Paranın sesi!
Dünyanın en güzel üç sesi; su sesi, kadın sesi ve para sesiymiş… İlk iki sesi dünya var oldukça duymaya devam edeceğiz neyse ki ama üçüncü ses doğrusu artık kayboluyor.
Altın keselerinin ve bozuk paraların şıngırtılı sesi, kağıt paraların sayılırken çıkardığı o hışırtılı ses tarihe karışmak üzere. Kredi kartları ile birlikte boşalan, “kart” laşan cüzdanlar bile artık elektronik ortama taşınıyor, parayı görmeden, dokunmadan, koklamadan kazanıp, yine hiç dokunmadan harcama dönemleri yaşanıyor. Sanal mağazalarda , sanal alışverişler yapıp, sanal cüzdanlarımızdaki paraları harcayacağız artık.
Fiziki paranın ortadan kalkması ile birlikte birçok iş ve meslek de artık ortadan kalkıyor. Şekil ve içerik değiştiriyor. Kasalar, vezneler, para nakilleri, Bond çantalar , cüzdanlar nostaljik bir anlama bürünmek üzere . Yakın bir gelecekte çocuklar fiziki olarak paranın ortada hiç görünmediği bir dünyaya doğacaklar. Bayram harçlığı ya da bahşiş vermek için bile bozuk para bulunmayacak ceplerde, yerde para bulmak da mümkün olmayacak haliyle, dilek havuzları da kuruyacak… Para saymak, para bozmak, para üstü vermek gibi eylemler ortadan kalkacak mesela. Çocuklar bu deyimlerle hiç tanışmayacak. Nelerin ortadan kalkacağını tahmin etmek zor değil ama yerinin nasıl dolacağını öngörmek biraz zor açıkcası . Teknolojinin hızlı gelişimi ile hayal bile edemediğimiz şeyler bir anda gerçeğe dönüşmüş olarak hayatımıza girmekte, hayatımızı kolaylaştırmakta ya da biz farkında bile olmadan hayatımıza ipotek koymakta. Satın alabildiğimiz ya da bize bedelli/bedelsiz , hazır sunulan tüm hızlı ve kolay çözümlere hızla alışıyoruz. Kredilerle, kredi kartlarıyla sürekli borçlu bir hayat yaşamaya alıştığımız, kazanmadığımız paraları peşinen harcadığımız gibi. Tüm kolaylıklar bizi daha çok harcamaya programlamak üzere tasarlanmış sanki. Ekranımıza düşüveren alışveriş siteleri, cazip teklifler, yepyeni seçenekler, satın almayı teşvik eden görseller , linkler ve daha neler neler.
Diğer taraftan hayatın gerçekleri tüm acımasızlığı ile kendini göstermekte. Örneğin ülkemizde işsizlik oranlarının önlenemez yükselişi devam etmekte . Eğitimli, eğitimsiz , genç ve orta yaşlı çok sayıda insanın herhangi bir işi, düzenli bir geliri, üretime, yaratıma, hizmete bir katkısı yok. Bunu planlayacak, programlayacak, düzenleyecek, yönlendirecek bir akıl da ortalıkta görünmüyor . Toplumu içten içe kanatan bu yara tüm bünyemizi zayıf düşürüyor, bütüne zarar veriyor ve yıpratıyor. Serbest (!) piyasa herkesi fazlasıyla serbest bırakarak, her bireyin kendi yolunu kendisinin bulmasını istiyor. Üretmeden sürekli tüketen bir topluma dönüşmek ne yazık ki büyük bir trajedi . Sürdürülebilir değil ve çeşitli travmalara gebe.
Bunun farkında olmak, bununla bilinçli şekilde mücadele etmek yine en başta iyi eğitimli beyinlerin ve kişisel/bütünsel olarak gelişimine önem veren ruhların bir görevi ve sorumluluğu diye düşünüyorum. Harcama alışkanlıkları konusunda insanları bilinçlendirmek, kişisel girişimciliği arttırmak, üretici, yaratıcı, tasarımcı ya da hizmet veren olarak yeni fikirler, iş olanakları ile ortaya çıkmak şart.
Sanal paranın sanal ortamlarda değiş tokuş edildiği zamanlarda parayı kendimize doğru çekmek için yine sanal ortam bilgi ve becerilerimizi geliştirmek , paranın dilini doğru anlamak ve konuşmak zorundayız. Bunun için de tüm topluma temel finansal okur yazarlık eğitimleri verilmesi, girişimciliğin teşvik edilmesi, özendirilmesi, cesaretlendirilmesi, ödüllendirilmesi gerekli diye düşünüyorum. Son yıllarda arka arkaya işsiz kalan on binlerce beyaz yakalının kurtuluşunun da artık kişisel girişimcilikte olduğuna inanıyorum. Büyük kurumların ve devletin iyi bir işveren olarak sağlıklı istihdam yaratma özelliği gittikçe kayboluyor. Adı büyük kendi küçük bazı kurumlarda mobbing çok yaygınlaşmış durumda. Devlet kurumlarında da siyasi baskıların her dönem hissedilir olduğu bir gerçek. Bu gerçeklerle yüzleşmek, başka bir yol bulmak, bulamıyorsak da başka başka yollar açmak zorundayız artık. Küçük, büyük demeden fikirlerimizi ortaya koymak, geliştirmek ve bir değere dönüştürmek şart. Öyleyse hep birlikte düşünmeye başlayalım. Biz bu dünya için neler yapabiliriz ?