Özerk, mutlu ve bağlı
Çalışanların bağlılıklarının hissettikleri özerklikle bir ilişkisi olduğu son derece net. Küçük bir çocuğun eğitiminde bile özerk hissetmesini desteklerken, eğitimini ve seçimlerini tamamlamış, artık çalışma yaşamına dahil olmuş bir insanın özerkliği son derece doğal ve gerekli.
Nedir özerklik?
Özerklik, çalışanlara kendilerine uygun bir şekilde çalışma özgürlüğü vermek anlamına geliyor. İşlerinin hızına karar vermek, görev tamamlama sırasına karar vermek, sorumluluk ile birlikte daha fazla yetki sahibi olmak, işlerini ne zaman ve nerede yapacaklarına karar vermek akla ilk gelen özgürlük alanları olabilir. Kısaca işin bu, nasıl yaparsan yap diyebilmek. İş zamanında ve beklenen standartta yapılıyorsa nasıl yapılacağının çok önemi var mı? Yok demek çok kolay değil, çünkü organizasyonların ruhunu oluşturan bir kültürleri ve değerler zincirleri de var. Jenerasyon farklılığı özerklik sınırlarını zorlarken kültür ve değerlerin korunması nasıl sağlanacak sorusu kenara atılacak bir soru değil. Yani özerkliğin de kendi içinde sınırları var; değerler, kültür. Bu görünmez sınırların çizilmesi şirketin kültürünü çalışanına ne kadar benimsetebildiği, değerlerini onunla ne kadar hizalayabildiği ve bağlantıyı korumak için tüm yolculuk boyunca nasıl davrandığıyla ilgili. Bu görünmez sınırları doğru çizdiyseniz özerkliği destekleyerek müthiş sonuçlar elde edebilirsiniz.
Nasıl geliştirilir?
Özerkliği destekleyen bir kültürü inşa etmek için, başarılı organizasyonların en değerli özelliğine “çevikliğe” ihtiyacınız var. Özerklik bürokrasi kabul etmiyor ve iki kavramı bir arada kullanmak mümkün olmuyor. Öte yandan araştırmalar, çalışanlarına daha fazla özerklik veren çalışma ortamlarının hem daha yüksek iş tatmini seviyelerine hem de daha iyi üretkenlik oranlarına sahip olduğunu ortaya koyuyor. Nedeni de şöyle açıklanıyor; iş sonuçlarınızla ilgili daha fazla kişisel sorumluluğunuz varsa, onu daha iyi yapmak ister ve daha katılımcı olursunuz.
Bu herkes için geçerli mi? Büyük oranda evet, ama bazı insanların işlemcileri “bana neyi, nasıl, ne zaman yapacağımı söyle ki yapabileyim” mantığında çalışıyor. Çerçeveleri seviyorlar, tanımlar, tablolar, saat ve gün hesapları onları ilgilendiriyor. Yanlış mı? Hayır değil, sadece seçim. Özerklik de zaten seçim yapabilmek değil mi?
Çalışanlarınınız güçlü ve benzersiz yönlerini kabul ediyorsanız, bu yönleri besleyen kaynakları doğru analiz ettiyseniz ve karşınıza özerklik çıktıysa, yapacağınız tek şey beklentileri doğru tanımlamak, proje yönetimine ağırlık vermek, kültür ve değerlerin içselleştirildiğinden emin olmak ve güven ortamı oluşturmak. Çevik bir organizasyonda tüm bunlar doğal olarak hayata geçirildiği için özerklik adaptasyonu daha rahat gerçekleşiyor.
Ne sağlar?
Artan çalışan özerkliğinin, tüm ekip ve organizasyon için büyük faydalar sağladığı düşünülüyor. Kanıtlanan sonuçlar arasında yüksek motivasyon, iş tatmini ve azalan çalışan devir oranları var. Tüm bu sonuçlar da yüksek çalışan bağlılığını işaret ediyor. Organizasyonlardaki eğilim, daha fazla sorumluluğa, daha yüksek ücrete ve daha fazla yetkiye sahip pozisyonlar genellikle artan bir çalışan özerkliğine sahipken, daha düşük seviyeli çalışanlara genellikle daha az özgürlük ve daha fazla denetim verilmesi şeklinde gerçekleşiyor. Bunu bir yükselme hedefi olarak gören ve gösteren organizasyonlar da var.
Çalışanlara kendilerini ve işlerini yönetme özgürlüğü vermek, liderlik için çok önemli olan paha biçilmez becerileri geliştirmeleri için alan sağlar. Çalışan özerkliği, bağımsız düşünceyi, problem çözmeyi, yaratıcı düşünmeyi ve üretkenliği mümkün kılar.
İşi yapma yollarında özgür kalmak, yaratıcılığı ve bağımsız düşünceyi besler. Yaratıcılık yeniliğe yok açar, yenilik ise ilerlemeye.
Hiç de fena değil bence.
Son cümlelerim önceki kuşak yöneticilere -ve elbette kendime- olsun. Bizler, özerkliğimizi yetki alanımızı genişleterek bilek gücü ile kazandık. O da kurumsal çerçevelerin içinde kalmak konusunda söz vererek… Hala kendimize küçük bir tatil veya mola vermek için bile gereğinden fazla düşünüyoruz. Çalışanlarımızın iş ve yaşam dengelerini desteklerken kendimizden feragat ettiğimiz oluyor. Doğru yansıma için doğru görüntü vermek gerekiyor. Bu da hepimizin gelişim alanı olsun, üzerinde düşünelim.