DOLAR 32,5256
EURO 34,7503
ALTIN 2491,447
BIST 9524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Tevazu yüceltir..

Tevazu,  kelime anlamı alçak gönüllülük olan, son zamanlarda kullanmayı unutmaya başladığımız, bence insanı insan yapan en önemli erdemlerden birisidir.  Fakat günümüzde tevazu gösterilmesi durumu, sıkça özgüven eksikliği ve kendini yetersiz hissetme ile aynı anlamda kullanılmaya başlandı. Yeni nesil mi? Onlar zaten eski kelimelerle hiç barışık değiller, bu nedenle pek çoğu kelimenin anlamını bile öğrenemeden, bazı kelimeler tedavülden kalkmak üzere.

 

Tevazu, günümüzde son derece az kullanılır oldu, ki bu benim uzun süredir canımı sıkan konulardan birisi olduğundan görüşlerimi paylaşmak istedim. Özellikle çalışma ortamlarında bırakın “tevazu” etmeyi, kendini en çok beğenen, kibirli davranan,  kendi suçunu başkasının üzerine atıp daha sonra ekip içinde olayı papaz kaçtı oyununa çeviren, kısacası kendi zayıflıklarını örtmeye çalışan kişiler sanki daha çok iş yapar görünüp daha çok prim yapmaya başladılar.

 

Benzer özellikteki üst yöneticilerle çalışan bu tarz kişilerin, prim yapmalarına şaşırmamak gerekir diye düşünüyorum.  Peki, tevazu sahibi olan, sadece kendi işine odaklanan, yardımsever, canı yanmadıkça kimseye dokunmayan kişilerin bu tarz ortamlarda tutunması ne kadar mümkün? İş hayatında sadece yırtıcı ve yıpratıcı ilişkiler mi olmalı? Gerçekten fazla tevazu vasattan nasihat dinlemeyi mi getiriyor? Yoksa bu bahanelerin ardına sığınıp günü kurtararak kendimizi yücelteceğimizi mi sanıyoruz?

 

Elbette pespembe, herkesin mutlu olduğu, hiç tartışmanın olmadığı bir iş ortamı hayal etmiyorum. Amacım, bireysel hırslardan ötürü kendimizden ne kadar ödün verdiğimiz ve gereksiz yere olayları çözümsüzlüğe ittiğimizi konusunda farkındalık yaratmak.  Zaman kayıpları, uzayan/çözülemeyen problemler, işi yapandan ziyade amirinin övündüğü, gereksiz kalp kırıklıkları, bir birleriyle selamlaşmayan ve işini sevmeyen insanlar ve sonuç tabi ki verimsiz/zevksiz bir iş ortamı.

 

Varsın vasatlar konuşmaya devam etsin, azıcık alçak gönüllülük unutulmaya yüz tutan özümüze biraz can suyu olmaz mı? Herkesin içinde bir yerde,  gerek ailesinden aldığı eğitimde, gerek çevresel etkilerden gerekse de kendi gelişim sürecinde, özünde samimiyet ve tevazu mutlaka vardır. Yeter ki onu su yüzüne çıkarmasını bilelim ve mümkün olduğunca insani erdemlerimizi kullanmaya çalışalım. Göreceksiniz ki,  yaptığınız her güzel hareket de, her kötü hareket de, bir bumerang gibi her seferinde bize dönecektir.  Sadece ben diyenleri mi, onlar için tek önerim, onları da olduğu gibi kabul edin ve kendi hallerine bırakın.

Sözümü sonlandırırken,  tevazu’nun piri Mevlana’yı anmadan geçmeyelim. Hz. Mevlana bir gün çarşıda yürürken bir papazla karşılaşır. Papaz eğilerek Mevlana’ya uzun bir selam verir. Mevlana selamını ondan daha uzun tutar ve uzun süre papazın önünde eğilir.  Ayrıldıktan sonra çarşıdakilere dönerek “Çok şükür bugün Tevazu’da papazı bile geçtik” der. Bugüne kadar iş nedeniyle çok defa yarıştık bir yere varan oldu mu bilmiyorum. Biraz da tevazu ve samimiyette yarışalım ki insanlık kazansın.

 

Herkese kendi iç yolculuğunda ve kendini bulma arayışında başarı ve dingin bir yaşam dilerim.

 

ETİKETLER: , ,

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.