Ah Canım Ahmet ile pazar sohbeti
Hani bazı insanlar vardır, sadece o insanların gözlerinin içine baktığınızda bile ruhlarının güzelliğini görürsünüz. Bulundukları hiçbir yeri işgal etmezler, neye el atmışlarsa sonuna kadar hakkını verir, davranışları ile de (bunu özellikle yapmasalar bile) insanların sevgilerini kazanırlar.
Özel röportaj / Özlem ADA
Bu gün tam da böyle bir sanat adamıyla, Türk Pop müziğinde ‘90’lı yıllar denilince ilk akla gelen isimlerden biri olan, nam-ı diğer “Ah Canım Ahmet” ile söyleşi yapmak üzere yollara düştüm. 1994 yılında ilk çıkış şarkısı olan “ah canım, vah canım” o kadar beğenildi ki, ismi “ah canım Ahmet” olarak kaldı, sonradan da hep “ah canım Ahmet” olarak anıldı. Elbette uzunca bir süre böyle anılmasının altında şarkısının dinleyiciler tarafından içselleştirilmesi ve sevilmesi, bunun yanı sıra kendisinin bu durumu tebessümle karşılaması da yatıyor olabilir.
İçim kıpır kıpır ve bir an önce söyleşiye başlama hevesi ile nihayet Gayrettepe’deki bir stüdyoda Ahmet Akkaya ile buluşuyoruz. Ona bakarken içimden diyorum ki “helal olsun sana, kendini popüler kültüre yem etmeyen nadir insanlardan birisin”. Zira bu düşünce sadece bana da ait değil.
Müzik piyasasına girişiyle birlikte kısa sürede müzik otoriteleri tarafından saygı kazanmasının ve takdir edilmesinin en önemli nedenlerinden biri de sanırım bu. Ahmet sistemin ve popüler kültürün dayatmalarından kendini ustaca muhafaza etmiş, kalitesinden ödün vermemiş sanatçı bir ruh. O dönemlerde saygın müzik otoriteleri Ahmet’in yaptığı müziğin belki bir 15 yıl sonra anlaşılabileceği konusunda hemfikir olmuşlardı. O müziğini ruhuyla yapmış ve duruşundan ödün vermemişti.
_ Ahmet hayatımıza girdiğin o ilk albümde yani bundan 23 yıl öncesinden bahsediyorum bize pozitif düşünceden başlayarak pek çok konuda içinde bulunduğun zamanın ötesinde sözlerle seslendin. Bu gün bile yapılan pek çok şarkının sözlerine baktığımızda bu derinliği, vizyonu göremiyoruz.
Ah Canım Vah Canım, Bulmaca, İmparator Zaman gibi şarkılarında anlattıkların, altını çizdiğin konular çok önemli ve günümüzde hala güncelliğini, önemini koruyor. Bu nasıl oldu? Ahmet Akkaya şarkılarının sözlerini yazarken nelerden beslenir?
Ben Mersin’de doğdum, büyüdüm ve orta okul birinci sınıfa giderken Almanya’ya yerleştim. Dolayısı ile doğuda ve batıda yaşadım ve bu yaşadığım hayatın sürecinde edindiğim deneyimler insanın hayatında pozitif düşüncenin ne kadar önemli olduğunu, tüm olumsuzluklara rağmen empati yeteneğinin güçlü bir şey olduğunu bana öğretti ve hala böyle düşünüyorum. Bu bağlamda hayatın bana öğrettikleri, benimde kendi hayatımın süzgecinden geçirdiğim değerli bilgilerden biridir, yaşam felsefeminde temelini oluşturur pozitif düşünce. Dolayısıyla bu bakış açım şarkılarımın sözlerinede yansıyor. Ben ne isem, kimsem, şarkılarımda o. Güçlü mesajlar iletmeyi ve bunu yaparkende köprü olarak müziği kullanmayı bilinçli olarak yapıyor ve tercih ediyorum.
“Ben ne isem, kimsem, şarkılarımda o”
_Özkan Uğur ile yollarınız nasıl kesişti ve sonra neden ayrıldı?
