Sosyal medyada tartışma yaratma stratejisi
Uzun süredir sosyal medya mecralarını kullanıyorum. İşim gereği paylaşımların aldığı tepkileri analiz ederim.
Benim için pazarlama bir fikre dikkat çekme becerisidir. Bu nedenle değer içeren paylaşımlar yanında ara sıra manipülatif ve tartışma çıkarmayı amaçlayan paylaşımlar yaparak takipçilerimin cepheleşmesini ve tepki göstermesini hedeflerim. Normal koşullarda değer içeren paylaşımlarım her bir mecrada 2-4000 arası izlenirken, bahsettiğim türden yarattığım tartışmalar 50-100.000 izlenme rakamlarına ulaşıyor. Bunun sebebi keskin söylemlerin tartışma çıkarmaya çok daha yatkın olması, insanları kızdırması, cepheleştirmesi ve bu olduğunda da tepki göstermeden duramamaları. Bu şekilde akılda kalıcılık sağlamak mümkün oluyor. Her zaman eğer ortada çok fazla melek varsa şeytan olmanın daha çok iş yapacağını söylerim. Netice itibariyle merak edenler için neden böylesine iddialı, keskin ve alaycı bir dil kullandığımın sırrını vermiş olayım bu paylaşımı okuyanlara; bu benim bilinçli olarak izlediğim bir iletişim stratejisi…
Ortalığı karıştıracak fikirler ortaya atmamın bir nedeni de fikri test etmek, toplum içindeki genel algıyı anlamak, uç direnç sergileyecek insanların direnç konularını görmek, direnci oransal olarak hesaplamak, düşünmediğim farklı konular varsa bunları görmek ve en önemlisi alabileceğim destek ve direnç miktarını hedef kitleye dayalı olarak hesaplayabilmektir. Sosyal medyada insanların %90’ı sadece izleyicidir. Kalan %9 bir şekilde yorum yapar. Ancak Türkiye’de ilköğrenim öğrencilerinin okuduğunu anlama becerisinin %35’de kaldığını düşünecek olursak, bu öğrencilerin erişkin olduklarında da okuduklarını nasıl anladıkları ne kadar akıllıca yorumlayabildikleri benim açımdan rezerv konulması gereken bir konudur. Bu verilere dayanırsam yorum yapanların yaklaşık 1/3’ünün konuyu anlamış olduğunu ve yorumunun anlamlı olduğunu söyleyebilirim. Yorumların 2/3’ü ise genelde konuyu anlamamış olduklarının yazılı bir kabulüdür. Sosyal medyada içerik yaratan ve değer katan asıl %1 ise peşinde olduğum çekirdek kitledir. Bunları uzun süre izleyerek neredeyse kişi kişi takip ederim. Uzun dönemli olarak paylaşımlarının derinliğini, kalitesini koruyup koruyamadıklarına bakarım ve onların yorumlarını özellikle dikkate alırım. Tüm bu çaba, uygulamaya sokacağım bir fikri her boyutuyla test edebileceğim bir nevi laboratuvar ortamı oluşturmak içindir.
Genellikle fikri ortaya attığımda zaten çoktan uygulamaya geçmiş ve kritik karar verici kişilere ulaşmış olurum. Takip edenler fikirle, kullandığım dille veya çoğu zaman benimle tartışmaya, mücedele etmeye ve hatta tabiri caizse beni alt etmeye çalışırlarken aslında ben çoktan o konuyu uygulamaya sokmuş oluyorum. Böylece her zaman bir adım önde olmaya çalışıyorum. Ama tabi her zaman en iyisini yapma garantim olmayacağı için bu fikrin test edilmesinde, tartışılarak popülerleşmesinde, ilgili tarafların dikkatini konuya çekmekte büyük fayda var. Ancak sonuç olarak yenilikçi bir fikir veya bakış açısı başkaları tarafından zaten kolayca anlaşılmaz ve takdir edilmez. Henry Ford, millete sorsaydım bana daha hızlı bir at arabası yapmamı tavsiye ederlerdi oysa ben araba yaptım demişti. İnsanoğlu zamanında dünya yuvarlaktır diyenleri taşladığına göre genel kitlenin ortak görüşlerine her zaman rezervle yaklaşmakta fayda vardır. Sonuç olarak yeni fikri paylaşarak test etmek, tepkileri ölçmek, uygulamaya zemin hazırlamak, kritik karar vericilere ulaşmak için sosyal medya mükemmel bir ortam sağlar. 2012 yılından beri tüm faaliyetlerimi sosyal medyaya dayalı yürüttüğümü ve kazancımın büyük kısmını bu şekilde sağladığımı düşünürsek bu mecralardaki her adımımı belli bir stratejiye bağlı olarak ve asla rastgele atmadığımı söylemem yanlış olmaz.
