Para Nasıl Kazanılır – Yazı dizisi (VIII)
Değerli Okurseverler,
Yeni bir haftadan daha merhaba!
Paranın nasıl kazanılacağı ile ilgili bir yazı dizisi hazırlama fikri, koçluk hizmeti verdiğim bir müşterimin konuşmak istediği benzer bir konuyla tetiklenmişti.
“Hep kıtlık içindeyim. Bundan kurtulmak istiyorum!” demişti müşterim.
Koçluk görüşmemizin sonunda benim kendime aldığım, “bolluk”la ve para kazanmakla ilgili bir yazı dizisi hazırlamak oldu. Zira mesleğim ve tecrübem gereği en iyi bildiğim konu. Bununla ilgili bir başucu rehberi hazırlayıp paylaşayım dedim kendi kendime.
Para Nasıl Kazanılır – Yazı dizisi (VIII)
Bugünkü konumuza girmeden evvel hatırlayalım. Bu yazı dizisi 11 Mayıs 2020 tarihli yazımla başladı. O tarihteki ilk yazımda para kazanmanın anayasasını madde madde paylaşmıştım, hatırlamak için o yazıma bakınız.
Geçen hafta, para kazanıp bunu muhafaza etmemizi sağlayan yedi süreçten sonuncusu ve en önemlisi olan Genel Yönetim Süreçleri’ne genel bir giriş yapmıştık.
Herhangi bir işletmede Genel Yönetim Süreçleri aşağıdaki beş alt başlığa ayrılıyor:
a. İnsan Kaynakları
b. Bilgi Sistemleri ve Erişimi
c. Yetkilendirme ve Delegasyon
d. Prosedürler
e. Uygunsuzluk Yönetimi
Bir de tüm bunları sarıp sarmalayan “kurum kültürü” diye bir “şey” var. Yazıya dökülmeyen ancak kurumun her yerine sirayet eden “şey”. Bunu da ileriki haftalarda detaylıca ele alacağım.
Para Nasıl Kazanılır – Yazı dizisi (VIII)
Hangi kurum olursa olsun, bu beş sürecin yönetim şekli ve kurumun kültürü, o kurumun sürdürülebilir başarısını direkt etkiliyor. Zira bu beş süreç ve kurum kültürü, yönetim ekibinin ses tonunu ve gelecekle ilgili niyetini gözler önüne seriyor.
Bugün, ilk alt başlık olan İnsan Kaynakları yönetimini ele alacağız.
Peşinen söyleyeyim.
Şirketlerde, kendisinden beklenen çıktı ile ürettiği sonuç arasında büyük fark gözlemlediğim fonksiyonların başında İnsan Kaynakları fonksiyonu geliyor. Bu da şirketlerin kar etme kapasitesini son derece etkiliyor.
İnsan Kaynakları fonksiyonunun yönettiği elzem süreçler var. Organizasyonun, pazarın ihtiyacına göre yapılandırılması, işe alımların kurumun ihtiyacına göre yapılması, ilgili süreçlerin ve sistemlerin tasarlanması ve hayata geçirilmesi, kurum içi ve kurum dışı (sendikalar gibi) ilişkilerin yönetilmesi gibi kritik süreçler İnsan Kaynakları yöneticilerinin elinde. İnsan Kaynakları süreçleri o kadar kritik ki buradan çıkan her aksiyon, her karar, her söz kurumun kültüründe son derece belirleyici oluyor.
Kanımca kurumun en bilge ve en insan odaklı olması gereken fonksiyonu İnsan Kaynakları.
Kurum çalışanlarının İnsan Kaynakları fonksiyonundan beklentilerini ise kısaca şöyle sıralayabilirim: Kariyer ve kişisel gelişimlerine yön vermesi, bunun için kaynak yaratması, çalışanı efektif şekilde dinlemesi, çatışma esnasında uzlaşmacı bir tutum sergilemesi ve kurum kültürüne “hakkaniyet” getirmesi.
