İçindeki çocuğa zulüm!
Günlerdir birtakım haberlere denk geliyoruz. Bin bir türlü tepki mevcut en sık da çocukların resimleri böyle olmalı ya da adaleti de mi sosyal medyadan sağlayacağız şeklinde olanları idi. Tabi ki insanız hepimiz etkileniyoruz.
İçindeki çocuğa zulüm ile dışardaki çocuğa zulüm aynıdır!
Son zamanlarda üzerinde çalıştığım konu izlediğine nötr olabilmek, olana saygı göstermek, önce olanı kabul etmek. Hatta bahsi geçen konuda önce bir şey mi yapmam gerekiyor ki yanıtı ile boğuşurken. Yine benim gibi nötr olma yolunda olan arkadaşlarla istişare sonucu vardıklarımıza ilaveten farkındalıklarım, seyrettiklerimle bu yazı çıktı. Bu vb. olaylarda tarafsız ve yargısız baktığımda bu bana niye gösterildi diye sormak. Evet sormak, çünkü insan kendinde olmayanı görmez? Nasıl der gibisiniz?
Şöyle ki; sen ne zamandan beri kendi içindeki çocuğu susturarak ona zulmediyorsun.
Ne zamandan beri içindeki çocuğu görmezden geliyorsun?
Ne zamandan beri içindeki çocuğun o gün yapmak istemediği bir şeyi sırf böyle gelmiş böyle gider, aman uyum sağlayayım, aman bir şey demesinler huzursuzluk çıkmasın, ben yapmazsam kim yapacak diye yaparak; onu yapmak istemediği bir şeye zorladın.
Sen bu benim hayatım diye hayatına sahip çıkabildin mi? Sınırlarını belirleyebildin mi? Alanını koruyabildin mi? Özel hayatında, kişisel alanında, eşinin, annenin, arkadaşının, kardeşinin, komşunun, çocuğunun, kayınvalidenin, kayınpederinin, gelininin, görümcenin, eltinin vs. kısaca sizin kalbiniz dışında herkese ayıp olmasın, fark etmez, herkesin gönlü olsun, sularına gideyim beni sevsinler, sonra ne derler diye herkes kendi alanınızda cirit attı.
En basitinden biri sana kilo almışsın, evli misin, çocuğun var mı, ne zaman düğün, ne zaman çocuk yapacaksın, ne zaman evleneceksin, çalışıyor musun, evin kira mı, araban var mı, ooo arabanı yenilemişsin, bu sana yakışmamış, şu benim arkadaşımı sırada araya alıver, sen bu markayı kullanmıyor musun, aaa o mekana mı gidiyorsun, bu hafta yokum yerime bakıver, hiç modern değilsin, derse girmiyorum idare et vs çoğaltılacak “sana ne, hayır, bu davranış bana uygun değil” gibi yanıt vermeyerek karşındakini ilgilendirmeyen ya da senin alanını işgal eden üslupsuzluklara müsaade ettin.
Gelelim dışarıdaki çocuklara tavrına. Çevrendeki çocuklara ya da kendi çocuklarına aman etraf dağılmasın, düzenim bozulmasın, ses olmasın, etraf boyanmasın, ben rahat işimi yapayım, misafirimi ağırlayayım, ev temizleyeyim, sosyal medyada takılayım, sorumluluklarımı yerine getireyim diye çocukça oyunlarına, boyamalar yapmasına, hoplayıp zıplamasına, karalama dediğin kendini ifade etme görülme taleplerine, çocuk olmasına müsaade etmedin. Eline tv. Telefon, tablet aldı oturdu. Uslu çocuk oldu. Kapı önündeki çocuğa sesi için kızdın, iş yerine gelen çocukları problem olarak gördün, sürekli kontrol altında olması gereken disipline etmezsen terbiye olmaz diye onun göz hizasına inemedin. Çocukları umursamadan onun kulaklarının duymaması gerekenleri duyacağı, görmemesi gerekenleri göreceği, hatta zihninde hiç izi dahi olmaması gereken konuları yanında konuştun, izledin, konu komşu telefonda sohbet konusu ettin. Senden çıkan her şeyin onun içinden geçtiğini fark etmedin. Yanında maç izlerken küfrettin, yolda trafikte küfrettin, kural ihlal ettin, düşürdüğün çocuğun sohbetini yaptın, tv deki sabah programındaki konuları gündem yaptın, aşk adı altında aşktan uzak diziler, çatışmalarla dolu entrikalı dizileri izledin lanet okudun. Bunlara çocuk maruz kaldı. Sokaktaki 10 yaşındaki çocuk annesinin eltisinin düşüğünü, biri kendine seni seviyorum demiş diye arkadaşının mahallede adın çıkacak diye konuşması ebeveynlerin çocuklarına yaşlarına uygun olmayan sohbetlerle tacizi değil mi?
Çocukların ve sigara içmeyenin yanında içilen sigara onların hava sahasına taciz değil mi?
Sırf ailesi, kocası istedi diye giyimini, kuşamını, yaşam tarzını değiştirmek zorunda kalanlar tacize uğramış olmuyor mu?
Bir ortamda özellikle aile büyükleri ile olanlarda çocuklar hakiki duygu düşüncesini söylediğinde sen nasıl konuşuyorsun büyüklerinle bu şekilde diye susturulan çocuklar.
Sizce bu kadar bastırılmış, susturulmuş, taciz edilmiş, yaşam alanı baskılanmış, sınırları ihlal edilmiş, içindeki dışındaki çocuk ve sen varken dünyaya yayılan nedir? Dünyaya da yaydığımız frekans bastırılmışlık, susturulmuşluk, hakkını koruyamama, taciz, tecavüz, maruz kalma hallerinin somut halini tam anlamıyla bu davalarda gördük. Hayat bumerang gibi bu duyguları attık geri dönüşüne tahammül bile edilemiyor. Şimdi suçlu biz miyiz demeyin. Bizim hiç payımız olmamış mı sizce?
Size bir deney ile farklı perspektiften somutlaştırayım. Yıllar önce okuduğum bir deneydi. Kırık cam teorisiydi yanlış hatırlamıyorsam ismi. Bir mahalleye bir araç bırakılır. Önce kimse o araca dokunmaz sonra ilk olarak camını bilinçli olarak kırarlar. Ardından araca farklı saldırılar olur ve önce araç sonra çevresi sonra da mahalle kırık dökük hal alır. Kenar mahalle halini alır. Şimdi söyleyin ilk hangi çocuk istismar edildi sizce.
<
Artık insanlık da kendine çeki düzen versin. Bu saydığım duygu, his, frekanslarını yaymayı bıraksın. Sosyal medyadan adalet mi sağlayacağız derken kendine gerçek yaşamda adaletli olsun ki. Adalet her yerde yerini bulsun. Adalet her daim elbet yerini bulur. Kendi hayatımıza çocuğumuza ve çocukluğumuza sahip çıktıkça her çocuğa da sahip çıkmaya başladığımızı bilelim.
SEVGİLER
HÜLYA ÖZBAYRAM
Not: Tabi ki suçlular cezasını çeksin haklılarda hakkını sonuna kadar arasın. Bu yazıdaki bakış açısı toplum olarak yaydığımız frekansa dikkat edelim. Her duygu düşüncemizle bir gerçeklik yayıyoruz. Bilinçle ve farkındalıkla, idrakle ilerleyelim.