Selin Kılıç röportajı: Figen Çamlıyurt Atsan ile soru cevap
FİGEN ÇAMLIYURT ATSAN
FCS Danışmanlık Kurucusu & Uçan Payanda Kadınları / Kurucu – Eğitmen – Mentor
- FİGEN ÇAMLIYURT ATSAN’ ın yolculuğu nasıl başladı, kişisel hedeflerinizin neresindesiniz?
Sakarya doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi; çocukluk ve ilk gençlik yıllarımı geçirdiğim Sakarya; Laz, Çerkez, Gürcü, Çeçen, Kürt, Manav 21 ayrı kültürün iç içe yaşadığı farklı bir kent dokusuna sahiptir. Kişiliğimin oluşumunda, hayata bakışımında, farklı kültür ve yaşamlara açıklıkta çok etkisi olduğunu, benim için iyi bir yolculuk zemini yarattığını söyleyebilirim.
Üniversite yıllarım, neredeyse hepimizde için olduğu gibi, kanatlanmanın, kendi hikayemi kurmamın kırılma noktasıdır. Ailemden ayrı bir kentte kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, durmak zorunda olan bir öğrenci olarak geçen ilk yıllar… Günümüzün popüler tanımıyla “Girişimcilik” olarak nitelendirilebilecek ilk adımlardı, ancak “Para kazanmak” olarak adlandırılamayacak kadar da amatör hamlelerdi. Çünkü o yıllar için öncelik; bir önseziyle aslında keşfetmekti.
Yıllar içinde o keşif duygusu, eşsiz yaşam deneyimleri ve aynı zamanda şükür ki ayaklarım üzerinde duracak ekonomik karşılıklar, tatminler yarattı. Şimdi kişisel hedeflerinizin neresindesiniz sorusunun cevabı da ironik biçimde çekirdekteki bu keşfetme, öğrenme, anlama ve merak duygumu yitirmemiş olmak, azim ve kararlılıkla sahip çıkmak diyebilirim: )
- Türkiye’nin önde gelen holdinglerinde üst düzey yöneticilik deneyimlerinizi, kendi şirketinizle gerçekleştirdiğiniz faaliyetleri, mentorluk çalışmalarınızı ve son olarak kurucusu olduğunuz Uçan Payanda Kadınları oluşumunu düşündüğümüzde size en heyecan veren deneyiminizi sorsam , aklınıza ne gelir ?
Uçan Payanda Kadınları, tüm yıllar içinde edindiğim iş ve yaşam deneyimini, heyecanımı, umudumu süzdüğüm bir proje oldu. Projede, saha ve akademik birikimine güvendiğim Dr. Şefik Naci Adalılar ile beraber çalışıyoruz. Ekibimizde, bir TÜBİTAK Mentoru, iki KOSGEB Uygulamalı Girişimcilik Eğitmeni, dört AB KOBİ Mentoru, iki İTÜ Çekirdek mentoru bulunuyor. Çok uyumlu, bu işte kalbimizin birlikte çarptığı bir yapı oluşturduk.
Temel olarak; kadının özgürleşmesi için ekonomik özgürlüğün ve bu noktada kadın girişimciliğinin önemine inanıyoruz. Kadınlar, hem büyükşehirlerde hem taşrada iş hayatının kendileri aleyhine şekillenmiş tüm yazılı ve yazılı olmayan kurallarına rağmen, sabırla, kararlılıkla her alanda büyüyor. Biz de bu varlık mücadelesine, özgürlük alanına katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Nasıl derseniz; kadınların oldukça yalnız kaldığı girişimcilik alanında deneyimlerimizi paylaşıyor, ortak çözümler yaratıyor ve ayaklarının takıldığı yerde destek sağlamaya, “payanda” olmaya çalışıyoruz.
Projemiz kapsamında kadın girişimcilere bütünleşik eğitimler veriyor, seminerler ve başarılı kadın girişimciliği örneklerini paylaşıyoruz. Buradan sağladığımız fonla ikinci etapta; dezavantajlı bölgelere giderek, buralardaki kadınlara ücretsiz eğitim ve seminerler götüreceğiz. Nihai hedefimiz ve heyecanımız, motivasyonumuz bu.
- Projelerinizde yer alanlar, sizinle birlikte çalışma imkanı bulanlar ve mentorluk desteği alan girişimlerle konuştuğumuzda ışığınızdan, bilgi dağarcığınızdan, inovatif fikirlerinizden çok etkilendiklerini söylüyorlar. Bu enerjinin kaynağı nedir?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Öğrenmekten, anlama çabasından ve birlikte üretmekten duyduğum heyecandan, umuttan çok tazeleniyorum, sanırım bu da ürettiğimiz işlere yansıyor.
