İngilizce öğrenebilmenin püf noktaları
İngilizce öğrenmenin püf noktaları konusunda Uğur Koleji Yabancı Diller Bölüm Başkanı Zafer Çağlar’dan küçük ama değerli yönergeler…
Yabancı dil bilmek ve özellikle İngilizceye hakim olmak lisans eğitimine yurtdışında devam etmek isteyen öğrenciler için en önemli ayrıcalıkların başında geliyor. İngilizce biliyor olmanın yurtdışındaki üniversitelere geçişte önemli bir kriter olduğunu belirten Uğur Koleji Yabancı Diller Bölüm Başkanı Zafer Çağlar, İngilizce öğrenmek için öncelikle anadile hakim olmanın gerektiğini vurguluyor.
Türkiye’de 20’nci yüzyılın başlarında seçmeli ders olarak okullarda ve üniversitelerde okutulan İngilizce bugün zorunlu ders haline geldi. Gelecek için şart olan İngilizcenin zorunlu bir ders olmasının öğrenciler için çok değerli bir fırsat olduğunu aktaran Uğur Koleji Yabancı Diller Bölüm Başkanı Zafer Çağlar, bu fırsatın doğru değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
İş dünyasında çok önemli İngilizce 10 ifade nedir? TIKLAYIN!
Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarından Uğur Koleji olarak ilkokuldan, ortaokula ve liseye kadar İngilizce eğitimlerinde ciddi bir hassasiyet gösterdiklerini söyleyen Uğur Koleji Yabancı Diller Bölüm Başkanı Zafer Çağlar; “ilkokuldan başlayan yoğun İngilizce eğitimleriyle öğrencilerimizi donatıyoruz. Buradaki hassasiyetimizi ortaokul ve lisede de devam ettirerek öğrencilerimizi ileri seviyede İngilizce öğrenmiş olarak okullarımızdan mezun etmek bizler için çok önemli” dedi.
İngilizce öğrenmenin püf noktası: Önce kendi dilinizi öğrenin
İngilizceyi iyi öğrenmek için öncelikle anadilin iyi bilinmesi gerektiğinin altını çizen Bölüm Başkanı Zafer Çağlar; “Bunu söylediğimizde öğrencilerimiz şaşırıyor. İngilizce öğrenmek istiyorsanız önce kendi anadilinizi iyi bilmeniz gerekiyor. Çünkü Türkçe’ye hakim değilseniz, İngilizce öğrenirken bocalarsınız. Yani Türkçede zarf, edat, zamir ve zamanlar nelerdir bilmiyorsanız İngilizce karşılıklarını öğrenirken zorluk çekersiniz” dedi.
Yüksek lisans olmadan bu işlerde çalışılmıyor! TIKLAYIN!
“Dil öğrenmenin kolay bir yolu yok”
İngilizce öğrenmenin önemini kavrayan veliler çocuklarının eksiklerini tamamlaması için özel dersler ya da kurslar ile onları destekliyor. Turistik bir gezi, kültürel aktiviteler ve yurtdışında eğitime devam etmek gibi planı olan öğrencilerin kısa yoldan İngilizce öğrenme hevesini bir kenara bırakmalarını söyleyen Uğur Koleji Yabancı Diller Bölüm Başkanı Zafer Çağlar; “Bugün birçok öğrencimiz, eğitimine yurtdışında devam etmek istiyor ve kısa yoldan nasıl İngilizce öğrenebilirim diye araştırmalar yapıyor. İşin doğrusu böyle bir sistem ne yazık ki yok. Kolay yoldan öğrenilebilen bir dil söz konusu değil. Dil öğrenmek için zaman en önemli husus” diyor.
