Türk ekonomisinden neden bir “babayiğit” çıkmıyor
Türk otomotiv sektörünü destekleyecek hatta büyütecek yerli bir babayiğit neden çıkmıyor?
Dünya yazarı Alaattin Aktaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TOBB’daki konuşmasıyla yeniden gündeme gelen yerli otomobil konusunu köşesine taşıdı. “Babayiğit neden çıkmıyor” sorusunun yanıtını veren Aktaş’ın yazısı şöyle:
Bir dönem yerli otomobille yatıp kalktık adeta. Sürekli yerli otomobil yapacak bir “babayiğit” aradık. Çıkmadı bir türlü o babayiğit. Sonra bir gün kulaklarımıza inanamadık. Bir yetkili tuttu, “Bizim yerli otomobil yapmak gibi bir niyetimiz yoktu” deyiverdi.
Ardından tekrar canlandı yerli otomobil yapma arzumuz. Ama ne yerli otomobil! Yurtdışından bir prototip otomobil getirttik. Ona benzeyecekti bizim yapacağımız otomobil de. Ne var ki kısa ömürlü oldu bu istek ve sonra yine küllendi.
Araya siyasi gelişmeler girdi. Ve nihayet geçtiğimiz günlerde bu istek en üst makam tarafından, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bir kez daha dile getirildi. Erdoğan, yerli otomobilin TOBB bünyesinden çıkmasını istedi ve bu doğrultuda yeniden çalışmalara başlandı.
Otomobil yapılır da…
Türkiye’nin bilgi birikimi bir otomobili her şeyiyle yapmaya müsait. Hep “motor motor” diyoruz, oysa Türkiye bir otomobil motorunu da pekala yapabilir.
Öyleyse sorun nerede? Niye daha önce de yana döne aradığımız babayiğidi bir türlü bulamadık?
Bu sorunun doğrudan değilse bile ekonomik anlamda yanıtını almak için bir üstadın yazısına göz atalım. Ege Cansen Sözcü’de 25 Mayıs’ta yer alan yazısının girişinde bakın ne diyor:
“Üretim ‘iki girdiden bir çıktı’ elde etmektir. Ekonomik üretim (karlı diye okuyun) ise elde edilen bir çıktının, kullanılan iki girdiden daha fazla piyasa değeri olmasıdır. İktisadi olmayan (karsız diye okuyun) üretim ise, çıktının piyasa fiyatının, girdilerin toplam maliyetinden düşük olmasıdır.”
İktisadın bu temel ilkesini iyi bilenler babayiğit olarak ortaya çıkmamışlardır işte. Değerli üstadımız Ege Cansen’in alıntı yaptığımız yazısının temel konusu başka; ama o yazıda ifade bulan “ekonomik üretim”in gerçek anlamda ekonomik üretim sayılabilmesinin bir koşulu da elde edilen ürünün pazarlanabilmesidir.
Türkiye’nin otomobil konusundaki sorunu da buradadır zaten. Biz otomobili yaparız. Bunda teknik anlamda sorun olacağını kimse düşünmüyor. Motor da yapılır, diğer aksam da. Başlangıçta üretim pahalı da olur, bu kaçınılmazdır. Devlet destek verir, vergi ve benzeri desteklerle maliyetin aşağı çekilmesini de sağlayabilir, bu sorun da böyle aşılabilir. Ama aşılması pek mümkün olmayan başka sorunlar çıkacaktır.
Ya pazarlama?
Kitap yazanlar iyi bilir. Kitabınızın hangi yayınevinden çıktığı çok önemlidir. Çünkü yazdığınız kitabın büyük kitabevlerinin raflarında yer alması biraz da yayınevinin gücüyle ilintilidir.
Ya da bir ürün üretirsiniz, büyük market zincirlerinin raflarında yer almanız pek kolay olmaz; hatta raf parası denilen bir ödeme yapmanız bile istenir çoğu kez. Ürününüz ne kadar iyi olursa olsun.
Tüm bunları aştınız, bir de o ürünü tanıtmanız ve alıcıyı ikna edebilmeniz, dolayısıyla satabilmeniz gerekir.
Yapıp satmaya niyetlendiğimiz, üç kuruşluk “Hele bir deneyelim” türü bir eşya değil ki, otomobilden söz ediyoruz.
Fiyatı var, kalitesi var, güvenli olup olmadığı var ve belki en önemlisi çok ciddi rakipler var.
Bugün ürettiniz; fiyat sağlanan destekler sayesinde iyi, kalite konusunda alıca yavaş yavaş ikna oluyor, güvenlik konusunda da aynı şekilde… Ama eksiklikler giderilebilmiş değil ki…
Bir beyaz eşya alacaksınız ya da bir elektronik eşya. İlk sorduğunuz sorulardan biri, o eşya ile ilgili olarak bulunduğunuz kentte servis bulunup bulunmadığı oluyor.
Şimdi biz bu otomobili Türkiye için yapıyorsak, pek sorun yok, her ilde hemen servis ağı kurarız. Yok eğer ihraç etmek için niyetleniyorsak üretime, işimiz çok zor.
Sıfırdan bir otomobil markası yaratacağız, bunu ihraç edeceğiz, alıcı ülkelerde servis ağları oluşturacağız ve bu üretimin karlı olabilmesi için bisikletin durmamasını sağlayacağız.
Yapmak en kolayı, zor olan kabul ettirmek!
Türkiye dünyanın en önde gelen markalarının otomobillerini de yapıyor, otobüslerini de, kamyonlarını da… Tamam, yaptığımız özünde montaj; ama montajın ötesine geçip tümüyle yerli üretim gerçekleştirmemiz de pekala mümkün.
Ama dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Hadi isim vermeyelim ama tüm dünyanın aşina olduğu bir markayı burada üretip ihraç etmekle tümüyle Türk malı olan bir markayı üretip ihraç etmek hiç de aynı şey değil. Tümü yerli olan daha kaliteli, hatta daha ucuz olsa da…
YASAL UYARI
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.