Özkan Uğur ile yollarımız 1994 yılında benim Almanya’dan İstanbul’a gelmem ve tanışmamızla başladı. Bu başlangıç her şeyden önce derin, kalpten bir sevgi ile başladı aramızda. Özkan Uğur’un müthiş bir müzik dehası ve müthiş bir müzik vizyonu vardır, bunuda 1994 yılında şarkılarımı dinlediğinde göstermiştir. Beni ve şarkılarımı çok sevmiş, ilk albümün co prodüktörlüğünü yapmış, ikinci yapımcılığını üstlenmiş ve raks ile anlaşarak yolumuza devam etmiştik. Özkan Uğur ile çalışmamızın ayrılma sürecine girmesi ondan kaynaklandı. O dönem Aysun Hanım ile bebek bekliyorlardı, gerek özel hayatı gerek iş hayatına yönelik özel kararlar aldı, dolayısıyla o yolda yürümeye karar verdi, enerjisini ve focusunu aldığı kararlara yöneltmek istedi.
“Sen şarkılarını A’dan Z’ye kendin yazıyor, aranje ediyor ve bitmiş bir şekilde teslim ediyorsun. Son dört yıldır sektörü tanıdın, insanları tanıdın, ben her zaman yanındayım, sadece teknik olarak işinde bir menajer bulalım öyle devam et” dedi. Ben ondan sonraki süreçte kariyerimde bu şekilde yol almak durumunda kaldım. Özkan Uğur önemli bir isimdir, benim kariyerime değer katmıştır, birbirimizi çok severiz ve hala da görüşürüz, konuşuruz, hala da kendisine fikir danışırım.
_ Bize biraz Metropol albümünden bahseder misin?
Metropol albümünü 2009 yılında çıkardım, Ossi Müzik Hakan Eren ile yapmıştık, çok güzel bir albüm olmuştu. O albümün bir özelliğide düetlere yer vermiş olmamızdı. Örneğin Tuğçe San ile “Pes Doğrusu” diye bir şarkıya düet yaptık. Toplamda 13 şarkının yer aldığı Metropol albümünde çok severek yorumladığım şarkılarım var. Klibinide çektiğimiz “Çok Değiştim” isimli şarkım, slowlardan “Buruk Veda”. Yine sözleri Hz.Mevlana’ya ait olan, onun 7 öğüdünü müziklendirdim, müziğini yazdım, aranje ettim, aynı zamanda Mahmut Yıldırım seslendirdi. Albümde Hz.Mevlana’nın 7 öğüdünün hem lounge hem de clup versiyonu var.
_ Metropol albününün hemen ardından “Bla, Bla, Bla” isimli maxi-single çıkardın ve müzik yapımcısı olarak Kenan Doğulu ile çalıştın. Bize o süreci anlatabilir misin?
“Bla, Bla, Bla” singlenı iki yıl önce Doğulu Müzikten çıkardık. Kenan Doğulu ve Ozan Doğulu yapımcılığını yaptı. Şarkı, müzik, aranje bana ait. Hem orijinal versiyonunun hem de lounge versiyonunun aranjeside bana ait. Şarkının sözlerini ise Aslı Jackson ile beraber yazdık, yorumladık, çok güzel bir çalışmaydı. O şarkının klibinin yönetmeniyim aynı zamanda. Aslı klipteki kıyafetlerin “styling”ini yaptı, biliyorsun o bir tasarımcı aynı zamanda. Londra’da jazz dersleri aldığı için çok da iyi bir şarkıcı.
_ Peki “Bla, Bla, Bla” ne anlatıyor?
Bir dans şarkısı. Pop müzik ve pop art tasarımların sentezinden oluşuyor. Yaptığım işin değerinin toplumumuzun algısında ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bu çalışma bugüne kadar gerçekleştirdiğim müziklerin yanında çok farklı bir yere sahip.
_Senin kemikleşmiş bir dinleyici kitlen var. Buna bende dahilim biliyorsun. Yeni bir albümünü sabırsızlıkla bekliyoruz. Son zamanlarda neler yapıyorsun?
Şu sıralar Hey İstanbul singlenı hazırladım klibi ile, iki tane klibi var. Hey İstanbul singleda bir orijinal versiyon var, onun video klibini ben yazdım, yönettim, oynadım. Müthiş güzel, keyifli bir klip oldu o, çıkacağı gün ışığını bekliyor. Yine Hey İstanbul şarkımın piyano versiyonu var, yine benim aranje ettiğim. Bu versiyonunda klibini Mehmet Turgut çekti, fotoğraf kapak çekimlerini Mehmet Turgut çekti, çok güzel, çok keyifli bir çalışma oldu. Onun dışında şu anda aktüel en sevdiğim “renkler” diye bir şarkımın singlenı hazırlıyorum, önümüzdeki günlerde onun klibini çekeceğim. Yıl sonu için düşünülen, 6.albümümü hazırlıyorum, şahane şarkılar geliyor, inanıyorum ki insanlar çok çok sevecekler, şimdiden harıl harıl albüm üzerinde çalışıyorum.