Dil Öğrenimini Kolaylaştırmak için İngilizce Gramer Püf Noktaları
1. Şu 3 Büyük Harf Kullanım Kuralını Ezberle
İsimlerin büyük harfle yazılmasının önemsiz bir gramer kuralı olduğunu düşünebilirsin. Bununla birlikte, büyük harf kullanım hataları İngilizce yazma becerilerinin mükemmel olmadığını hemen ele verir. Doğru yerde büyük harf kullanımı ile yazdığın metinler profesyonel, düzenli ve doğru görünür.
Kötü haber, bunun sadece büyük/küçük harf kullanım kurallarını ezberleme konusu olmamasıdır. İyi haber ise ortada ezberlenecek fazla bir şey olmamasıdır. İşte İngilizcede hangi sözcüklerin büyük harfle yazıldığını hatırlamakta kullanabileceğin üç temel kural:
Bir cümlenin ilk harfi. Ne tür bir sözcük olduğu fark etmeksizin, bir cümlenin ilk harfini her zaman büyük yazmalısın.
Özel isimler. Bunlar arasında insan isimleri, yer isimleri, günler ve aylar, şirket isimleri, vb. yer alır. Örneğin: Matthew, Helen, France, Tokyo, Mississippi, Microsoft, Saturday, January…
Unvanlar ve bunların kısaltmaları. Mr., Mrs., Ms., Miss, Doctor (Dr.), President, Lord, vb.
Bunların daha fazla örneği için Towson Üniversitesi İngilizcede büyük harfle başlayan sözcüklerin kapsamlı bir listesini sunmuştur.
2. I ve Me Birbirinin Yerine Kullanılamaz
Aşağıdaki cümlelerden hangisinin gramer açısından doğru olduğunu düşünüyorsun?
Matt and I went for a walk.
Matt and me went for a walk.
Eğer tahminin ilk cümleyse doğru bildin! Ama yanlış cevabı verdiysen de bunu fazla kafana takma. Anadili İngilizce olanlar dahi bu kuralı karıştırır ve yanlış olsa da günlük konuşmalarda bu ikinci cümlenin kullanıldığını sık sık duyabilirsin.
I ve Me birbirinin yerine kullanılamaz. Bunlar farklı gramer yapıları içerisinde kullanılır.
I, bir cümlenin öznesi işlevi gören bir zamirdir. İlk örnekte (Matt and I went for a walk) hem I hem de Matt cümlenin öznesiyken went cümlenin fiilidir.
Me ise bir cümlenin nesnesi işlevi gören bir zamirdir. Eylemi bir başkası gerçekleştirdiği zaman me kullanılır. Yukarıdaki örnekten yola çıkarak şunu söylemek kesinlikle doğru olacaktır: Matt took me for a walk. Matt cümlenin öznesi ve me de cümlenin nesnesidir.
Özne ve nesnenin hangileri olduğunu bilmek bu tür zamirleri kusursuz bir şekilde kullanmana yardımcı olacaktır!
3. Your ve You’re Kullanırken Dikkatli Ol
Bu muhtemelen günümüzde internette en sık yapılan hatadır! Your ve you’re tamamen aynı telaffuz edilir ama çok farklı anlam ve kullanımları bulunmaktadır.
Your, bir şeyin sana ait olduğunu belirten bir iyelik sıfatıdır:
Your dinner is getting cold.
Yemeğin soğuyor.
Your friends have reserved a table for the party.
Arkadaşların parti için bir masa ayırttı.
Your work is impressive!
Çalışmaların etkileyici!
You’re ise you are ifadesinin daralmış halidir:
You’re nice to me. (You are nice to me.)
Bana karşı [çok] iyisin.
You’re going to a party. (You are going to a party.)
Bir partiye gidiyorsun.
You’re a very successful writer. (You are a very successful writer.)
Çok başarılı bir yazarsın.
İyelik zamirleri daralmış fiillerle karıştırıldığı zaman hata yapılır ve anadili İngilizce olanlar da bu hataya düşer. Your wrong ( you’re wrong yerine), you’re sister ( your sister yerine), vb. ifadeleri sık sık görebilirsin. Bunlar gramer hatalarıdır. Bunlardan kaçınmak kolaydır. Bu hatayı tekrarlama!
