Kehanetler
Yıllar önce bir arkadaşımla yaptığımız Hindistan gezisinde, benim Vedik astrolojiye karşı olan fazlaca merakım sebebiyle, bizi astrolog kılıfı altında medyum bir adama götürmüşlerdi. Bu adam mücevher satan bir dükkânın arka tarafında odasında karşıladı bizi. Ön tarafta adamları turistlere değerli ya da yarı değerli taşları satmaya çalışırken kendisi bambaşka bir tarz edinmişti.
Kehanetler
Küçük bir odaya sığdırılmış, büyük bir büro mobilyasının arkasında iki kişi girdik içeri. Hafiften üstümüze de kasvetli bir hava çökmüştü çökmesine ama ben o kadar hevesliydim ki oradan ne öğreneceğim konusunda, hislerimi pekte ciddiye almadım. Bu belki de ilk hatamdı.
Adam başladı anlatmaya. Hani müthiş bir falcının karşısına oturursunuz da ne var ne yok anlatır ya, aynen öyle. Ailemizden başladı, işimizle devam etti. O kadar isabetli şeyler söyledi ki bizim hem dikkatimiz ve hem güvenimiz büyüdükçe büyüdü. Kendi benliğimiz, bilinçaltımız işlenmeye hazır bir hamur gibi ortadaydı artık. Ve işte her şeyin zirveye ulaştığı o anda adamdan korkunç kehanetler ortaya çıkmaya başladı. Bana döndü ve gözümün içine bakarak; sen alzheimer olacaksın, sol beynin aşırı çalışıyor ve bunu engellemek için falanca mantrayı dinle ve al bu taşı kullan diye bir taş uzattı. Sonra arkadaşıma dönüp, ona da inanılmaz derecede olumsuz birkaç cümle kurdu.
Kehanetler
Olduğumuz yerde donup kaldık. Adam devam etti; aslında bu taşı size satmaya ihtiyacım yok. Kız çocuklarını okutuyorum ben bununla. Sizden hizmetim karşılığında para istemiyorum, dedi. Eğer konu buysa çocuklara yardımsa edelim ama bizde taşı istemiyoruz deyince de, bizi ofisten çıkardı.
Dönüş yolunda ilk şoku atlattıktan sonra arkadaşımla biz nasıl bu tuzağa düştük diye konuşmaya başladık. Bir psikolog ve bir holistik yaşam koçu hayatımızın en büyük derslerinden birini orada aldık.
Kehanetler
Don Miguel Ruiz, “Dört Anlaşma’ kitabında sözler sihirdir diye anlatır bu durumu. Sözler sihirdir çünkü gerçekliğimizi belirler. Söyledikleriniz, dinleyip kabul ettikleriniz geleceğinizin tuğlalarıdır. Kırk kere söylersen olur diye bizim atalarımız da bunu söylemiş. Fakat biz bunu o kadar çok duymuşuz, o kadar sıradanlaştırmışız ki kelimelerin ötesine hiç bakmamışız. Başaracağım der ve kendinizi ikna ederseniz başarırsınız, iyi olacağım der ve inanırsanız iyi olursunuz. Bunun tam tersi de pekâlâ geçerli. Olumsuz tüm inanışları da aynı şekilde kendini gerçekleştirir.
Kendini gerçekleştiren kehanet sözünü duymuş muydunuz? Böyle filtresiz cümleler, bu kadar derin kabuller sizi o gerçekliğe götürür. Ben, uzun süre, Alzheimer olacağıma dair kehaneti kabul edip etmediğimi düşünerek kendimi sorguladım ve savunmasız hissettiğim için kendime çok kızdım.
Kehanetler
Bilinçaltınızın harika bir bilgisayar olduğunu unutmayın. Verdiğiniz tüm emirleri iyi bir asker gibi yerine getirir. Hatta siz emir verdiğinizi anlamadan o komuta uymaya başlar. Ve bilinçaltı resimlerle, hislerle çelişir. Yani kuru sözler, yüzeyde kalan olumlamalar, duyduğunuz ama anlamadığınız motivasyon sözleriyle değil… Kalbiniz kırıldığında, bir şeye yürekten inandığınızda bu korsan yazılımları değiştirebilirsiniz.
Sözün özü ne kelimelerinizle, karşınızdakinin kaderi ile oynayın dostlar, ne de kendi kaderinizle. Olmayı hedeflediğiniz kişi için en önemli adımlardan biri belki de bu.
Son olarak bir atasözü ile bitirelim; “Boğaz dokuz boğumdur sekizi yutkunmak biri de konuşmak için”. Hem kendimiz hem de karşımızdaki kişiler için dilimize dikkat edersek, olur olmadık yerlerden yanlış kabullerle dönmemek içinde bilinçlenirsek, sizce de hayat daha güzel olmaz mı?
Sevgilerimle
Şevin Mızrak