İş yaşamında diyalektik – 2
Bir çok gizemli hikayeyi barındıran “Scandal of Father Brown” adlı kitabında İngiliz yazar, düşünür ve gazeteci G.K. Chesterton okuyucusunu pek çok konuda düşünmeye teşvik eder.
29 Mayıs 1874 yılında Londra’da doğan yazar, kitabında “Mesele çözümü görememeleri değil, sorunu görememeleri” demektedir. Görünüşe bakılırsa 143 sene önce insanın önünde dikilen temel problemler bugünkülerden çok da farklı değilmiş.
“Mesele çözümü görememeleri değil, sorunu görememeleri”
Gerçekten de özellikle iş yaşamında karşılaştığımız sorunların çözümüne odaklanmadan önce sorunun ne olduğuna kafa yormanın, problemin adını “doğru” koymanın, diğer bir deyişle soruna ilişkin kök nedeni doğru tespit edebilmenin önemi büyüktür. Sorunun hatalı tanımlanması, çözümü işlevsiz kılacaktır. Sorunla çözüm arasındaki ilişki diyalektiktir. Biri olmadan diğeri var olamayacağı gibi bu ilişki özünde ilerici ve üretkendir. Mevcut sorunlar, yeni çözümlerin üretilmesine, üretilen her yeni çözüm ise daha yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olacağından “gelişim” (isterseniz değişim diyebilirsiniz), diyalektiğin kaçınılmaz bir sonucu olacaktır.
Bu noktada Marx ve Engels’in ünlü sözlerinde hayat bulduğu üzere “Filozoflar bugüne kadar yalnızca dünyayı yorumladılar; asıl mesele onu değiştirmektir!” fikrine sadık kalırsak, Chesterton’ın çözüm yerine “soruna” odaklanan yaklaşımını bir kenara koymak ve dünyamızı değiştirebilmek için yeniden “çözüme” ve “pratiğe” yönelmek gerektiği sonucuna ulaşabiliriz. Bu bir paradoks mudur? Hiç sanmıyorum…
Alaylı ile okullu arasındaki trajik mücadele bir metafor olarak Chesterton ile Marx’ın yaklaşımlarına açıklık getirebilir. Alaylının pratiği, okullunun teorisi ile diyalektik bir ilişki kurabildiği zaman çözüm inşa edilecektir. İlerleme ancak böyle durumlarda mümkün olabilir. İşimizi ve kendimizi başarıya götürecek olan , sorunla çözümü, teori ile pratiği bir bütün olarak ele alabilme becerimiz olacaktır. Bunun için ise paradoksal olarak hem teoriyi hem de pratiği yerli yerinde ve doğru şekilde kullanabiliyor olmak gerekeceğinden başarı “deneyim” ve “düşünsel üretimin” sentezi ve çok değerli bir bilgi olarak ortaya çıkacaktır. Başarı bilgidir. Deneyim ve düşünsel üretimin başlıca unsurları olduğu keyifli ve olumlu bir bilgidir başarı…
“Başarı bilgidir”
İş yaşamımızda karşılaştığımız sorunları, öğrenen bir zihniyetle, gelişimin eşsiz fırsatları olarak görmek hiç de Polyannacı bir yaklaşım olmayacaktır. Gerçek şu ki, çözüme ulaştırabildiğiniz her problem sizi, işinizde bir sonraki aşamaya taşıyacaktır. Gerçekten de “Homo Deus – Yarının Kısa Bir Tarihi” adlı kitabında Yuval Noah Harari, “Başarı, hırsı ve açgözlülüğü berberinde getirir; yeni başarılarımız bizi daha cüretkar hedefler koymaya yönlendiriyor” demektedir. Hırsı ve açgözlülüğü bir kenara bırakacak olursak, başarılarımız bizi yeni ve ilerici hedeflere yöneltir. Açılan her kapının ardında, açılacak bir başka kapı vardır.
“Açılan her kapının ardında, açılacak bir başka kapı vardır”
İş yaşamımızda diyalektiğe tek örnek karşıtların birlikteliği bağlamında ele aldığımız “sorun-çözüm” ikilisi değildir elbette. Olumsuzluğun olumsuzlanması (veya yadsınması) bağlamında da iş yaşamımızdan çok çeşitli örnekler verilebilir.
Söz gelimi, yöneticiler iş yaşamları boyunca her gün onlarca karar verirler. İşlerin doğru ve düzgün yürütülebilmesi için kabına sığmayan holistik değişimin yok edici yüzüne değil büyüten ve ilerleten yüzüne dokunabilmek adına verdikleri kararların güncel konjonktüre en uygun çözümler olduğunu düşünerek kendilerini ve ekiplerini harekete geçirirler. Harekete geçmek özünde mevcut durumu reddetmek, yeni ve farklı bir duruma doğru ilerleme isteğinin sonucu olarak karşımıza çıkar. Harekete geçen bugününü beğenmiyor, kendisi ve çevresi için daha iyisini, daha fazlasını, daha farklısını istiyor demektir. Yani mevcut durumu olumsuzlayıp (yadsıyıp) daha iyisi için emek sarfeder.
İş yaşamı nereden bakarsanız bakın diyalektiğin üç temel yasasına uygun davranır. Gerek zıtların birlikteliği, gerek olumsuzluğun olumsuzlanması ve gerekse de niceliğin niteliğe dönüşmesi hiç şüphe yok ki iş yaşantımızı şekillendiren dinamikleri neredeyse eksiksiz ve doğru modelleyen yasalardır.
Bir sonraki yazımda henüz değinmemiş olduğumuz “niceliğin niteliğe dönüşmesine” örnekler vererek iş yaşamında diyalektik dizisinin son kısmını sizlerle paylaşıyor olacağım.
Sevgi ve saygılarımla.
Sinan Pekşen