4. Their, They’re ve There Kullanırken Dikkatli Ol
İşte zamirler, fiil daralmaları ve bir de zarflar arasında kafa karışıklığının başka bir örneği. Söz konusu sözcükleri analiz edelim.
Their bir iyelik sıfatıdır. Their kullandığın zaman bir şeyin onlara ait olduğunu söylersin.
Their car has broken down.
Onların arabası bozuldu.
Their dinner party was a big hit.
Akşam yemeği davetleri çok başarılıydı.
It’s not their child.
O, onların çocuğu değil.
They’re ise they are ifadesinin daralmasıdır ve üçüncü ipucundaki you’re ifadesine benzemektedir.
If they’re not coming, I’m leaving early. (If they are not coming, I’m leaving early.)
Gelmiyorlarsa erken kaçacağım.
They’re so happy to have been invited! (They are so happy to have been invited!)
Davet edildikleri için çok mutlular!
She doesn’t think they’re going to like it. (She doesn’t think they are going to like it.)
O, bunu seveceklerini düşünmüyor.
There, soyut ya da somut bir şeyin konumunu belirten bir zarftır.
Your keys are over there, on the table.
Anahtarların orada, masanın üzerindeler.
When we got there, the place was already closed.
Oraya vardığımızda mekan kapanmıştı.
There is more than one way to skin a cat.
Bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır-Deyimsel bir ifade.
Bu üç sözcük arasındaki farkı anladığın zaman artık bir daha hiçbir zaman their nice (they’re nice yerine) ya da there dog (their dog yerine) gibi bir hata yapmayacaksın!
The Oatmeal tarafından yayınlanan bu eğlenceli karikatürler, fiil daralmaları ve zamirlerin birbirine karıştırılmasından doğan diğer yaygın hataların örneklerini veriyor.
5. Must ve Have To Arasında Küçük de Olsa Bir Fark Vardır
İngilizcede yardımcı fiiller olasılık, sorumluluk ve daha fazlasını belirtmektedir. Yardımcı fiillerin en yaygın örnekleri arasında can, may, must, will veeshall yer alır. Must bunlar arasında sorumluluk ya da gereklilik ifade eden yardımcı fiildir.
I must wake up early to catch a morning train.
Sabah trene yetişmek için erken kalkmalıyım.
We must understand the difference between “there” and “their” to be better English speakers.
İngilizceyi daha iyi konuşabilmek için “there” ve “their” arasındaki farkı anlamalıyız.
She must do her homework.
O, ödevini yapmalı.
Bununla birlikte şöyle de diyebiliriz:
I have to wake up early to catch a morning train.
Sabah trene yetişmek için erken kalkmak zorundayım.
We have to understand the difference between “there” and “their” to be better English speakers.
İngilizceyi daha iyi konuşabilmek için “there” ve “their” arasındaki farkı anlamak zorundayız.
She has to do her homework.
O, ödevini yapmak zorunda.
Her ikisi de gramer açısından doğrudur. Peki, bunların farkı ne?
Evet!
Must ve have to arasında küçük bir fark vardır. Her ikisi de bir zorunluluğa işaret eder ama must bir fikir ya da öneri niteliğindedir. Have to ise harici bir güçten gelen daha nesnel bir sorumluluğun ifadesidir.
Bu nedenle birisi ödevini yapmalı (must) dediğin zaman bu senin fikrindir. O kişinin ödevini yapmak zorunda (has to) olduğunu söylemek ise bunu mesela öğretmen zorunlu tuttuğu için bir gereklilik olduğunu ifade eder.
Must ve have to günlük İngilizcede birbirinin yerine kullanılır. Daha resmi durumlarda ise bu ikisi arasındaki farkı bildiğin için diğerlerine farkını göstereceksin.
