Benden öte benden ziyade
Sevgili Barış Manço beni ölüm günümde değil de doğum günümde anın demiş. 2 Ocak günü onu anarken ve yeni yıl yazımı yazarken onun bu şarkısını başlık yaptım. Bu başlık tam da yazmak istediğimi anlatıyor. Ziyadenin TDK’daki anlamı daha fazla, daha çok demek. Yunus Emre’nin ‘bir ben var benden öte’ dediği gibi. Benden ötedeki benden daha çok yani benim insani tarafımdan daha da güçlü bir tarafım var. Bugünkü yazım bu tarafla ilgili. Benim atların dünyasında kullandığım ‘otantik hal’ ya da özünün rehberliği tarafı. Çünkü sana senin değerlerini gösteren kodlar orada. O nedenle özünün rehberliğinde eylemlerini belirlemen yapacağın en temel şey.
Öyle bir döneme girdik ki artık özünün rehberliğinde hareket etmezsen ayakta kalma şansın yok. Çünkü bu rehberlikte bilgelik var. Dinginlik var, teslimiyet var. Gerçek isteklerin, kaderinin sana sunduğu en üst ihtimaller orada duruyor. İhtimallerin en yüksek olanını yaşamak ise bilinç seviyesinin ne kadar yüksek olduğuna endeksli. İçeriden gelenin rehberliği hayatı tepside sunuyor. İçeriden geleni sorgulamadan deneyimlemek konusunu biran önce çözmek yolumuzu açacak en doğru hareket olacak.
İnsanoğlunun bugüne kadar yaşadıkları beyninde kayıtlı. Buradaki faydasız olan kayıtlar özünü duymadığın zaman kontrolü eline alıp, başrol oynuyor. Seni yönetiyor. İstemediğin yollara girip zaman, enerji, para kaybediyorsun. Gelecekte yaşayacaklarımız ise kalbimizde, içimizde, özümüzde kayıtlı. Orada mühürlü. Sen içeriden geleni duymaya hazır mısın?
Eğer sürekli yorum yapmaya devam ediyor, kendini başkalarıyla karşılaştırıyor, kendini ve başkalarını yargılıyorsan kalp kapısı açılmıyor, içeriden bir şey gelmiyor. O nedenle sen de özünden gelen sesi duyamıyor ve içeriye giremiyorsun. Bu bilge potansiyelini değerlendiremiyorsun. Kim bilir belki de kendini duymak nedir bilmiyorsun bile. Böyle olunca da güçlü özün dururken karışık kafan kontrolü ele alıyor. Eyleme geçiyor ve aldığın sonuçlardan mutlu olmuyorsun.
Bunun ötesine geçerek, nötrleşmek, objektif ve yorumsuz olmak, o anın içinde şahitliğe geçmek çok önemli. Şahit olmak da ancak kendinle çalışmakla mümkün. Kendinle çalışarak görünenin ötesindekileri görebilenlerden ol. Olanın ötesini, buzdağının altını görecek olan gönül gözünü aç. Her ne olacaksa faydamıza olacak. Negatifte pozitifte bizim faydamıza çalışacak. Sen bilgiyi ve hayatı bilen taraf değilsen yolun oyuncağı olup sadece kullanılan olabilirsin. Bütünün hayrına hizmet verebilmek hepimizin amacı olmalı. Kendi hayrına bir şey yapıyorsan da iyi, böylece bütünün hayrına yapıyorsun.
İçerinin sesini duymak tabi ki zor. Yıllardır yapmak peşinde koşmaktan, olmak ne demek bilemedik. Olmak içeride oturuyor ve senin onu duymanı bekliyor. YAPMAKtan OLMAya geçmenin zamanı geldi. Artık o döneme girdik. Çünkü OLMAK kısmına yapılan yatırım YAPMAK tarafını yüceltiyor, büyütüyor. Sana hizmet edecek olan doğru eylemleri seçiyorsun. Daha verimli çalışıyor, daha tatminkar, kazançlı ve mutlu bir hayata kavuşuyorsun. Peki bu nasıl olacak?
Keşke bir sihirli değnek olsaydı. Ama rahmetli anneciğimin dediği gibi zahmetsiz rahmet olmuyor. Mart ayından beri klasik meditasyon yapıyorum. Atların rehberliğiyle yaptığım çalışmalarla birçok alanda ilerlemiştim. Şimdi bilinç seviyemi yükselten metotları da kullanıyorum. Bilinç seviyemin yükselmesi, özümün rehberliğini düstur edinmek, kendi değerlerimi gerçekleştirmek bana muazzam tatminkar bir hayat sağlıyor. Hep ilhamla doluyorum. İlhamın kaynağının bende olmasının ne büyük bir hazine olduğunu görüyorum. Eskiden hep öteleyen ben artık hemen harekete geçiyorum. Kendi hayrıma olanı biliyorum. Özümle gerçek ve direkt irtibatı kuruyorum. Kimsenin desteğine ihtiyacım kalmıyor çünkü en büyük güç kaynağını kendi içimde taşıyorum. Güvendiğim kendi kaynağıma teslimiyetle beraber hayatım tam da istediğim gibi akıyor. Değerlerimle hizada, yüksek ihtimallerimi gerçekleştirmenin ve mucizevi bir ilhamla ilerlemenin tadını çıkarıyorum.
ilginay@atlageliselim.com