Uzun süre mecraları analiz edince buradaki yorum yapan insanların tipolojisi de çok net şekilde anlaşılabilir oluyor. Başkalarının başarılarına iç geçiren (kıskançlar), herkesin torpille bir şeyler yaptığını düşünen (kaybedenler), çabalarının işe yaramadığını düşünen (inançsızlar), kendi istediklerine başkalarının ulaşmasına (kızgınlar), her şeye karşı olan (negatifler), bilgisi olmadan fikri olan (okumuş cahiller), her şeyi bilen (herbokologlar), kalabalığı bulmuşken kendi reklamını yapmaya çalışan (acemi satıcılar), veriler nerde diyen (şüpheciler), alakasız konularda yardım isteyen (çaresizler), bildiklerinin devri modası geçmiş (ihtiyarlar), herşeyin Amerikanın komplosu olduğunu düşünen (komplo teorisyenleri), kazandıysanız mutlaka bir numara yapmışsınızdır diye düşünen (sersemler), köşelerinde hiçbir şey yapmadan oturup her yeniliği imkansız gören (korkaklar), hiçbir şeyi başaramamış ve kalabalıkta kaybolmuş (beceriksizler) en çok karşılaşılan tiplemelerdir. Bunların yorumları tabi ki etiketlerine paralel şekilde değerlendirilmelidir.
Kendi fikrimi yansıtmak için çok kullandığım yöntemlerden birisi de karikatürler ve fikre özel tasarladığım Caps’lerdir. Bunda da amacım fikri çarpıcı şekilde verirken keskinliğini mizahla yumuşatmaktır. Ama aslında karikatür görünümü altında fikrin sunulması mümkün olmakta ancak bu kez karikatür hoşgörüsü nedeniyle tepkiler daha yumuşak olmaktadır. Tersine en çok tepki alan fikir yayma formatım ise aforizmalardır. Aforizmalar doğası gereği kısa, konuya odaklı ve keskin olmak zorundadır. Bu nedenle farklı bakış açılarını içermediğinden çok daha sert tepkiler alabilmektedir. Aforizmaların genelleme olduğu, istisnaları olduğu gibi süper akıllıca iddiaları olan izleyicilerin varolması kaçınılmazdır ama diğer yandan aforizmalar kısa oldukları ve rahat okundukları için en çok izlenen paylaşım formatıdır. Ben uzun süredir insanlara aforizmanın ne olduğunu ve neden bir makale gibi çok boyutlu bir bakış açısı içermesi gerekmediğini anlatmaktan yoruldum ve vazgeçtim. Ama hala aforizmalar hem yazmayı en çok sevdiğim, hem en çok ilgi gören hem de en çok tepki gören format durumunda. İster düz yazı, ister aforizma, ister Caps formatında olsun tüm sosyal medya paylaşımlarımda amacım bir fikri test etmek, yaymak ya da karar vericilerin ilgisini çekerek onlarla karşı karşıya gelebilmektir.
Benim bakış açıma göre iyi bir pazarlamacı olacaksanız insanlar ya sizi çok sevmeli ya da sizden nefret etmelidir. Tepkisiz kalmaları kalabalıkta kaybolmanız demektir. Sosyal medya insanlarla anlık etkileşimde bulunmamıza, onlara bir fikir satmamıza, onlardan yorum almamıza, en önemlisi kendimizi tanıtmamıza ve gündemde tutmamıza olanak veriyor. Bu nedenle sosyal medya paylaşımlarının dikkatle düşünülmüş bir stratejisi olmalıdır. Amaç yalnızca gündemde kalmak, yalnızca tartışma çıkarmak, yalnızca öğretmek olmamalıdır, amaç hedefe ulaşmaktır, fikri satmaktır, karar vericilere ulaşmaktır, hedef kitlenizi etkilemektir, merak ettirmek ve hatta biraz manipüle ve ajite etmektir. Sosyal medyada akmaz kokmaz bulaşmaz kimliklerin bir etkisi yoktur. Yaratıcı ve yenilikçi olmayan, kamuoyunun suyuna giden, ortadan ve normal yaklaşımlar sıkıcıdır. İnsanlarda tepki yaratmaz ve harekete geçirmez. Sosyal medya sınırları zorlamak, uçları test etmek, tepki yaratmak, bazen insanları kızdırmak ama illaki akıllarında kalmak için muhteşem bir mecradır ve bilinçli kullanırsanız size birçok yol açabilir.