6. Özne ve Fiil Uyumuna Her Zaman Dikkat Et
İngilizce gramer kuralları arasındaki en temel kurallardan biri de bir cümlenin öznesinin o cümlenin fiiliyle uyumlu olması gerektiğini söyler. Diğer bir deyişle fiil, özneye uygun biçimi almak zorundadır. İngilizceyi akıcı konuşabilmek için özne-fiil uyumunu anlamak son derece önemlidir.
Bir cümlenin öznesi ya tekil ya da çoğul olabilir, bu da fiilin alacağı biçimi belirler. Örneğin:
She likes pizza.
O pizza [yemeyi] sever.
They like burgers.
Onlar hamburger [yemeyi] severler.
Bunlar bir tümcecik içeren (özne + fiil) basit cümlelerdir.
Peki bu cümle daha karmaşık hale gelirse ne olur?
Bir and ile birbirine bağlanmış birden fazla özne varsa bu, çoğul kullanımı gerektiren bir bileşik öznedir:
Lily and Tom want to order pizza. (They want to order pizza.)
Lily ve Tom [onlar] pizza sipariş etmek istiyorlar.
Matt and I are going for a walk. (We are going for a walk.)
Matt ve ben [biz] yürüyüşe çıkıyoruz.
A book, a few cards and pencils were on the table. (They were on the table.)
Masada bir kitap, birkaç kart ve kalemler [onlar] vardı.
İşte burada olaylar karmaşık bir hal alıyor. Bazen özneyi takip eden ve along with, together with, as well as, such as gibi ifadelerle başlayan ek bilgiler bulunur.
Bunlar özneyi bileşik özne yapmaz ve çoğul fiil kullanımını gerektirmez.
Lily, just like Tom, wants to order pizza. (She wants to order pizza. So does Tom.)
Tıpkı Tom gibi Lily de pizza sipariş etmek istiyor.
I, together with Matt, am going for a walk. (I am going for a walk. Matt is going with me.)
Matt ile birlikte yürüyüşe çıkıyorum.Bu tuhaf cümleye ve Matt and I gibi bir bileşik öznenin kullanımının tercih edilebileceğine dikkat et.
A book, along with a few cards and pencils, was on the table. (A book was on the table. There were also a few cards and pencils.)
Masada, bir kitabın yanı sıra birkaç kart ve kalem vardı.
Bu cümle parçalarının kolaylıklar kaldırılabilecek ek bilgiler verdiği gözünden kaçmasın. Eğer kaldırılsaydılar bu cümle fazla bilgi içermezdi ama yine de gramer açısından doğru olurdu.
Özne ve fiil uyumunu kontrol etmenin kolay bir yolu da özne yerine, yukarıda ilk cümlede yaptığımız gibi uygun bir zamir koymaktır.
Lily, just like Tom, wants to order pizza. (She wants to order pizza.)
Tıpkı Tom gibi Lily de pizza sipariş etmek istiyor.
Lily and Tom want to order pizza. (They want to order pizza.)
Lily ve Tom [onlar] pizza sipariş etmek istiyor.
Eğer cümle bu değişikliğe rağmen akla yatkınsa kullandığın özne ile fiil uyumludur!
7. Etken ve Edilgen Çatı ile Her Şeyi Birbirine Karıştır
Çoğu İngilizce cümlede özne, o cümlenin fiilinin tanımladığı eylemi gerçekleştiren kişidir. Buna “etken çatı” adı verilir.
While the children played a game in the backyard, their dad prepared dinner.
Çocuklar arka bahçede oyun oynarken babaları akşam yemeğini hazırladı.
Bu cümlenin her iki tümcesi de aktif çatı kullanır: children played (a game) and their dad prepared (dinner).
Diğer durumlarda ise özne etkilenen taraftır. Eylemi başka birisi gerçekleştirir! Buna “edilgen çatı” adı verilir.
While a game was played by the kids, dinner was prepared by their dad.
Oyun çocuklar tarafından oynanırken akşam yemeği babaları tarafından hazırlandı.
