Ekonomi, risk ve başarı
Bazı dönemlerde tüm okurlara hitap edecek şekilde ekonomi üzerine yazmak hatta dolaylı da olsa ekonomi ile ilişkisel yazılar yazmak zordur. Bunun birkaç sebebi var. Kısaca; ekonomi üzerine yazınca yazıyı rakamlara dayandırmak beklenir. Dahası yurtiçi ve yurtdışı muhtelif kuruluşlardan grafikler kullanılır ve resmi açıklamalarına da değinilir. Oysa gazetelerin çoğunlukla ruhsuz ekonomi haberlerinden ve televizyon programlarındaki neredeyse hep aynı şeyleri anlatan muhtelif uzmanların görüşlerini dinlemekten sıkılmış halk, pardon okur daha ilk satırlarda sıkılır. Dahası çoğunlukla sadece o yazıyı okumayı bırakmaz, dahası o programı ve sitesi takip etmeyi bırakır. TV izliyorsa da kanal değiştirir. Bence hemen acele karar vermeyin. Sanırım fikrime yazımın sonunda katılacaksınız.
Düzeltme; Önceki paragraftaki “Halk” kelime olarak izleyici, okur anlamında kullanılmış olup yazı içeriğinin siyasetle ilgisi yoktur. Bu açıklamanın amacı ise kısaca “ekonomi ile ilgili yazınca, yazı adeta, neredeyse doğal olarak; ya güllük gülistanlık yani toz pembe bir çerçeve çizmek, sadece yatırımları ve bazı projeleri yazmak ya da sadece kötü durumları, konkordato, iflaslar ve işsizlik gibi sonuçlara odaklanma” olarak algılanır. Bu aşamada çoğunlukla yapıldığı üzere; yazı hemen önyargıyla mercek altına alınır ve bazı sonuçlar çıkarılmaya çalışılır. Sonra da bolca eleştiri veya övgü yorumu ve paylaşım veya karalama yapılır, yapılabilir” şeklinde özetlenebilir. Oysa derdi üzüm yemek olanlar sorunlara üretilecek çözümlere odaklanırlar.
Sanırım biraz sıkıldınız, hatta kızdınız belki. Dahası bu saptamaya katılmaya da bilirsiniz, isterseniz test edelim. Şimdi takip ettiğiniz ve beğendiğiniz bir yazarın yazısının tamamı veya bir kısmını sosyal medya kendi adınızla, sanki siz yazmışsınız gibi paylaşın. İkinci aşamada yine isterseniz yazının bir kısmını sanki özlü bir söz gibi alıp tanınmış, tercihen yabancı bir uzmanın hani falanca ekonomi profesörü, hadi işinizi kolaylaştırayım ekonomi felsefesi denince akla ilk gelen isimlerden olan Adam Smith veya John Maynard Keynes adıyla ya da tarihi bir kişinin, bir filozofun adıyla paylaşın. Bakalım ne olacak?
Muhtemelen büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşacaksınız. Sizi ya hiç dikkate almayacaklar ya da acımasızca eleştirecekler, yazınızı yerden yere vuracaklar… eğer önemli bir görevde iseniz sorgusuz kabul edecek ve hemen paylaşacaklar.
Unutmayın bu yapacağınız bir risktir. Çoğu zaman bu tür riskli ifadeleri modern iktisadın kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith söylüyorsa kabul edilirken, siz, biz, hatta başka her kim aynı kelimelerle söylerse söylesin eleştirirler. Sizi rahatlatmak için söylemiyorum ama onu da zamanında ve günümüzde çeşitli kişiler eleştiriyor. Başarmak, iz bırakmak risk almakla direk ilgili. Yeri gelen bir hatırlatma; “Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar – Sokrates”
Risk; Zarara uğrama tehlikesi, riziko (TDK)
Kişiler bilgileri ve ekonomik güçleri doğrultusunda eğer cesaretleri varsa risk alırlar. Kurumlar, pardon patron ve yöneticiler de bu saptamaya bağlı hareket eder. Risksiz yaşam, ekonomik başarı olamaz. Her yenilik, ürün hatta değişim bir risktir. Ekonomik başarısızlık çoğu zaman kriz demek, risk demek, başarı ise fırsat ve cesaretle atılmış adımlar, yapılmış projeler demektir. Fırsatları cesaretle ele alan ve çalışan kişiler, firmalar, sektörler ve ülkeler başarılı olur.
