kimliğine karşı göstermelisiniz. Sayın Güneş, önce sahada bir dakika süre vermediği oyuncularla sonra da durum ne olursa olsun yaptığı ezberlenmiş değişiklerle bu güveni sarstı. Basın toplantılarındaki tutarsız açıklamaları ve en nihayetinde bir sporcusu için söylediği sakatlığını “bize söylemedi” demeci güvenilirliğini, inanılırlığını kayebettiği son nokta oldu. Halbuki bu turnuvada, bir çok takımda hocaları tarafından inanılan bir çok sporcunun performanslarının artışına da şahit olduk. Bunlara örnek olarak “bitti” denilen Shaqiri, sakatlanan kadar inanılmaz bir performans gösteren Spinazzola, 19 yaşında olmasına rağmen çeyrek final maçında sahaya sürülen Doku’yu sayabiliriz.

 

  1. Motivasyon

Konu futbol olduğunda olmazsa olmaz bir kavram. Ancak ilk maçta İtalya’ya karşı alınan 3-0’lık yenilgi sonrası diğer grup maçlarına çıkan takımımızın ilk maçın travmasını atlatamadığı ısrarla söylendi özellikle Güneş tarafından. Halbuki sahada da, iş dünyasında da bir çok risk mevcuttur, hiç bir şirket pamuklara sarılmış bir şekilde hep en doğru kararları alarak, hep en yüksek motivasyonla başarıya yürümez. Performansın düştüğü, morallerin bozulduğu anda liderler ortaya çıkar ve geçmişi bir anda geride bırakmayı sağlar.

 

  1. Problem çözme

Türkiye Milli Takımı ve Lideri bu turnuvada hiç bir problemi çözemedi. Aksine geleceğe dair problemler doğdu. Ne turnuva süresince bir sonraki müsabakaya yönelik problemleri çözebildi Sayın Güneş, ne de maçın içindeki taktiksel problemleri. İş gittikçe daha da karmaşık problemler yığını haline geldi ve liderimiz barındırması gereken en önemli yeteneklerden biri konusunda kamuoyunu hayal kırıklığına uğrattı.

 

  1. Vizyon

Türk Milli Takımı’nın özellikle vizyon konusunda bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Plansızlık, sürekli karar değiştirme, kervan yolda düzülür mantığı en büyük sorunlarımızdan bir tanesi. Belçika Futbol Federasyonu, bundan neredeyse 15 yıl önce bir karar aldı ve tüm ülkedeki alt yapı takımlarının istisnasız aynı taktik çerçevesinde oyuncu yetiştirmesi konusunda fikir birliğine vardı. Biz, o kararın neticesinde 2-3 büyük turnuvadır hep zirveyi zorlayan dünya futboluna bir çok yetenek sunan bir Belçika takımı seyrediyoruz. Bir diğeri İngiliz federasyonu. Onlar da 2012’de büyük bir değişime giderek 2022’ye kadar katılacakları turnuvalardaki hedeflerini sıraladılar ve kamuoyuna bizi bu kriterlerle değerlendirin mesajı verdiler. Dönelim bize, biz de hala “Şanssız bir yenilgi aldık, önümüzdeki maçlara bakacağız” vizyonsuzluğu devam ediyor.

 

  1. Açık fikirlilik

Ülke olarak çok açık fikirli olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu iş dünyasında da, futbol dünyasında da kendini gösteriyor. Milli takımımızın sorumluluğunu, her ne kadar eski zamanlarda başarılı bir sporcu olsa da, 80 yaşındaki eski bir futbolcuya emanet etmek bence açık fikirliliğin doğasına aykırı. Yaşlandıkça daha tutucu olunduğu, yeniliklere daha fazla direnç gösterildiği gerçeğini düşündüğünüzde ne demek istediğimi daha net değerlendirebilirsiniz.

 

  1. Tevazu

Ah o mütevazılık! Biz de bir laf var aslında durumu özetleyen; “fazla mütevazı olma gerçek sanırlar” diye, halbuki mütevazı lider eğrisiyle doğrusuyla açık konuşur, hatalarını kabul edecek kadar kendine güvenir. ‘Biz şunları gerçekleştirdik, ileri de bunları yapacağız, geçmişimiz ortada bizden başarılı şirket yoktur’ gibi kendini dev aynasında gören söylemlerden uzak durur. Veriler ışığında konuşur, abartılı söylemlerden sakınır. Şimdi dönelim futbola, biz de sadece Şenol Güneş’te değil bir çok futbol insanında kibir taşınması gereken en önemli özellikmiş gibi lanse ediliyor. Bunu aşmadan ne iş hayatında ne de sporda başarılı olabileceğimizi düşünmüyorum.

 

  1. Kendine Güven

Ben, özellikle bu turnuva özelinde, önce sahaya çıkan futbolcuların sonrasında da teknik heyetin kendilerine olan güvenlerinin darmadağın olduğunu düşünüyorum. Aslında sahaya çıkan oyuncu grubu, Avrupa’nın farklı liglerinde çok üst düzey performans gösteren belki de Türkiye’nin çok uzun yıllardan beri aradığı çok yetenekli bir jenerasyon olarak gözüküyor. Ancak sahada gösteremedikleri performans sonrası kenardan gelen tüm müdahalelerin de eksik, kusurlu veya yanlış olması ve oyun içinde çözüm üretilememesi oyuncuların kendine güvenini darmadağın etti. Ancak dönüp dolaşıp onların da baktıkları yer liderleri. Orada da özellikle basın toplantılarında gördükleri liderlerinin, “- bu turnuvaya bu takımı getiren de biziz, elenen de” gibi 24 takımla katılınan bir turnuvayı başarı olarak gösterme çabaları eminim bu yetenekli oyuncu grubunun da liderlerini sorgulaması sonucunu doğurmuştur.

 

Sonuç olarak, lider olunur mu doğulur mu onu bilemiyorum ama liderlik becerilerini gösteremediğinizde yapmanız gerekenin o mevkiyi işgal etmeyi bırakmak olduğunu biliyorum. Bu sefer biraz farklı bir tema üzerinden sizlerle fikirlerimi paylaşmak istedim.

 

Sevgilerimle,

Didem Tınarlıoğlu

didem@direm.com.tr


YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.