Selin Kılıç röportajı: Kemal Başaranoğlu ile soru – cevap
Merhaba sevgili okuyucularım,
Kemal Başanoğlu hakkında öncelikle kısa bilgi geçmek istiyorum:
Kemal Başaranoğlu, MSc, PCC, NLP MP
İş Dünyası Profesyonellerinin Potansiyelini Ateşlemek İçin Koçluk Yapıyorum | Profesyonel Koç PCC | Harvard Business Review’de Yazar | Profesyonel Koçlar İçin Mentör
• KEMAL BAŞARANOĞLU nun yolculuğu nasıl başladı, gelecek hedeflerinizin neresindesiniz?
Kariyer ya da yolculuk esas hangi noktada başlıyor ? Bence bir şey öğrenmeye başladığınız anda başlıyor. Okullar bunun formalleşmiş hali. Benim kariyerimin ilk çıktığı nokta, ilkokul 5.sınıf. Çok tembel ve okuması şüpheli bir öğrenciydim. Lisede işi biraz daha ciddiye aldım, çünkü 90 lar civarında sgk lı olmak, okumak ve bir yerde yönetici olmak çok önemliydi. Hayatımda çok fazla dönüm noktası var. Lise biterken hekim olmayı düşünen ben, son dakikada mühendisliği seçip okudum, akademisyen olmayı da değerlendirdim, akademisyenliği bırakıp özel sektöre geçtim. Özel sektörde 10-15 sene çalışıp yönetici kademesine geldikten bir kaç yıl sonra ben oynamıyorum dedim.
Aslında zaman içerisinde değişikliklere karşı karar ve bu kararların sorumluluğunu alabilen biriyim. Yolculuğum kararlarla başladı ve her gün yeni bir karar alıyorum. Bence kritik nokta, bu kararları aldıktan sonra sorumluluğu alma ve olumlu yaklaşım ile çözüm arayışına girmek ve çözmek.
Her gün değişen ve gelişen süreçlerde yolculuk nereye gider bilmiyorum ama 2016 dan beri remote çalışıyorum. Bugün geldiğim noktada kendi işimi yapıyorum. Gideceği nokta konusunda bir fikrim yok fakat net bir şey var, gelişen değişen koşullarda esnekliğimi kaybetmezsem bu esneklik içerisinde üretkenliğimi ve ürettiğim ürünü doğru bir şekilde karşıya sunarsam her zaman varolacağım bir platformda olacağıma inanıyorum.
• Türkiye ve yurtdışında edindiğiniz iş ve yaşam tecrübelerinizi düşündüğünüzde en heyecan verici deneyiminizi sorsam , aklınıza ne gelir ?
Yurtdışında keşfettiğim bizde olmayan bir şey var . Açıkcası ona sahip olmak zorundayız. Türkiye de insanlar yöneticilerinden, işten ve kazandığı paradan memnun değil. Amerika kapitalizmin dibi olsa da bir iş, bir hizmet, bir know how söz konusu ise çerçeveyi çiziyorlar, ne kadara yapacaksın? Bunun sonucu insanlar bir emek harcadığında para kazanacağını biliyor ve insanların buna saygısı var. Emeğin karşılığının para olduğu anlaşılıyor. Bunun en güzel örneği, kızım orada 4.sınıfı okudu geçen sene, okula gitti geldi , elinde bir kağıt parçası. Okul para basmış ve çocuk iyi bir şey yapıyorsa para veriyor . Bunları toplayıp para biriktiren çocuk ayda 3 defa açılan mağazadan alış veriş yapıyor. Sistem şunu öğretiyor bir emek harcarsan bir karşılık alırsın ve bu karşılıkla da başka şeyler alabilirsin.
Bunun dışında bizim çok güçlü bir tarafımız var, Renault ta çalıştığım dönem 4 hafta içerisinde bitirme taahüdü verdiğimiz bir projemiz vardı ve bir gün bir telefon geldi , bu iş ne oldu diye soruyorlar , fakat biz atlamışız. Bu işte çalışan arkadaşım düşündü , taşındı ve bir çözüm arayışına girdi. O iş o hafta sonu otomatize edildi ve 4 haftalık iş 3 haftanın sonunda bitti. Bizim Türklerin çözüm odaklı bir yapısı var, belki coğrafyanın sıkıntısı. Bunu neden anlattım, konuyu Amerika ya bağlayacağım. Ben 12 usd lik bir makas aldım beğenmedim geri iade edeceğim. Yerine de 5 usd ye kalem alacağım. Türkiye de olsa her ikisini bir arada yapıp farkı öder ve işlemi tamamlar. Orada ise önce makasın iadesini yapıp 12 usd yi avucuma saydı ve yeni ürünün satışını yapıp 5 usd yi geri istedi.
