Kendi sesini bulanlar susmak istemez – Hanife Serter
Hayatta insana en iyi gelen şeylerden biri, birinin sizi can kulağı ile dinlemesi ve anladığını gösterebilmesidir. Anlaşılmak her insana kendini çok iyi hissettirir. Hafiflemiş ve rahat… Daha güçlü ve daha kararlı…Atmak istediği adımlardan emin. Kendisi olarak yeterli ve değerli…
Birinin sizi gözlerinizin içine bakarak, “sana inanıyorum, sana güveniyorum, sendeki gücü ve potansiyeli görüyorum ” dercesine dinlemesi kadar güzel bir şey yoktur. Bu iletişimi herkesle kuramazsınız. Siz konuşurken sözünüzü kesmemesi, kendi anılarından bahsetmeye başlamaması, ilgisiz ve kişisel merakını belli eden sorular sormaması sizin kendiniz hakkında rahatlıkla konuşmanızı, konuşurken de derinlemesine düşünmenizi sağlar.
Karşınızdaki bu kişi güven duyduğunuz, sırlarınızı saklayacağından emin olduğunuz, yanında kendinizi huzurlu hissettiğiniz biri ise iletişimin kalitesi artar. Kendi egosu ile sizi ezmediğini, sizi kendiyle eşit seviyede gördüğünü, size akıl vermeye, üstten bakmaya, alttan almaya kalkmadığını… Sadece ama sadece dinlediğini, anlamak istediğini ve çok doğru sorularla sizi daha derin düşünmeye teşvik ettiğini anladığınızda kendinize güveniniz artar. Artık tüm sorularınızın cevabının kendinizde olduğunu farketmeye başlarsınız. Sizdeki her sebebin bir sonucu, her sonucun bir sebebi olduğunu görür, hatta biraz da şaşırırsınız. Bu çok heyecan verici bir diyalogtur.
Söylediğiniz her sözün bir anlamı olduğunu, sizin kendinize has değerleriniz, yetenekleriniz ve potansiyeliniz ile bir bütün, kendi yolunu bulabilecek eksiksiz ve tam bir birey olduğunuzu size yansıttığında bir çok kaygınız uçup gider. Hedeflerinize doğru güvenli adımlarla yürümeye başlarsınız. Bu bir koçluk iletişimidir.
Koçluk aldığım ilk günlerdeki mutluluğumu hiç unutmam. Sanki hayatımda ilk kez ” gerçek” bir konuşma yapmış, ilk kez gerçekten duyulmuş, dinlenilmiş, anlaşılmış gibi hissetmiş ve son derece hafiflemiştim. Öncesinde daha çok ” dinleyen” kişi durumunda olduğum, yakınlarımı üzmemek için bazı konularda sustuğum, işle ilgili bazı konularda kendimi ifade etmem engellendiği ve susturulduğum için doğrusu çok doluymuşum. Tüm yüklerimden koçluk aldığım süreçte kurtuldum ve gücümü farkettim. Hayallerime doğru yürümeye başladım. Her adımda yeni yeni şeyler öğrenmenin keyfini çıkararak ilerledim. İlerliyorum. Zaten kendiniz belirli bir süre koçluk almadan, koçluğun ne olduğunu, ne olmadığını anlamadan koç olmak da mümkün değil.
İşsizlik kabusunun bir çok çalışan üzerine karabasan gibi çöktüğü bu günlerde daha güçlü, daha kararlı, daha planlı, daha özgüvenli hareket edebilmek için herkese koçluk desteğinden faydalanabilecekleri imkanları araştırmalarını öneriyorum. Ekonomideki bu süreçleri bir deprem gibi düşünürsek, dışarıda ne tür riskler olursa olsun, siz önce iç yapınızı güçlendirin. Şiddetli sarsıntılarda bile yıkılmanızı önleyecek değerlerinizi, güçlü yönlerinizi mutlaka farkedin. Bu yönlerinizi size sizin dışınızda güvendiğiniz birinin söylemesi, farkettirmesi çok değerlidir. Özgüveninizi arttırır. Kendi ayaklarınız üzerinde sapasağlam durabilmenin verdiği gücü ve özgürlüğü yaşayın.
Kurumların çoğunda performans değerlendirme dönemlerinde bile çalışana doğru sözcüklerle ” doğru” geri bildirim verebilecek, iyi yönlerini takdir edip, gelişmesi gereken yönleri doğru cümlelerle ifade edebilecek yönetici sayısı ne yazık ki fazla değil. İş yerinde ast, üst ilişkisi içinde olan kişilerin birbirine yukarıda anlattığım kriterlere uygun şekilde tam bir koçluk yapması ise tek kelime ile ” imkansız”.
İmkanınız varsa bir kez olsun iyi eğitimli, deneyimli, profesyonel bir Koç’tan koçluk alın. Pişman olmayacağınızdan eminim. ABD eski dışişleri bakanı Madeleine Albright da koçluk almış olmalı ki; “Kendi sesimi bulmak uzun zaman aldı. Şu an kendi sesime sahibim ve susmak istemiyorum.” demiş … Siz de deneyin .