Ekonomi aynı zamanda tasarruf ile ilgili olup kaynakları ekonomik kullanma hep öğütlenir. Sakla samanı gelir zamanı. Ayağını yorganına göre uzat gibi… Ne o bakıyorum çok halktan ifadeler bunlar diye yüz ifadeniz düştü. Hemen bir tasarruf genelgesine atıfta bulunayım bari. Sanki tanınmış birilerinin cümlelerine değinmemi bekliyorsunuz galiba. Aşağıdakiler sanırım sizi içerik açısından gülümsetecek ve okumaya devam etmenizi sağlayacak düşüncesindeyim.
• Küçük harcamaları gözden kaçırmayın, bazen küçük bir delik koca gemiyi batırır- Benjamin Franklin
• Ekonomi somut maddelerin konusu değildir. Ekonominin konusu; insanlar ve insanların anlamları ile hareketleri üzerinedir – Ludwig Von Mises
• Ekonominin tabii kanunları vardır. Bu kanunların dışına çıkarak nehri tersine akıtmayalım – John Maynard Keynes
• Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur – Lao Tzu
• Ekonomi, gelecekteki gelişmeleri karşılamak için bugünden yaptığımız hazırlıklardır – Denis Diderot
• Çalışmak, çalışmak, çalışmak – Sakıp Sabancı
• Türkiye’mizi layık olduğu seviyeye yükseltebilmek için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz – Mustafa Kemal Atatürk
• “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek. Ağaç dik on yıl sonrasıysa tasarladığın. Ama yüz yıl ötesini düşünüyorsan halkı eğit o zaman – Kuan Tzu”
Son madde (*) ise dolaylı olarak ekonomi ile ilgili. Bu detayı da yazının sonuna sakladım. Yazının bu bölümünde ise önceki yıllarda yayınladığım konuya özel bir yazımın bir kısmını, güncelliği ve geçerliliğini koruduğu için paylaşmak istiyorum.
“Bilindiği üzere ekonominin sağlıklı olması ve gelişmesi ülkeler için önemlidir. Ekonomik veriler nasıl olursa olsun güven faktörü bir ülkeyi, ekonomisini olumlu veya olumsuz etkiler. Güven oluşması ve güven seviyesinin yüksek olması sadece şirket, sermaye piyasaları, ekonomik güven endeksi, ülke değerlendirme notu veya döviz ve altın fiyatları hatta faiz verilerine bağlı değildir. Güven için istikrar, birlik, beraberlik ve aynı yönde tutum ve davranış içinde olma beklenir. Güven algısı hissedilir ve somuttur aslında. Özellikle ekonomi için birçok madde sıralanabilir. Ülke için ise “Güven, istikrar ve yatırım” olması olacaktır. Güven ve istikrar sadece söylenmekle olmaz veya sadece hükümete görev düşmez. Güven ve istikrar ortamını oluşturmak için iktidarı, muhelefeti, STK’lar ve iş dünyasına ve bizlere de çeşitli görevler düşer. Birey olarak bile bu konuda yapmamız ve takınmamız gereken tutumlar vardır. Öncelikle moralleri yüksek tutmak ve katkıda bulunmak gibi, sonra ailemizden başlayarak çevremizle bu yönde destek olmak gerekir. Kendimize, ülkemize ve başaracağımıza güvenmek birey olarak atacağımız ilk olumlu adımdır. Sonrası ise hep beraber başarma isteği ve bu yönde tutum ve davranış içinde olmamız gereğidir. Ülkemiz ve işadamlarımız krizleri yönetme konusunda ciddi deneyimli. Bundan dolayı da ne mutlu ki başaracağımızı düşünen milyonlarca kişi ve binlerce firma var. Bu nedenle ülke olarak başaracağımız konusunda inancım tam. Güven ve istikrar tesis edilecek, yatırımlar artacak ve sağlıklı ekonomi de ülkemizi geleceğe taşıyacaktır. Ülke olarak başarmamız için olumlu katkıda bulunan ve bulunacak herkese teşekkür ediyorum. – Abdullah Bozgeyik / EkoReel dergisi”
Bu yazıya yukarıdaki listenin son maddesi, hani Çin atasözüne özgü önerim; “Medya okuryazarlığı” ve “Finansal okuryazarlık” nedir araştırmaları yapmanız ve bugünden sonra işinizde başarılı olmak, en azından aile ekonomisi için bile olsa başarmak için ekonomiyi gündeminizin ilk sıralarına almanız olacaktır.
İş hayatınızda ve çalışmalarınızda başarılar dileklerimle,
Abdullah BOZGEYİK
abozgeyik@yahoo.com
YASAL UYARI
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.