Bizim olağanüstü güçlü yanımız , pratik çözümün peşinde olmamız. Bunun farkına varırsak çok daha hızlı bir şekilde istediğimiz sonucu elde etme şansımız var.
• Sizden koçluk alma imkanı bulanlar veya ‘Potansiyelini Ateşle’ çalışmalarınıza katılanlar katkılarınızın ve yarattığınız değer değişiminin hayatlarında çok etkili olduğu ve ilham aldıkları geri bildirimini veriyor. Bu etki yaratan gücün kaynağı nedir, değişimi nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Gücümün kaynağı kendi sıkışmışlığım. Bir insan en iyi deneyimlediği şeyde iyi olur. ‘Potansiyelini Ateşle’ 2018 de ‘Potansiyelini Harekete Geçir’ adıyla başlamıştı. Çıkış nedeni gerçekten kendi sıkışmışlığımdı, kurumsal dünyada çalışıyordum, bir şeyler ters gidiyordu. Neyin ters olduğunu bilmiyorum ama çözmek üzere adımlar atmaya çalışıyorum, koçluk eğitimi alıyorum. Bir gün gelip kariyerimden ayrılma kararı aldığımda kendime şunu sordum , ben insanlara nasıl bir katkıda bulunabilirim , ben kendimde güçlü olan neyi verebilirim dedim. 2-3 sene demlenmesi gerekti. 2018 in ortalarında bir karar aldım, ben işi neden bıraktım, varolan potansiyelimi etkin kullanamıyorum. Bunu biraz açalım, siz bir kurumda çalışmaya başladığınızda kurumsal deneyimi bilmediğimiz için kurumun düzeyine gelmek için fırsatları değerlendiriyorsunuz ve tatmin oluyorsunuz. Günün birinde kurum seviyesi ile eşleşiyorsunuz ya da bir tık çıkıyorsunuz, işte sorun orada başlıyor. Sizin yapacak işleriniz var, hele azimli iyi niyetli bir şeyler üretmek isteyen biriyseniz yapacak çok şeyiniz var fakat artık kurum esneyemeyebiliyor. Bu kurumun kötülüğü anlamına gelmez, orada esneklik ve koşullar oraya kadardır. O zaman bir durma ve karar alma noktasına geliyorsunuz. Ya durup elimdeki koşullarla devam edeceğim, ya da alternatif arayacağım.
Aslında geç gelen bir olay sizin ağzınızda bayat bir tat bırakabiliyor. Kurumsal da böyle bir şey.
Ben bu makas açıldığında bir tercih yaptım ve bırakıyorum bu işi dedim. Yol çok net değildi ama belirli ana adımları vardı. Potansiyelini Ateşle ile yolumu bilinmeze açtım. Türkiye de koçluk denildiğinde binbir şey söylenen bir dönemdi.
Bir kişi size koçluk yapmak üzere yola çıkıyor ve süreçte size neyi yapmanız gerektiğini anlatıyorsa o kişi size koçluk yapmıyordur. Terapi yapmak , birlikte oturup kahve içip sohbet etmek koçluk değildir. Koçluk çok somut bir şey, potansiyelle bağı şu , siz gerçekten içinizde varolan tohumlara dokunup onları çimlendirdiğinizde ve ihtiyaç duyduğunuz koşulları sağladığınızda oradan o istediğiniz meyve ağacını elde etme olasılığınız var.
Bende 2018 de şöyle bir karar aldım, kendi kariyerime, aldığım kararlara, aldığım risklere ve kafayı vurduğum noktalara ve nasıl kalktığıma baktım. İnsanlara destek olma noktasında iki yol çıktı , ilki varolan sürece yani birebir koçluk, ikincisi bazı insanlar grup çalışmasını tercih ediyordu.
Amerika ya gittiğimde ise başka bir şey farkettim, biz mütevazi olmayı ve kendimizi parlatmayı öğrenememişiz. Bizim en büyük tıkanıklığımız kendimizi sağlıklı ifade etme problemimiz var. Bu ilk ilgilendiğim noktaydı.
