Zamansız liderlik neyle başlar?
Liderlik denilince genellikle aklımıza kitleleri peşinden sürüklemek, başkalarına ilham olmak geliyor. Çok doğru olmasıyla birlikte bu sonuçta olan şeydir.
Başlangıcı ise bin yıldır bilinir. Kişinin kendine liderlikle ilgili öz farkındalık geliştirmeye
Zamansız liderlik neyle başlar?
Liderlik bir yönetim
Mesela; patron söyler, çalışan yapar. Patron her şeyi bilendir, yapanın düşünmesi değil, söylendiği gibi yapması beklenir. Yönetici de söyler, artık burada çalışanın düşüncesini söyleme izni vardır yine de düşüncesini yapması pek olası değildir, günün sonunda her şey yöneticinin istediği gibi olma ihtimali fazladır. Tanıdık geldi mi? 🙂 Peki liderliğin tanımı nedir? Bunun için hadi önce 2017 yılına sonra M.Ö 6 yüzyıl’a gidelim.
2017 yılında Amerika’da ünlü CEO’
‘’Lideri lider yapan şey sadece ‘bir’ tanedir’’ diyor.
Herkes nedir bu bir diye düşünürken, cevap veriyor. ‘’Takipçilerdir’’ diyor gülerek.
‘Evet sadece bu! Ve bu durumun title ve unvanlarla
Simon Sinek aslında hepimize şunu soruyor. ‘’Seni neden biri gönüllü olarak takip etsin?’’
‘’Senin koyduğun hedefe ve amaca gönüllü olarak neden yürüsün?
‘’Çünkü bugünün dünyasında amaca ve hedefe uymaları için insanları zorluyor, ödül ve gerekirse ceza mekanizmaları getiriyoruz.’’
Sadece gerçek liderlerin etrafında gönüllü olarak toplanırız. Peki bunu neden yaparız? Bunun cevabı oldukça basittir ve dünya var olduğundan beri değişmemiştir. Güvende
Bugün var olan kaotik dönemin ihtiyacı diye düşündüğümüz tüm kavramlar dünya var olduğunda beri var. İşte size kanıtı. Lou Tzu M.Ö 6. yüzyılda yaşamış Çin’li bir bilgedir. Tao felsefesinin kurucusu ve kendisi için dünya tarihinin gelmiş geçmiş en önemli simalarından biri deniyor. Felsefesi, kuantum fiziğinden,
Lou Tzu M.Ö 6 yy. ‘da iyi liderliği şöyle tanımlamış;
‘’En iyi liderlerin işi tamamlandığında, insanlar kendimiz için yaptık der!’’
Zamansız liderlik neyle başlar?
Bu bugün ihtiyaç duyduğumuz liderliğin tanımıyla 2600 yıl önce yapılan tanım nasıl bu kadar benziyor? Yoksa yönetim sanatının özü, hakiki liderlik lineer bir hatta ilerlemek yerine spiral bir hatta zaten hep olan ve tekrar kaybettiğimiz ve sonra yine bulduğumuz bir kavram mı?
2021 uyanış yılı. Otomatik pilotta giden yaşamlarımıza dönüp bakma, keşfetme ve anlama yılı. Öz’e dönüş yılı. Hakiki olanla kavuşma yılı. İllüzyondan
Tüm bunlar bizi, yeni nesil liderlik, liderlikte yeni yaklaşımlar dediğimiz her şeyin aslında hakiki
Hakiki liderlik zamansızdır. Böyle bir liderlik 3 temel yetkinliği gerektirir. Birincisi fark eden olmak, ikincisi değer üreten olmak ve üçüncüsü değerli hissettiren olmak. İkinci ile üçüncünün yeri değişemez niteliktedir. Çünkü değer üretmeyen birisi tarafından değerli hissetmekle pek ilgilenmeyiz.
Peki nedir bu fark eden olmak. Bu bilinçli farkındalık halidir. Buradaki bilinçli farkındalık yeni şeylerin aktif şekilde farkına var sürecidir bugünkü adıyla mindfulness diyoruz.