Para Nasıl Kazanılır – Yazı dizisi (VIII)
Yukarıda yazdıklarımdan bir parça tahmin edebilirsiniz. Günümüzdeki İnsan Kaynakları uygulamalarıyla ilgili epey soru işaretlerim var. Soru işaretlerim var, zira bir Finans Direktörü olarak, her fonksiyon gibi, İnsan Kaynakları fonksiyonunun da kurumun para kazanma kapasitesi üzerinde ne kadar büyük etkisi olduğuna yakinen yüzlerce kez şahit oldum.
Rakamlara dökecek olursak, şimdiye kadar çalıştığım kurumlarda, kurumun gider kalemlerinin en az %50’si personel giderlerinden oluşuyordu. Personelin işe alımından şirketten ayrılışına kadarki süreçte İnsan Kaynakları büyük bir etki ve yetkiye sahiptir. Dolayısıyla çalıştığım kurumlarda baktığım ilk şey, İnsan Kaynakları süreçlerinin etkin çalışıp çalışmadığıdır.
Şimdiye kadarki deneyimimde İnsan Kaynakları uygulamalarıyla ilgili maalesef şahane gözlemlerim olmadı.
Örneğin;
* Çalıştığım bir kurumda, İnsan Kaynakları Direktörü verdiği bir seminerde kurumda çalışanların ne kadar önemli olduğundan ve kurumun en değerli hazinesi olduğundan dem vurdu. Konuşmasının sonunda ise şu cümleyi sarf etti: “Eh biliyorsunuz, tüm bunlara rağmen ülkemizde (Türkiye’den bahsediyor) sonuçta patron ne derse onu takip ediyoruz.” Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…
* Çalıştığım başka bir kurumda ise kurum, benim çalıştığım firma tarafından satın alınmıştı. Satın alma tamamlandıktan sonra bizim firmanın Genel Müdürü ve İnsan Kaynakları Direktörü, firmaya yeni katılan çalışanlara hoş geldin konuşması yapmaya karar verdiler.
Konuşma boyunca İnsan Kaynakları Direktörü yeni organizasyonda çalışanlardan neler beklenildiğini, yeni yapının nasıl oluşturulacağını, tabii ki yeni yapıda maalesef herkese yer olmayacağını ve ne kadar hakkaniyetli bir eleme yöntemi kullanacaklarını anlattı durdu.
Firmamıza yeni gelen çalışanlar o kadar ürktüler ki toplantı çıkışı hepsi işlerine ne zaman son verileceğini tahmin etmeye çalışarak evlerinin yolunu tuttular. İnsan Kaynakları yönetimi ise yarattığı bu negatif etkinin farkına varmayarak bir de herkese “Güven” isimli bir kitap hediye etti.
* Çalıştığım bir diğer kurumda ise İnsan Kaynakları Direktörü ballandıra ballandıra çalışanlar için hazırlanan eğitim ve kişisel gelişim programlarından bahsediyordu. Ben de Finans Direktörü olarak ekibim adına epey heyecanlandım ve hemen İnsan Kaynakları Direktörü arkadaşımın odasında soluğu aldım, ekibim için ne gibi programlar yapabileceğimizi konuşmak adına. Ancak aldığım cevap şu oldu: “Bu programlar sadece satış ve pazarlama ekipleri için. Maalesef diğer ekipler için böyle bir uygulamamız yok.” Böyle bir kurumda kendinizi kurumun bir parçası olarak görmeniz ne kadar mümkün olabilir?
Bu uygulamalar dünyada da pek farklı değil. Her ne kadar ülke kültürü kurum kültürünü etkilese de global organizasyonların kendi global kültürleri var. Her ülkede bunu replike ediyorlar. Uzun yıllardır global organizasyonlarda çalışan bir yönetici, bir çalışan olarak söyleyebilirim ki İnsan Kaynakları süreçleri dünyanın her yerinde ivedi şekilde yeniden tanımlanmaya ihtiyaç duyuyor.
Dijitalleşme, robotlaşma, artificial intelligence filan derken tüm bunların yaratıcısı olan “insan”ı tekrar kurumların odağına almaya her zamandan daha fazla ihtiyacımız olduğu kanısındayım.
“Ne olurdu bir sene de insanlık moda olsa.” Anonim
Faydalanabileceğiniz Kaynaklar:
1. Expectations versus Agreements / Steve Chandler
2. Erdem Rehberi / Lao Tzu
Sağlıcakla,