Zehirli iletişim oyunları II (Savunma)
Telefonu kapattı. Müşteri parayı bu ay da geçemeyeceğini söylemişti. Allah kahretsin, ben bunu nasıl söyliycem patrona şimdi?
Karşıdaki tabloya baktı. Sarı çiçek tarlaları… Dedesi geldi aklına, derin bir iç çekti. Burnuna köydeki gözleme kokusu gelmişti. Sonra duvarla halının birleşme yerindeki lekeye takıldı gözü. Bu ofiste, bi yere gelemeden kaç senedir çalışıyorum? 35 yaşına geldim, hala müdürün fırçalarını çekiyorum.
Midesi guruldadı. Yemeğe gitmeliyim. Acaba telefonu yemekten önce mi sonra mı açmalıydı. Ertelese bir dert, ertelemese başka dert. Hadi aç, aradan çıksın.
“Serkan merhaba, müsait misin?”
“Evet, evet müsaitim.”
“Ya, demin Paris Otomotiv ile konuştum. Maalesef ödemeyi geçmeleri öbür aya kalıyor.”
Sessizlik oldu. Ege’nin içi kabardı. Nefesini tutarak bekledi.
“Egecim ya. Yani inanmıyorum. Nasıl olur? Malı vereli kaç ay oldu? Sen yönetemiyosun bu müşteriyi.”
“Kaç senelik müşterilerimiz biliyorsun. N’apıcaz, geri verin malı mı diyicez. Hem hiç paramız kaldı ki mi onlarda. İlla ki ödeyecekler.”
“Bu parayı almak senin görevin. Ben senden bunu bekliyorum.”
Haksızlıktı bu. Piyasanın bu şartlarında kaç yıldır bu müşteriyi elinde tutuyordu. Çinli rakiplere rağmen. Bu şartlarda bu kadar oluyordu. Bir türlü bunları anlamıyor, bunları görmüyordu bu Serkan.
“Tabii ama” diye söze başlamıştı ki, Serkan “Başlama amalara allahını seversen ya. İçim şişiyor senin amalarından. Piyasa şartları diyeceksin di mi?” diye lafını kesti.
“Evet diyeceğim abi. Ortada. sektörümüzün şartları ortada işte.“
Bir yandan konuşuyor, bir yandan da kravatını gevşetiyordu. Beni iyi anlaması lazım. Yoksa bana da adam at diyecek.
“Arkadan telefon geldi. Kapatmam lazım” deyiverdi Serkan “ Yarın sabah konuşuruz.”
Serkan ile Ege’nin durumunu yaşamayan yoktur sanırım. Zaman zaman Serkan oluruz, suçlarız. Zaman zaman da Ege olur, savunma yaparız.
Peki, ne yapmalı? Kendimizi nasıl ifade etmeli?
Aşağıda yine küçük ipuçları var:
1- Savunma yapmaya seni yönelten durumlar, düşünceler, duygular ne? Sakin bir zamanında kendine koçluk yaparak şu sorulara cevap ver:
· Ne olunca savunma yapıyorum?
· Savunma yaptığım anda ne düşünüyorum?
· Ne hissediyorum? Duygum ne?
Örneğin ben, kendi bakış açımın doğru, karşımdakinin yanlış olduğuna inandığımda ya da haksız yere suçlandığımı düşündüğümde uzun açıklamalara başvuruyorum. Beni anlamadığını düşündükçe aynı kelimeleri kullanarak aynı şekilde anlattıkça anlatıyorum.
Ana duygum endişe savunma yaparken. Beni anlamamasından endişeleniyorum.
2- Sonra yarattığın etkiyi tanı:
· Suçlama yapınca karşımdaki ne yapıyor? Hangi tepkileri alıyorum?
Savunma yaptığımda karşımdaki beni daha da fazla suçlayabiliyor. Ve daha çok kızıyor! Bazen de sarkastik bir tonlamayla geliyor suçlamalar. Yani amacım anlaşılmakken daha da az anlaşıyoruz karşımdakiyle!
3- Yine sakinleşmek, duygu, düşüncelerine dışarıdan bakabilmek anahtar. O zaman sakince aşağıdaki yöntemlere geçebilirsin.
4- Karşındakinin söylediğini net olarak anlamak için soru sor. Varsayımda bulunma. Durumu netleştirmek için soru sor. Belki seni suçlamıyordur. Ya da sandığından başka bir şey söylüyordur.
5- Söylediğini net olarak anladıysan o zaman söylediğinin içindeki gerçeklik payını düşün. Azıcık, zerre kadar gerçeklik payı ne? Bunu karşındakine söyle. Bu genelde bize en zor gelen kısım. Öte yandan, herkesin söylediğinde bir gerçeklik payı vardır. Biz onu bulup karşımızdakine söylediğimizde işte o zaman gerçek diyalog başlayabilir.