_ Söz yazarı, besteci, yorumcu, müzisyen ve aranjörlüğünün dışında iyi dans ediyorsun, modadan, gastronomiden anlıyorsun ve iyi bir sporcusun. Farklı mesleklerde de uzmanlığın var. Örneğin Mayadrom spor merkezlerinin spa menajerliğini yaptın bir dönem. Senin için on parmağında on marifet var diyebiliriz. Ahmet Akkaya tüm bu yetkinlikleri nasıl kazandı?
Ben müziğin yanı sıra her zaman başka konulardada öğrenmeye açık tuttum kendimi. Örneğin üniversite dönemimde yaşadığım şehirdeki en iyi resteronlardan birinde İtalyan mutfağını öğrendim. Gerçekten İtalyan mutfağını ve yemek yapmayı çok seviyorum. Kendi mutfağımızı da çok seviyorum, Türk mutfağımızı. Akdeniz mutfağı zaten dünyada en dominant mutfaktır. Türkiye, İtalya, İspanya, Fransa bunlar Akdeniz ülkeleri, mutfakta malum ülkesinde, bahçesinde yetişen ürünlerle şekilleniyor. Müthiş bir mutfağımız var. Benim uzmanlık alanım İtalyan mutfağı. Restoran şefliği yapıyorum.
SPA konusuna gelince, spiritüel yapımdan kaynaklı çocukluğumdan beri hep bir öğrenme yolculuğum oldu. Ayurveda masterlığı, shiatsu masterlığı, reiki masterlığı eğitimlerini aldım. Uzak doğu ve batı terapilerini öğrendim ve süpervizör eğitiminide alıp spa menajerliği yaptım. Benim en iyi ve en severek yaptığım işim müzik, onun dışındaki işler benim için hep ikinci, üçüncü sıradadır. Hepsini de severek, isteyerek, bilerek yapıyorum ve böyle çok mutluyum.
“Benim en iyi ve en severek yaptığım işim müzik”
_Yine stüdyodasın, yine çalışıyorsun. Hayatın sahiden de müzik gibi görünüyor
_Kesinlikle. Müzik adına çalışmak, üretmek hayatımın vazgeçilmezi.
_Anlıyorum. Bu gün burada bulunma sebebin nedir? Hangi proje üzerine çalışıyorsun?
Azerbaycan’ın önemli şairlerinden Bahtiyar Vahapzade’nin “Azerbaycan Türkiye” isimli şiiri bir kardeşlik şarkısına dönüştü. Bende bu şarkının düzenlemesini ve aranjesini yaptım. Şarkıyı Murat Gönüllü yorumladı ve Mahmut Yıldırım seslendirdi. Şarkıyı kısa sürede hazırlamak durumunda kaldık.
***
O sırada yanımıza gülen yüzü, pozitif enerjisi ile Murat Gönüllü geliyor. Ahmet bizi tanıştırıyor. Üzerine çalıştıkları projeyi ve Murat Gönüllü’yü merak ediyorum ve söyleşimize o da dahil oluyor.
_Murat Gönüllü kimdir?
Topluma faydalı sanat eserleri yapmak isteyen bir yönetmen, müzisyen, Dj ve aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisiyim.
_Bu kardeşlik şarkısını yapmak nereden aklınıza geldi?
Azerbaycan Turizm Temsilciliği Türkiye Direktörü Sn. Nurlana Çakmak’la reklam projeleri için toplantılar yaparken Nurlana hanımın aklına Azerbaycan’ın önemli şairlerinden Bahtiyar Vahapzade’nin sözlerinden bir şarkı yapma fikri geldi ben de bu fikri çok beğendim ve hemen çalışmalara ve araştırmaya başladım. İnternette istediğim kritere uygun bir müzik ararken karşıma Shahriyar İmanov’un müziğini, Ramal Resul’un de aranjesini yaptığı 1 dakikalık, daha duyar duymaz işte bu! dediğim müzik çıktı. Hemen Ramal Resul ile bağlantıya geçip şarkı fikrini anlattım ve Shahriyar İmanov ile konuştu ve müziğin kanal kayıtlarını gönderdiler.
