Zaman…
Zaman gerçekten bizim için nedir? Saniyelerden, dakikalardan, saatlerden, haftalardan, aylardan ve senelerden oluşan bir kavram mıdır?
Yoksa hayat akışımızda durumların varolmasına göre yüklediğimiz bir anlam mıdır? Zamanla olan ilişkimiz nasıl? Akmasına izin veriyor muyuz? Yoksa kontrol etmeye çalışıp her şeyi kendi zamanımıza mı uydurmaya çalışıyoruz?
İnsanoğlu varoluşundan beri doğayı, gezegenleri, gün geçişlerini inceleyerek kendi zaman kavramını yaratmaya çalıştı ve saatin icadı ile artık insanlık için yepyeni bir serüven başladı. Saat kavramı ile beraber kendi biyolojik saatimizden uzaklaşıp, kendi yarattığımız zaman kavramına göre yaşamaya başladık. Bunu yapmaya başladığımızdan beri kendi ihtiyacımız olanı unutup kendimize kendimizin yarattığı zorunlulukları veya toplumun dayattığı bir yaşam şeklini hayatımıza almaya başladık. Doğayı gözlemlediğimizde hangi çiçek saate göre hareket eder ki? Kendi ihtiyacına göre güneşe döner, veya hangi ağaç saate göre yapraklarını döker ki? Kendi hayat akışında yaşaması gerekeni kendi zamanı geldiği zaman yaşar. Bizler doğanın parçası olduğunu unuttuğumuzdan beri saati kendimize bir yarış kavramı yapıp hayatlarımızı bizim bile anlayamadığımız koşuşturmalar ile yaşamaya başladık.
Peki ya biyolojik saatlerimize ne oldu? Bedenimizin bize ihtiyaçlarını anlatmaya çalıştığı zamanlarda onu dinlemeyi unuttuk mu? Bedenimiz ve ruhumuz bazen bize ısrarla dinlenmek istediğini söylediğinde biz kendi yarattığımız zamanımıza göre bir şeylere yetişip sonunda kendimizi sağlık sorunlarıyla uğraşırken veya stres, kaygı ve endişe içinde yaşarken bulmadık mı?
Peki biz neye yetişiyoruz?
Kendi hayatımızı yaşarken, her birimizin ayrı ayrı kendi hayatlarımıza ait zaman çizgileri vardır, bu yüzden de herkesin hikayesi birbirinden farklıdır ama biz ne kadar ayrı varlıklar olduğumuzu unutup sürekli kendimizi başkalarının zaman çizgileri ile kıyaslayıp kendimize bambaşka bir yarış yaratıyoruz. Kimin hangi yaşta okulu bitirdiğine, evlendiğine, çocuk sahibi olduğuna, işinde kaç yaşında yükseldiğine bakıp kendimizi de başkalarının zaman çizgilerine sığdırmaya çalışıyoruz. Unutmayın ki her birimiz FARKLIYIZ. Eğer herkesin aynı yaşlarda aynı olayları yaşaması gerekseydi evrenin bu konuda çok kesin yasaları da olurdu. Bu yasalar olmadığına göre şunu anlayabiliriz ki hepimiz sonsuz olasılıklar dünyasında yaşıyoruz. Günün sonunda hangi yaşta hangi olayı yaşayacağımız tamamen bizim seçimlerimize ve hayatımızı nasıl yönlendirdiğimize bağlı oluyor. Yani çevremizdeki kişilerin zaman çizgilerine göre BAŞARALI veya BAŞARISIZ olmuyoruz. Bu anlamları günün sonunda yine yükleyen biz oluyoruz. Eğer çevrenizde sizi başkaları ile kıyaslayan ve “o bu yaşta bunu yaptı, sen bu yaştasın hala yapmadın” gibi cümleler söyleyen kişiler var ise lütfen hayatlarınıza karışmalarına İZİN vermeyin. Bu hayat sizin hayatınız ve hayatınızı nasıl ilerleteceğinizi en iyi SİZ biliyorsunuz.
Bunlarla beraber hayatın bir akışı olduğunu, her şeyin sizin kendi zamanınıza göre ilerlemeyeceğini kabul etmek sizin kendinize yarattığınız o büyük stresten kurtulmanızı sağlar. Sizin 1 ay içerisinde olmasını istediğiniz bir olay hayat akışına göre 6 ay içerisinde veya çok sonra da gerçekleşebilir, bu durumlarda lütfen zamana ve akışa güvenin ve er ya da geç sizin için en iyisinin size geleceğine inanın, inandığınız zaman seçiminizi başlatırsınız.
Unutmayın zamanı ölçmek için saati icat edebiliriz ama zamanı asla kontrol edemeyiz.