DOLAR 32,5852
EURO 34,7618
ALTIN 2509,068
BIST 9693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İş yaşamında diyalektik 1 – Sinan Pekşen

03.08.2019
A+
A-

İçinde bulunduğumuz evrenin, yaşamın, toplumun ve hatta bireyin üzerine düşünmenin ve yorumlamanın oldukça keyifli bir yöntemini sunan diyalektik, varlığın sürekli olarak bir değişim ve akış halinde olduğu ön-kabulünden hareket eder.

Kendinden sonra gelen Parmenides’in aksine antik Yunanlı filozof Herekleitos günümüzden kabaca iki bin beş yüz yıl önce “Her şey akar, hiçbir şey durmaz.” diyerek Hegel ve Marks’a uzanan muhteşem bir düşünsel yolculuğun kapılarını aralar.

“Her şey akar, hiçbir şey durmaz”

Gerçekten de doğada hiç bir şey sabit kalmaz. Sürekli bir dönüşüm doğanın özünde net bir şekilde göze çarpar. Hareket her yerdedir. Varlık sonsuz bir döngü içinde sonsuz kez çözünüp sonsuz kez yeni oluşumlara hayat verir. (Sonsuz kelimesini sayılamayacak denli çok anlamında kullanıyorum, mistik bir sonsuzluktan bahsetmediğimi belirtmek isterim) Doğada hiçbir şey yok olmaz. Çözünür, ayrışır, yeniden birleşip yeni bir şeye dönüşür. İngiliz fizikçi ve felsefeci David Bohm’un sözleriyle:

“… önceden gelen öncüller olmadan hiç bir şeyin içinden hiçbir şeyin birdenbire çıkmadığını keşfederiz. Benzer biçimde hiçbir şey, bir iz bırakmadan kaybolmaz…herşey başka şeylerden gelir ve başka şeylere yol açar.”

“…hiçbir şey iz bırakmadan kaybolmaz”

O zaman “değişim” olgusu üzerinde durmaya değer. Değişimi bir durumdan, diğerine diğer bir deyişle öncekinden farklı ama ondan izler taşıyan başka bir duruma geçiş olarak tanımlarsak özde iki önemli kavramla karşılarız. Ki bu kavramları da konumuzu genelden özele yani makro dünyamızdan bireyin dünyasına indirgemek için kullanacağım: Reddediş (yani çelişki) ve zıtların birlikteliği…

Değişim tam anlamıyla bir çelişki, bir reddediştir. Bugünkü halimizden memnun olmamanın, daha ileride daha başka bir yerde olmayı hayal etmenin dayanılmaz ihtirasıdır bizi değişime zorlayan. Düpedüz çelişkidir bu. Dünkü benle bugünkü ben arasındaki mücadele beni yarına taşır. Olmadığım benle olabildiğim ben çelişir. Beni bugüne getiren ben, yarınki bende sadece bir iz bırakıp yok olmak istemez, değişime direnir ama çaresizdir çünkü değişimi engellemek mümkün değildir.

Unutmayalım ki diyalektik çelişkinin mantığıdır. Değişim sürekli ve kaçınılmazsa eğer, var olan her şey bir önceki durmunu yadsıyor (olumsuzluyor) ve yeni duruma geçişi için kendini hazırlıyorsa, ben de bu kosmozun parçası olarak elbette, bütünün özelliklerini özümde taşıyor olmalıyım. Yani ben de sürekli olarak kendimle çelişiyor, değişiyor, yeni bir bene dönüşüyor olmalıyım. 

Diyalektik çelişkinin mantığıdır.

İş yaşamına diyalektik bir bireysel perspektifle bakabilmek, sürdürülebilir bir başarı için kendimize neden sürekli yatırım yapmamız gerektiğini açıklar. Öğrenmenin, değişmenin, yeni şartlara uyum sağlamanın ve böylece olayların ardındaki iç dinamikleri görerek karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelebilmenin yöntemini bize sunabilir diyalektik perspektif.

Bilmek gerekir ki mutlak iyi, mutlak kötü veya benzer şekilde katıksız doğru ve katıksız yanlış yoktur aslında. Her zaman ve her insanda bunlar, farklı denge durumlarında, ama kesinlikle bir arada bulunurlar. İş yaşamında kendimizi daha ileri götürebilmek için bu gerçeğin farkında olmalıyız. Karşılaştığımız her kötü durum, farklı bir perspektifle bakıldığında sonuçları iyi olacak ögeler içeren cazip bir fırsat olarak algılanabilir. Sorun bunu içinde barındıran (yani zıtları içinde saklayan) dinamikleri iyi analiz edebilmektedir. Bunun için de, “yönteme” ihtiyaç duyarız. Diyalektik güçlü bir yöntemdir. İyi anlaşılır ve iyi kullanılabilirse iş yaşamında, doğal sınırlarımızla belirlenmiş dogmatik ufkumuzun çok ötelerini özgürce görmemize olanak verecektir.

İş yaşamında diyalektik üzerine giriş yapmaya çalıştığım bu yazının devamını ilerleyen günlerde sizlerle paylacağım. Yaşanmış örneklerle zenginleştirmeye çalışacağım kısa yazılarımın uzun izler bırakabilmesi en büyük dileğim.

Sevgi ve Saygılarımla

Sinan Pekşen


YORUMLAR

Solve : *
15 + 28 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.