O günlerde Facebook’ta karşıma, bir süredir takip ettiğim Türk Bir Dev Kültür ve Eğitim Vakfı’nın Ses – Müzik yarışması düzenlediğini gördüm. Bu projede benimle olacak gönüllü bir aranjör ararken yarışma teslim tarihinden çok kısa bir süre önce yollarımız Sevgili Ahmet Akkaya ile kesişti. 3 gün içinde şarkı versiyonunun aranjesi bitmesi gerekiyordu, bu arada yarışma başvuru tarihinin öne alındığı haberini aldım. Hemen, kayıt yapmak için sevgili arkadaşım Tufan Dağtekin’e (Efective Studio) ulaştım beni ve projeyi destekledi. 1 gün sonra Gayrettepe de bulunan Stüdyo’da kayıt yaptık. Şarkının şiir bölümü için Sn Mahmut Yıldırım, işlerini bırakıp acil bir şekilde kayıt yapıp gönderdi.
Yarışmaya bir gün kala da Azerbaycan ve Türkiye bayrağındaki renklerden ve şarkının sözlerinden oluşan bir video hazırladım. 7.7.2017 sabahı Türk Bir Dev Kültür ve Eğitim Vakfı’nın ofisine giderek yarışma başvurumu yaptım o günün son saatlerinde de videoyu tamamlayabildim ve teslim ettim. Sosyal medya’da en son paylaşılan bizim şarkımızın videosu olmasına rağmen, kısa zamanda en çok beğenilen ve paylaşılan Azerbaycan-Türkiye videosu oldu Allah’a çok şükür!
_Şarkı sadece Azerbaycan’da mı tanıtılacak?
Hayır, hem Türkiye’de hem de Azerbaycan’da tanıtılacak. Azerbaycan Türkiye şarkısının radyo – Tv versiyonu bittiğinde, Azerbaycan’da yeni başlayacak bir kültür sanat programına konuk olacağım ve şarkımızı ilk kez Azerbaycan’da Tv ‘ de duyuracağım inşaAllah.
_Son olarak her ikinizden de bu söyleşi aracılığı ile iletmek istediğiniz mesajlar varsa alabilir miyim?
_Murat Gönüllü; Öncelikle, Azerbaycan Türkiye şarkısına katkısı ve desteği olan herkese çok teşekkür ederim ve dilerim ki bu şarkı, Türkiye Azerbaycan dostluğuna, kardeşliğine çok katkı sağlasın, köprü olsun, sevgi olsun, sonunda birlik ve beraberlik olsun.
_Ahmet Akkaya; Murat bana bu projesinden bahsettiğinde heyecanlandım ve dedim ki; Böyle anlamlı mesajı, misyonu olan bir çalışmanın içinde ben olmak isterim, sana nasıl yardımcı olabililirim? diye sordum. Aranjeyi yapar mısın dediğinde olur dedim ve günü sordum. İki gün içine bitmesi gerekiyor dediğinde “eyvah” dedim, iki günde iyi bir şey çıkar mı bilmiyorum. Biraz iki ayağımı bir papuca soktu ama bende bir gün sonra ona dedimki ; “bana bir gü ver, çalışayım, bakayım, içime sinerse, bir yere gidiyorsa, güzel bir karakter kazanıyorsa, duyum estetiği filan, o zaman tamamlarız ya da sen başkasına başa birini bulacaksın. İyi şeyler zaman alıyor, bunu biliyorum. Anca öyle olmadı, bende gerçekten dört elle sarıldım. Aranje bir gecede çıktı, mix te dahil şarkı ç günde çıktı. Bu arada ben hiç bir zaman bu güne kadar yaptığım şarkıların mixlerini kendim yapmadım, tonmaisterlerle çalışıyordum. Benim açımdanda bu bir ilk oldu. Güzel, keyifli bir çalışma oldu. Tüm bunları yapmamın bir sebebide Murat’ı seviyor olmam, Murat güzel işler yapıyor ve bu projede çok anlamlı bir hikayeydi. Bu çalışmaya ben Mahmut Yıldırım’ıda dahil ettim seslendirmede biliyorsun, hikaye bu seslendirme ile birlite daha bir derinlik kazandı, duygusal boyutu arttı, anlamı ve duygusal ifadeside daha bir güçlendi. Bu kadar kısa sürede böyle anlamlı bir çalışmanın içinde olmak güzel ve keyif vericiydi.
Son olarak bende herkese sevgilerimi iletiyorum.