Yaralı şifacı!
Mitolojiler, masalsı yapısı içinde, daima gerçeğe dair ipuçları barındırır. Sembolik bir şekilde insan veya evren ile ilgili bilgiler verirler. Çağlar içerisinde birçok defa cehaletin elleriyle kütüphanelerin yakıldığına tanık olmuştur insanlık.
Anlaşılması çok güç elbet; bilgiden, bilenden korkması insanların. Ne yazık ki defalarca bilenlerin de bilginin de yok edilmesi söz konusu olmuş. Ancak halk masalları, efsaneler, mitolojiler zararsız görülmüşler, masalsı yapıları nedeniyle. Bu nedenle gerçeği yarına aktarmak isteyenler, onların içine saklamışlar.
Chiron; Yaralı Şifacı. Mitolojisi nedir? Bilenler vardır belki. Kronos ( Zaman Tanrısı) ve Philyra’nın (Su Perisi) oğludur, Chiron. Yarı at, yarı insan olarak doğduğunda, annesi tarafından bir canavar olarak görülüp doğaya terk edilir. Tanrı Apollon (Müziğin, sanatın ilhamın tanrısı) onu alarak büyütür. Chiron hangi bitkinin neye iyi geldiğini, hekimlik sanatını, şifacılığı, savaşcılığı, erdemi, bilgeliği, öğrenir. Tanrılar kendi çocuklarını eğitim alması için bu bilge, kâhin, öğretmene yollarlar. Tıp Tanrısı Asklepios, Akilus, Herkül onun öğrencisi olurlar.
Bir gün Herkül, yanlışlıkla attığı oku ile Chironu yaralar. Herkül’ün oku Hydra yılanların zehrine bulanmıştır. Ancak Chiron ölümsüz olduğu için bu ölümcül acıya rağmen ölememektedir. Bildiği tüm şifalar ve ürettiği tüm ilaçlar kendi acısını dindirmekte yetersizdir. Tanrılara yalvarır. Zeus bir şart ile dileğini kabul edeceğini söyler; Bir ölümsüz kendi yerine geçmeyi kabul ederse Hades’e gidip ölebilecek ve sonsuza dek duyduğu acı dinecektir. Tanrılardan ateşi çalıp insanlığa verdiği için cezalı olan Prometeus Chiron ile yer değiştirmeyi kabul eder. Hades’e inerek acısına son verip huzura erer.
Mitolojide yarı at, yarı insan bir varlık olan Chiron insanın hem hayvan doğasını hem ruhsal kısmını anlayabilmektedir. Terk edilmiş bir çocuk olmanın acısını, Apollo gibi bir figür ile telafi etmektedir. Ayrıca aldığı ölümcül yarayı iyileştirememesine rağmen başkalarının acısını anlama ve sağaltma gücü ve bilgeliği vardır.
Esasında yaramız varsa, bir başkasının derdini anlıyoruz. Birçok isim var acıdan, zorluktan, başarısızlıktan, çaresizlikten yola çıkıp da koşullara ve yaşadıkları onca olumsuz tecrübeye rağmen bir hayat örneği olarak dimdik ayakta durabilen.
Yaralı şifacılar çokça var elbet. Ama bir de bunun yanında yarasını sarmayı beceremeden şifacı olmaya çalışanlar var. Pratik hayatında iletişimi berbat olup da defalarca “iletişim semineri” veren akademisyen, kendi hayatını yönetmeyi beceremeyen “yaşam koçu” aşk hayatında başarısız “aşk, ilişki koçu” kendi travmalarını atlatamamış “Terapist” gibi sayısız düşkün örnekler de mevcut maalesef…
”Doktor ancak kendisi de etkilenmişse etkili olabilir. Yalnızca yaralanmış hekimler iyi edebilir. Ama doktor kendi karakterini bir çelik yelek gibi giyinirse, işte o zaman hiç etkisi yoktur.” Carl G. Jung
Gerçek şifacı yaralıdır. Ancak “–mış” gibi olanlarla, gerçekten “olmuşları” ayırmak koşuluyla… Yaralarımızı fark etme şifalandırma umuduyla…
Emel Eva Tokuyan