İkinci ilgilendiğim konu girişimcilik oldu. Girişimcinin istediği bir takım düşünce kalıpları var biz onlara ne kadar hazırız. Kurumsalda çalışan bir insanın da girişimci olması gerekiyor. Problem çözmek , fırsatı değerlendirmek gerekiyor. Girişimci düşünce yapısına sahip olmak çok önemli, fakat kişi böyle düşündüğünde kurum dar gelebiliyor.
Kişilere olmak istediği şeyi ondan duyduğunuzu duyurduğunuzda o farkındalığı yarattığınızda ve o farkındalığın üzerinden olmak istediği görüntüleri de zihninde oluşturduğunuzda zaten ondan sonra o potansiyel ateşleniyor. Çünkü hepimizde o tohumlar var, tek bir şey gerekiyor onu farketmek onun ihtiyaç duyduğu koşulları sağlamak ve sürdürülebilir bir şekilde onun gelişme ve büyümesine alan açmak. Bunları yaptıktan sonra inanın potansiyel denilen şey dışarıda ektiğiniz bir tohumun gereken koşulları sağladıktan sonra size verdiği ağaç gibi.
• ‘YOLUNU ARAYAN YOLCU’ kitabınız çok kişiye yol arkadaşlığı yaptı. Okuyucularınız vermeyi hedeflediğiniz deneyimlere ulaştı mı ? Yeni kitap gelecek mi ? Sırada hangi projeler var?
O kitap benim ilk göz ağrım . Sene 2012 de ben koçluk hizmeti almaya başladım, hala da dönem dönem alırım. Koçluk hizmeti aldıktan sonra iş hayatında beni destekleyecek öngörüsü ile koçluk eğitimi almaya başladım. Koçluk deneyimi ve eğitimlerle birlikte ben yazmaya başladım. Bunun üzerine Türkiye’de ne kitaplar yazılmış bir görmek istedim. Kendim kitap yazmadan evvel kim ne yazmış bunları okumaya başladım, genelde gördüğüm ağırlıklı olarak literal ve kitaplarda ne geçiyorsa o yazılmış. Ben bir koç olarak okurken çok yoruldum. Global bir insanım ve okurken sentezi görmek isterim. Sentezi görürken o sentezin benim kulağıma bir hikaye anlatması ve bana dokunması gerekir.
Benim kitap konusundaki hayalim ‘Peynirimi Kim Kaptı’ örneğinde olduğu incecik bir kitap ve hikaye , hızlıca okunuyor. Bir gün öyle bir kitap yazdığımda kitap yazmayı bırakacağım.
Kafamda şöyle bir hayal kurdum , öyle bir kitap olmalı ki iki şeyi içermeli, birincisi basit bir şekilde koçluğu anlatmalı, ikincisi insanlar bir şey okusun ve içinde teoriden öte pratik ve sorular sorulacak bir şeyler olsun. O kitap öyle çıktı. Tek amacım vardı, düz okunduğunda 1 saatte okunsun, gerçekten derinlemesine oradaki sorularla uğraştığında hayatında bir şey değişsin. O an ihtiyaç duyduğu neyse içinden çekecektir. Kitapla ilgili geri bildirimler olumlu, tek olumsuz olan kitabın reklamının yapılmamış olması.
Buradan diğer soruya geçeyim, ikinci bir kitap yazıldı. Benim tek bir derdim var, birilerinde bir takım taşları yerinden oynatmak, farkındalığı yaratmak ve harekete geçirmek. Ve yeni kitap tamamen kariyer değişimi üzerine. Hap bilgilerin pratiklerle tamamlanmış hali. Hazırda , çıkmak için zamanını bekliyor.
Potansiyel bazlı bir üçüncü proje olacak ama çok yeni başladı, şu an yoğunlukla ilerlemiyor ama yanda bir proje olarak duruyor.
• Teknolojik gelişmelerin doğrultusunda bugün içinde bulunduğumuz dünya hakkında yorumlarınız ve gelecek için öngörüleriniz nelerdir ?
Çok güçlü iki şeye sahibiz, beyin ve kalp. Beyin ve kalbin koordinasyonu çok önemli. Şu örneği vermeyi çok seviyorum, bazen yeni teknolojiler çıkıyor, aa tablete bak, ekran kalitesine bak ne renkleri görüyorum, bende şunu söylüyorum o tabletin teknolojisi mi, yoksa kendi gözümüzün teknolojisi mi harika görebilen.