Bu cümlede de iki tümce bulunur ve her ikisi de edilgen çatıyla yazılmıştır: the game was played (by the kids) while dinner was prepared (by their dad).
Edilgen çatının çok sık kullanılması tavsiye edilmese de hem etken hem de edilgen çatıyı bilmen ve kullanman önemlidir.
Aktif ve pasif fiillerin iyi bir karışımı, başta İngilizce yazıların olmak üzere kullandığın İngilizceye çeşit ve renk katar. Kombinasyonlar seni korkutmasın!
Oxford Sözlüklerinde etken ve edilgen çatı kullanımının daha fazla harika örneklerini bulabilirsin.
8. Topluluk İsimlerinde İçerik Her Şeydir
Bazen tekil biri isim, bir grup insan ya da bir şeylerin bir kümesini ifade eder. Alacağı fiil tekil mi yoksa çoğul mu olmalı?
Family (aile) sözcüğü tekil mi yoksa çoğul mu? Government (hükumet) sözcüğü tekil mi yoksa çoğul mu? Peki ya crowd (kalabalık) ya da flock (sürü)?
Bu tür isimler topluluk isimleri olarak bilinir. İçeriğe bağlı olarak bu sözcükleri farklı şekillerde kullanacaksın.
Öncelikle, İngiliz İngilizcesi ya da Amerikan İngilizcesi öğrendiğini düşünelim.
Amerikan İngilizcesinde topluluk isimleri tekil fiil alır. Örneğin:
My family loves me a lot.
Ailem beni çok sever.
The American government is voting on this issue today.
Amerikan hükumeti bugün bu konuyu oylamaya sunuyor.
The cast was present for the movie premiere.
Filmin galasına tüm oyuncular katıldı.
Günlük konuşmalarda karşılaşma olasılığın yüksek olan iki önemli istisna bulunuyor: police ve people.
Police ve people her zaman çoğul fiil alır.
The Boston Police make weekly reports on the matter.
Boston Polisi bu konu hakkında haftalık raporlar hazırlıyor.
People are starting to wonder what’s going on.
İnsanlar neler olduğunu merak etmeye başlıyorlar.
Bununla birlikte, İngiliz İngilizcesinde topluluk isimleri, cümlenin geri kalanına bağlı olarak tekil ya da çoğul fiil alabilir. Eğer bu topluluk ismi, birlikte hareket eden bir grubu simgeliyorsa tekil fiil alacaktır. Eğer topluluk ismi, birbirinden bağımsız hareket eden birden fazla birey ya da şeyi ifade ediyorsa çoğul fiil alacaktır.
Örneğin:
The visiting team is losing. (Konuk takım kaybediyor-burada takım sözcüğü bir birimi ifade eder.)
My family are all coming to the wedding. (Ailemin tamamı düğüne geliyor-“aile” sözcüğü, o düğüne gelecek ve her beraber gelmesi gerekmeyen birden fazla kişiyi ifade ediyor.)
The staff disagree on the deadline for the project. (Çalışanlar, projenin teslim süresinde anlaşamıyorlar-burada çalışanlar farklı fikirlere sahip farklı kişilerdir.)
Bir topluluk ismine tekil ya da çoğul muamelesi yapman fark etmeksizin onun o şekilde kaldığından emin ol.
Yanlış: The team is on a winning streak. They beat every other team so far.
Doğru: The team is on a winning streak. It beat every other team so far.
Takım art arda galibiyetler alıyor. Şimdiye kadar oynadığı tüm takımları yendi.
Altıncı ipucunu hatırla ve cümle boyunca özne ve fiil uyumunu her zaman koru. Topluluk isimleri bir daha hiçbir zaman aklını karıştırmayacak!
9. Cümle Parçaları Değil, Her Zaman Tam Cümleler Kullan
İngilizcedeki en basit cümlenin iki ögesi bulunur: bir özne ve bir fiil.
She sings.