Ben, temel olarak her insanın ve bu uzantıda her kurumun “biricik-unique” olduğuna inanıyorum. Formüller ve genellemelere, yukardan indirilen çözümlere hiç inanmam, hiç kullanmadım. Her koşulu kendi öznel şartları içinde değerlendirmeye, zorlukları takım duygusuyla yenmeye çalışıyorum. İnovatif fikirler de enerji de bu ortaklık zemininde oluşuyor.
- Hem Türkiye’yi hem dünyayı sarsan pandemi sürecini, iş dünyası üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz, geleceğe ilişkin öngörüleriniz nedir?
Pandemi süreci, ciddi yaşam tarzı değişikliklerini beraberinde getiriyor. Kuşkusuz bu durum şirketlerin genetik kodlarındaki tasarımları da değişime itiyor. Büyük şirketlerin yanında micro ve küçük işletmelerin de değişime ayak uydurmaları gerekiyor.
“Yeni normal” diye adlandırdığımız dönem için birkaç noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum;
-İlk önemli değişim mesafe anlayışı olacak. Sağlık yönünden, siyasi yönden…Sınır geçişlerindeki kısıtlamalar nedeniyle ülkeler, ithal ettikleri ürünleri ve yurtdışındaki üretimlerini kendi ülkelerine çekmeye yönelecekler. İlk işaretlerini de görmeye başlıyoruz.
-Temassız ekonomi, ödemenin yanında on-line kanallarla verilebilecek hizmetler ön plana çıkacak, hibrit modeller kullanılmaya başlayacak. Bunu, eğitim, öğretim, avukatlık hizmetleri, psikolojik danışmanlık gibi alanlarda yoğun biçimde göreceğiz.
-Yalnzca kar üreten değil, duyarlı şirketlerin yükselişini izleyeceğimizi düşünüyorum. Üretilen ürün ya da hizmetin “değer”i ön plana çıkacak. İşinizi değiştirmekten değil, satın alınan “değer”inizi tekrar gözden geçirmenizden bahsediyorum. Büyük ya da küçük bir girişimci olarak giderdiğiniz acının, anlatım şekli de değişebilir, mevcut ürününüzde yapacağınız küçük bir değişimle hedeflediğiniz segmentte önemli fark yaratmanız mümkün.
Mesela;
mentorluğunu keyifle yaptığım Meloknows, online’da kuaför, manikür, makyaj gibi hizmet verenler ile hizmet alanları biraraya getiren bir platform oluşturdu. Pandemi döneminde güzellik merkezlerinin yarattığı riskten kaçınan müşteri ve tedarikçileri online görüşmelerle biraraya getirdi, tek kullanımlık özel boya kitleri gibi hijyeni öne alan kişiye özel çözümlerle fark yarattı.
- Son olarak, kendini geliştirmek isteyen takipçilerimiz için önerilerinizi sormak isterim…
Hayatın bütününde olduğu gibi iş hayatında da temel; “kendini tanımak”.
Hayatta hangi yolla nasıl bir iz bırakmak istediğimizi, bunun maddi ve manevi geri dönüşlerinin bizi ne kadar memnun edeceğini, aynaya baktığımızda ne görürsek memnuniyet duyacağımızı, hayattaki anne, baba, eş, arkadaş, girişimci, çalışan, yönetici rollerinde hangi mesajları vermek istediğimizi bulmak.
Kendimizin güçlü ve gelişmesi gereken özelliklerimizin farkında olmak!
Sonrasında da gelişmesi gereken özelliklerimizi bir kenara koyup ihmal etmeden, güçlü özelliklerimize yoğunlaşarak bir yol planı çizmek. Ve harekete geçmek.
Harekette bereket vardır. İnsanlık tarihinden süzülmüş, her kültürde karşılığı olan bu söze, yaklaşıma itimat etmeliyiz:) Büyük düşünelim, ama küçük adımlarla yola çıkalım. Planlar yolda değişir, başka yönlere evrilir, yeni keşifler yaratır.
Ve paylaşmak! Paylaşmanın, vermek değil, birlikte çoğalmak olduğunu unutmayalım. Öğrenmenin, anlamanın, derde derman olma çabasının güzelliğini içimizde canlı tutalım.
İşe yarıyor: )