Kararların ötesinde
Tercihleriniz arasında hiç sıkışıp kaldığınız oldu mu? “Tabi ki oldu” dediğinizi duyar gibiyim.
Ünlü psikanalist Freud der ki: “Önemsiz kararlar vereceğim zaman artıları ve eksileri tartarım. Önemli kararlarda ise bilinçdışımı dinlerim.”
Tercihleriniz arasında hiç sıkışıp kaldığınız oldu mu? “Tabi ki oldu” dediğinizi duyar gibiyim.
Ünlü psikanalist Freud der ki: “Önemsiz kararlar vereceğim zaman artıları ve eksileri tartarım. Önemli kararlarda ise bilinçdışımı dinlerim.”
Peki hangisi doğru? Rasyonellikle verilen kararlar mı sezgisel kararlar mı doğru?
Bunlar üzerine yapılan pek çok araştırma var. Alışveriş üzerine yapılan bir araştırmada; gönüllülerden 2 mağazadan alacakları ürün seçenekleri sunulmuş. İlk mağazadan alacakları küçük materyaller iken ikinci mağazadan daha büyük parça ürün seçenekleri sunulmuş. Sonrasında yapılan görüşmelerde müşterilerin küçük parçaları satın alırken bilinçli karar verdiklerinde daha mutlu oldukları, büyük parçaları satın alanların sezgilerini kullanıp karar verdiklerinde daha tatmin oldukları ortaya çıkmıştır.
Kararların ötesinde
Bilinçli zihinle verilen kararların hep belli bir sınırı vardır. Örneğin, küçük bir eşyayı alırken onun boyutu, fiyatı ve işlevselliği hakkında düşünmek yeterli olacaktır. Oysaki daha büyük bir parçada fiyat, boyut ve işlevselliğin yanısıra geçmiş geribildirimler, gelecek ile ilgili düşünceleri de göz önüne almamız gerekir. Zihnimiz aynı anda ortalama 7 veriyi kıyaslayabildiğinden, resmin büyüğünü görmek adına sezgisel dünyamızı kullanmayı tercih edebiliriz. “Kararım bu.” “Peki sebep ne?”. “Sezgilerim öyle söylüyor.”, cevabını verebiliriz. Bu cevap rasyonellik esasına dayanmıyor gibi göründüğünden bizi ilk aşamada rahatsız edebilir.
Ya da tam tersine, “Şu anda cidden karar veremiyorum. Oraya koyuyorum olmuyor, buraya koyuyorum olmuyor. Dur gözlerimi kapatıp kalbimin sesine kulak vereyim” dediğinde cevap pozitif ya da negatif de olsa “Kalbim öyle söyledi” diyebilmek bizde kararımızı tolere etmemizi sağlayabilir. Bilinçdışıyla yani sezgiyle iletişime geçip karar verebilmek öyle sanıldığı kadar kolay da değildir. Sezgilerin de bir sınırı vardır ki, saçmalamayla sonuçlanabilir.
Kararların ötesinde
Sezgilerimizi geliştirme adına yapabileceğimiz belli pratikler vardır. Bilim insanları, büyük kararlar vermeden önce başka bir şeye odaklanıp sonra karar vermemizin daha doğru olabileceğini savunuyor. Mark Zuckerberg kritik kararlar verirken yürüyüşe çıkıyor. Onun gibi daha pek çok ünlü düşünür de yürürken önemli kararlar alıyor.
Doğada, kendimizle olan iletişimsel bağımız güçlendiği için kararı içselleştirme mekanizması daha doğru işliyor. Yeşilin ve derinliğin olduğu mekanlar özgürlüğün getirdiği güzel hislerle birleştiğinde kaliteli karar verme şansımız artıyor diyebiliriz. Ayrıca, tek başına fiziksel olarak yapılan etkinlikler zihin farkındalığında artış sağlıyor ve bu şekilde verilen kararlar uzun saatler sabit pozisyonda verilen kararlardan daha doğru çıkabiliyor.
Kararların ötesinde
Bana göre karar vermenin en zor yanı, acil ve anlık karar verme durumlarıdır. O acil karar anı, kime, neye ve nereye başvuracağınızı düşünmeden duygular ile önceliklerin karmaşası arasında kaliteli karara varamama riski içeriyor çünkü kararların niteliği duygularımızdan yoğun biçimde etkileniyor. Babamdan şu sözü duymuşluğum vardır; “Mutlu, üzgün, kızgın ve korku doluyken karar vermekten kaçının. Karmaşık duyguları atlatıncaya kadar bekleyin.” derdi. Şimdi düşününce ne kadar da doğru bir tespit olduğunu anlıyorum. Goethe’nin sevdiğim bir sözü sanırım bunu anlatıyor; “Akıl pusulasının şaşmasını istemiyorsan, onu mıknatıslardan koru.”
Mantıklı karar vermek mi? Sezgisel karar vermek mi? Önemli kararlarda ya da minik kararlarda hangisi geçerli? Soruları arasında çabalarken, biz aslında karar verme yetimizi çoktan kazanmıştık. Ne zaman mı? Kişiliğimizin oluşum aşamaları tamamlandığında, mizacımızla örtüşen ve ailelerimizden edindiğimiz değerlerle karar veriyor hale geliyoruz. Ortalama 7 yaşında karar verme mekanizmamız büyük oranda tamamlanmış oluyor. Şöyle bir soruyla yola devam edelim, başka zamanda farklı donanımla başka bir karar verir miydim? Bunun cevabı çoğu nörobilim uzmanına göre; hayır oluyor.
Kararların ötesinde
Şu anki akıl, donanım ve seçenek çokluğu içinde başka bir karar mı verirdim? Hiçbir şey diğerinin taklidi niteliğinde olamaz. Ama verdiğin kararları analiz ettiğinde ortaya şu çıkacaktır; “Mizacın ve değerlerin doğrultusunda; sakız seçerken de partnerini seçerken de aynı metodik düşünce sistemini kullanırsın.” Kulağa ne kadar da ilginç geliyor. Rasyonellik mi bilinçdışı mı derken aslında ikisi de birbirinden kopmaz parçalar diyebiliriz.
Aldığım eğitimler boyunca mentörlerimden duyduğum bir söze hep kulak verir oldum. “Keşke başka bir seçeneğim olsaydı. Keşke diğerini seçseydim.” dediğimiz anlarda şunu söylemek bizim için en doğrusudur “O an için seçtiğim benim için en doğru karardı.” O zaman için belki en güzeli değildi, en kalitelisi, en sağlamı, en pahalısı da değildi…Ama benim için o anki koşullarımda, o anki bilgi, beceri, duygu durumumda en doğrusuydu. Selin için Ahmet için doğru değildi belki, ama benim için en doğrusuydu.
İster sezgilerinle ister mantığınla karar ver.. İster iyi karar vermiş ol, ister kötü karar.. Hepsinin sana kattığı değerleri ve verdiği geribildirimleri düşünerek şunu hatırlayabilirsin: “İyi kararlar tecrübe sayesindedir, tecrübe ise kötü kararlar sayesinde edinilir.”
Sevgi ve Huzurla…
Fulden EKİZLER
Öğretim Görevlisi – Eğitim ve Kariyer Danışmanı