O şarkı söyler
I write.
Ben yazarım.
They survived.
Onlar hayatta kaldılar.
Bir özne ve fiile sahip olmak, İngilizce cümleler için minimum gereksinimdir. Bunlardan birinin eksik olması halinde o cümle tam değildir. Bunun yerine bir cümle parçası haline gelir:
Walking past the house
Survived the ordeal
Prefer this sandwich
Cümle parçaları tek başlarına kullanılmamalıdır. Yukarıdaki örnekler kolaylıkla tam cümleler haline getirilebilir ya da daha uzun bir cümlenin parçası olabilirler. Örneğin:
Walking past the house, I noticed the lights were on.
Evin önünden geçerken ışıkların açık olduğunu fark ettim.
She is happy to have survived the ordeal.
O, bu zorlu sınavdan geçtiği için mutlu.
I would prefer this sandwich.
Bu sandviçi tercih ederim.
Her zaman eksiksiz cümleler yazmayı alışkanlık edin. Kurduğun cümlede bir özne ve fiil olup olmadığını kontrol et. Eğer yoksa, ekle! Cümle parçalarını daha karmaşık cümlelerle bağlamak İngilizce konuşmaların ve İngilizce yazılarının doğru ve çeşitli olmasını sağlar.
10. Hayatını Kolaylaştıracak Bazı Soru Eklentilerini Öğren
Bazen cümle sonuna eklenen kısa soruları biliyorsun, öyle değil mi (don’t you)?
Bunlara soru eklentileri denir ve onlar sence de bir harika, öyle değil mi (aren’t they)?
Özellikle İngilizce konuşmalarda bunlar hayatını kolaylaştırabilir, çünkü bunlar sayesinde beyanları kolaylıkla evet-hayır sorularına dönüştürebilirsin.
Bir soru eklentisi oluşturmanın kuralı basittir: eğer cümlenin başlıca fiili olumlu ise, soru eklentisi olumsuz olmalıdır. Eğer cümlenin başlıca fiili olumsuz ise (içinde “not” geçmesi durumu), soru eklentisi olumlu olmalıdır. Bir soru eklentisi her zaman cümlenin başlıca fiiliyle uyumlu olur.
She forgot her lunch, didn’t she?(Öğle yemeğini unuttu, öyle değil mi) ya da She didn’t forget her lunch, did she? (Öğle yemeğini unutmadı, öyle değil mi?)
He isn’t going to the party, is he? (O, partiye gitmiyor, öyle değil mi?) ya da He is going to the party, isn’t he? (O, partiye gidiyor, öyle değil mi?)
Bununla birlikte, işte hatırlaman gereken bir istisna: eğer cümlenin başlıca fiili “I am” ise buna karşılık gelen soru eklentisi “aren’t I” olacaktır.
I am going to have to change my plans, aren’t I?
Planlarımı değiştirmem gerekecek, öyle değil mi?
Eğer olumsuz soru eklentisinde fiil daralması kullanmak istemiyorsan, “not” sözcüğünü nereye koyduğuna dikkat et.
She forgot her lunch, did she not?
Öğle yemeğini unuttu, öyle değil mi?
He is going to the party, is he not?
O, partiye gidiyor, öyle değil mi?
Daha fazla örnek mi istiyorsun? The British Council, soru eklentilerinin esaslarını ek örneklerle açıklıyor!
11. Aykırı Edatlar Kullanmaktan Çekinme
Bir edat cümle içinde ne zaman nesnesinden ayrılırsa (ya da bir nesnesi bulunmuyorsa) bir aykırı edat halini alır
Whom are you talking to?
Kiminle konuşuyorsun?
You can come downstairs; there’s nothing to be afraid of.
Aşağı inebilirsin; korkulacak bir şey yok.
Aykırı edatların kabul edilemez olduğuna dair bir gramer efsanesi var. Bir cümlenin edat ile sonlanmasının hatalı kullanım olduğunu düşünen ve anadili İngilizce olan kişilerle karşılaşabilirsin. Bununla birlikte, aykırı edatlar bir gramer hatası değildir.