Kapasite ve potansiyel kelimelerini severim, bizde bunun potansiyelinin olduğunu gösteriyor. Önemli olan şu biz bu potansiyeli nasıl ortaya koyabilir de bunu elde edebiliriz. Esneklik çok önemli, biz öğrenmeyle esnekliği bir arada yaşayabilen insanlar haline gelebilirsek.
Üniversiteden mezun olduk, ne iş yapıyorsak onun etrafında dönmek kendimize yaptığımız en büyük ihanet. Bugün girişimciyim, yaptığım iş koçluk olmasına ragmen sadece koçluk yapmıyorum, pazarlaması, finansı, girişimcilik kanadı, hikaye tarafını kendimize katıp sentezlersek multidisipliner bir yapı oluşur .
Farklı kaynakları kendi içimizde sentezleyebilirsek süreç şahane olacak. Beynin içinde iki tane nöron hücresi temas eder, örümcek ağı gibi büyütebilirsiniz. İşin ucuna multidisipliner yapıyı eklersek aslında oradaki ağı da farklı noktalardan besler hale getiriyoruz. Bunu beslediğimiz anda teknolojik gelişmenin zaten içinde biz oluyoruz ve biz daha iyi hale getiriyoruz. Biz insanların gitmek zorunda olduğu nokta bu nokta. Herkes görüntüsel bir şeyin peşinde fakat okumak bin kat daha güçlü. Çünkü orada yakaladığınız bir kelime sizin beyninizde bir sinir hücresinden başka bir yere kapı açtığı için yaratıcılığınız başka bir boyuta geçiyor. Ne kadar esnekliğimizi artırıp öğrenme kapasitemizi yüksek tutarsak gelecekte var olmanın garantisini artıracak. Aksi taktirde şahsi fikrim bir süre sonra bize bazı noktalarda ihtiyaç kalmayacak.
• Son olarak, kendini geliştirmek isteyen takipçilerimiz için önerilerinizi sormak isterim…
Kendini geliştirmenin tek koşulu merak etmek. Çocuklar gibi neden, neden , bu ne , bu ne noktasından bakarsak çok geliştirici. Bir olay yaşıyoruz, onun sonrasında bunun arkasında bana gelecek fırsat ne sorusunu sormamız gerek. Her akşam şunu sorabiliriz, ben bu gün içerisinde neyi ilk defa gördüm, duydum, öğrendim, deneyimledim. Çünkü her gün her şey yenilenir, avucumuzun içindeki hücreler gibi.
Merak işin kritik noktası, meraktan sonra öğrenip gördüklerimizi denemeliyiz. Kitapları okuduk diyelim bunu deneyimlemezsek kitaplıkta durduğu gibi üzerimizde duracak. Know how ımız dışarı çıkıp farklı bir lezzet alacak ve bana da lezzet verecek. Potansiyelini Ateşle programının en temelinde de karşılıklı olarak bilgiyi paylaşmak var. Tek amacı var, hızlı ve sağlıklı büyümek, bunu yaparken bir arada çalışarak ve kendimizi ifade ederek büyümek. Katılımcılar hayatımda ilk defa kendimi bu kadar rahat ifade ettim diyorlar, bende diyorum ki yaşadığınız tüm bu ilişkiyi iş yaşamının tamamına aktarıldığını hayal etsenize. İşte o zaman denemekten korkmazsınız, biz denemiyoruz çünkü başımıza bir terslik gelsin istemiyoruz. Mükemmeliyetçi yetiştirildiğimiz için hata yapmaktan korkuyoruz. Kurumsal dünyada bir mail yazarken 45dakika harcıyordum, o mailin içerisinde bir şey yanlış anlaşılabilir mi endişesi taşıyordum.
Geliştirmek istiyorsanız denemek ikinci nokta. Bir şey öğrendin, farkettin, dene , denedin kafayı vurdun problem yok. Orada şunu öğrendin, bu iş böyle yapılmıyor, başka bir şekilde denemek lazım. Onun için kendisini geliştirmek isteyen, inatla ve sürdürülebilir şekilde bunu yapmaya devam etmek, değiştirerek denemek ve inat etmek.
Sonunda bir gün geriye bakıp ,ooo ben bu kadar yol mu katetmişim, diye soruyorsunuz. Kritik nokta şu , bu herkesin hayatına uygun olmayabilir.
Ekonomi Doktorunuz adına gerçekleştirdiğimiz bu güzel röportaj için çok teşekkürler Sayın Kemal Başaranoğlu.