Başarının kimyası mücadele ruhu
Umutlar, yaşanan hayatlar, başarısızlıklar, kırılan kalpler, verilen mücadeleler…
Peşi sıra eklenen hedefler, yarım kalan hikayeler, ertelenen hayaller, ödenen bedeller…
Kolay olsa keşke ulaşmak, mücadele etmeden bir çırpıda elde ediversek istediklerimizi. Keşke olsa ama olmuyor değil mi? Neden bu kadar çok uğraşıyoruz ki? Hayat daha kolay olsa. İstediğim o uzaktan kumandalı arabayı hemen alsalar keşke. Aşık olduğum kız çıkma teklifimi şıp diye kabul etse. Girmek istediğim iş için daha ben başvurmadan “tam da aradığımız kişisiniz” diye onlar beni arasa. Düşünmesi bile keyifli sanki.
Peki ya sonrası? Ne olmuş sonrasına? Fıstık gibi işte, isteğim işte çalışıyorum daha ne olsun. Daha daha sonrası. İlk günlerin heyecanı geçtikten sonra nasıl olacak duygular. Bu kadar kolay olan ne kadar tatmin edebilir ki insanı. Mücadele etmeden kazanılan zafer yenilginin ertelenmiş halidir aslında. En ufak zorluk karşısında pes etmek için bir zemindir. Atalar ne güzel söylemiş “Zahmetsiz rahmet olmaz” diye.
Çocuk oyuncağından neden sıkılır? Çünkü bilir ki yenisi için bir damla göz yaşı yeterli olacaktır. Hoop yenisi geldi bile. O halde neden uzun süre aynısıyla oynasın ki çocuk? Hatta “elimdekini kırabilirim, nasıl olsa yenisini alacaklar.” diye neden düşünmesin ki. Peki ya bizler, yetişkinler. Neden yetişkin deniyor, belirli bir yaşa gelmek yetişkin olmaya yetiyor mu? Elbette ki hayır. Dün oyuncağını kırdığın gibi bugün çevrendeki kişileri kırıyorsan, sürekli bir şeylerden sıkılıyorsan bir yerlerde bir şeyler eksik kalmış demektir. Ne peki o eksik olan? Söylüyorum; Mü – ca – de – le Ruhu
Bizi biz yapan, hayatımıza anlam ve değer katan o önemli kelime.
Nerede bir başarı hikayesi varsa arkasına bakın hep bir mücadele vardır.
Ailesi bir dediğini iki etmemiş çocuk büyüdüğünde neden doyumsuz ve mutsuz oluyor. Çünkü hiç mücadele etmedi ki. Hiç kendi kendine kalkması için fırsat verilmedi, hep birileri elinden tuttu. “Aman evladım düşersin” diye hep bir adım önceden uyarıldı.
Oysa, bir başarısızlık sonrası başarmanın tadı ve hazzı başka nerede var? Düştükten sonra ayağa kalkabiliyorsan süreklilik var. Süreklilikle birlikte hayatına mücadele etme güdüsünü alabiliyorsan başarı var. Ancak o zaman başarının hazzını doyasıya yaşayabilir insan.
Peki nasıl yapabiliriz, nasıl sürekliliği sağlayabiliriz? Bu cevapları yazımın ikinci bölümünde aktaracağım. O zamana dek sağlıcakla kalın.