Aslında, aykırı edatlardan kaçınmak bazı tuhaf cümleler ile sonuçlanabilir! Örneğin:
To whom are you talking?
You can come downstairs; there’s nothing of which to be afraid.
Bu cümleler doğrudur, ama o kadar da tercih edilir cümleler değildir. Aykırı edatları ve bunların gramerde oynadıkları rolü anladığın sürece onları kullanmaktan çekinme!
12. Ama Karmaşık Cümlelerde Aykırı Ortaçlara Dikkat Et
Ortaçlar (fiil kökenli sözcükler) sıklıkla bir cümleye, ikincil bir tümce eklemek için kullanılır.
Doing my homework, I noticed that a few of my notes were missing.
Ödevimi yaparken notlarımdan bazılarının kayıp olduğunu fark ettim.
That little girl, having dropped her ice cream, is crying uncontrollably.
Dondurmasını düşüren o küçük kız kontrolsüz bir şekilde ağlıyor.
Born in Canada, he spoke English flawlessly.
Kanada’da doğmuş bir kişi olarak mükemmel bir İngilizce konuştu.
Bu durumlarda ortaçlar her zaman cümlenin öznesi ile ilgilidir. Bunlar öznenin gerçekleştirdiği eylemi ya da öznenin içinde bulunduğu durumu tanımlar.
Yukarıdaki örnekler eğer şu şekillerde yazılmış olsalardı yine aynı anlama sahip olurlardı:
While I was doing my homework, I noticed that a few of my notes were missing.
Ödevimi yaparken notlarımdan bazılarının kayıp olduğunu fark ettim.
That little girl has dropped her ice cream and is crying uncontrollably.
O küçük kız dondurmasını düşürdü ve kontrolsüz bir şekilde ağlıyor.
Because he was born in Canada, he spoke English flawlessly.
Kanada’da doğduğu için mükemmel bir İngilizce konuştu.
Aykırı ortaçlar İngilizce öğrenenler için bazı sorunlar yaratabilir; bunlar, özne-ortaç ilişkisini kolaylıkla unutmamıza ya da karıştırmamıza neden olabilir. İngilizce öğrenenlerin (ve anadili İngilizce olanların dahi!) düştüğü yaygın hatalardan biri, cümlenin nesnesiyle ilişkisi olmayan bir ortaç kullanmaktır (bir aykırı ortaç).
Walking to the university, the rain started to fall, so he opened his umbrella.
Bu cümle hatalıdır! Üniversiteye yürüyenin rain (yağmur) değil , he (o) olduğu açıktır. Bu cümlenin doğru gramer ile yazılmış hali şu olacaktır:
Walking to the university, he opened his umbrella, because the rain started to fall.
Üniversiteye yürürken yağmur başladığı için şemsiyesini açtı.
Başka bir hata örneği ise:
Having traveled around the world, few countries impressed me more than New Zealand.
Burada aykırı bağlaç, dünyayı dolaşmış olan şeyin ülkelermiş gibi anlaşılmasına neden oluyor. Bu cümleyi şu şekilde yazarak düzeltebiliriz:
Having traveled around the world, I was impressed by few countries more than New Zealand.
Dünyayı gezmiş biri olarak Yeni Zelanda’dan daha etkileyici az sayıda ülkeyle karşılaştım.
ya da şu şekilde:
Few countries impressed me more than New Zealand during my travels around the world.
Dünya seyahatlerin sırasında az sayıda ülke bende Yeni Zelanda’dan daha iyi bir izlenim bıraktı.
Gördüğün gibi aykırı ortaçlar yazılarını kötü etkileyen kafa karıştırıcı ve gramer açısından hatalı cümleler doğurur. Aykırı edatların aksine, aykırı ortaçlardan sakınılmalıdır!