Farkındalığım kadar değer üretebilir ve kendi içimdeki iletişimin kalitesi kadar değerli hissettirebilirim. (
Yani bir lider ya da bir lider adayı olarak her şeyden önce kedime soru gereken 3 soru şu;
Bir lider olarak kendimin ne kadar farkındayım?
Liderliğimde ürettiğim değer ya da değerler nedir?
Değerli hissettirmek benim liderliğim için ne kadar önemli?
Tüm bunların bir anlam ifade etmesi ise bütünlük değerine sahip olmayı gerektirir. Alttaki üç kümeyi çevreleyen bir evrensel küme gibidir. Bütünlük olmadığımda, fark ettiğimle ürettiğim değer ve değerli hissettirme halim birbiri ile çatışabiliyor. Çatıştığında ise kurmaya çalıştığım sistem çalışmıyor.
Bütünlükten nerede kopuyoruz peki?
Mesela hepimiz adalet istiyoruz. Dünya adaletli bir yer olsun istiyoruz değil mi? Adalet için genelden özele biraz daha yakınlaşırsak, ülkemiz için adalet istiyoruz. Şehrimiz, evimiz ve iş yerimiz için de. Yine de mesela çalıştığımız plazada iş bitiminde sevdiklerimize kavuşmanın özlemi içindeyken; asansöre binene kadar bir kişilik bir yer olduğuna inanıyor, bindikten sonra da bir kişilik dahi yer kalmadığı konusunda hemen hem fikir olabiliyoruz.
Yani sahip olana kadar kendim için istediğim adaleti sahip olduktan sonra başkası için isteyemediğim bu ve bunun gibi birçok durumda bütünlükten uzaklaşıyoruz. Bu durumu bazen bir annenin çocuğuyla yakınlaştığı bir an iyiki seni doğurmuşum demesi ve arkadaşları ile toplandığı başka bir anda bu dünya çocuk getirir miyim, aklı olan çocuk yapmaz dediğinde görürüz, çocuk ikisini de duyar. İşte tam bu anlarda bütünlükten uzaklaşırız. Böylece ne kadar emek verdiğimizin bile anlamı yoktur. Bütünlük yoksa sistem çalışmaz.
Benim bu şekilde söylediğime yönetim biliminin yaşayan efsanesi Fredmud Malik 2019 yılında Hamburg’da Siemens, Mercedes Benz, Audi gibi firmaların CEO’larının olduğu 3 saati 2900 € olan konuşmasında işte ve özel hayatta başarılı olmak için ne gerekir diyen birine yönetim biliminde derinleşmelisin demektedir. Bu duyan bir katılımcı ise parmak kaldırır ve söz hakkı ister. Katılımcı ayağa kalıp, ‘’iyi de ben kimseyi yönetmiyorum ki ben tek kişi çalışan bir firmayım, ben ne yapacağım?’’ diye sorar.
Fredmud Malik ise ‘’Sen kendini yönet ben senin arkana 2000 kişilik bir ekip kuracağıma söz veriyorum‘’ der.
Hakiki liderlik zamansızdır ve kendine liderlikle başlar. Ve burası okyanus kadar derin, gökyüzü kadar sonsuzdur.
Sizinle şimdi zamansız liderliğin 3 niteliğini bütünlük içinde en güzel haliyle görebileceğiniz gerçek bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Fark eden, değer üreten ve değerli hissettiren olmanın bütünlük içinde olma hali aşağıdaki fotoğrafın hikayesinde.
Sene 29 Ekim 1929
Cumhuriyet Bayramı coşkusu büyük bir şevkle kutlanmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler Meclis’ten çıktıklarında yerli ve yabancı gazeteciler fotoğraf çekmek için adeta birbirlerini ezmektedir. O an Ali Rıza diye yaşça küçük bir genç fotoğrafçı itiş kakış içinde bir omuz darbesiyle yere yuvarlanır. Ayağa kalkıp, kadrajı ayarlayıp fotoğrafı çekene kadar Atatürk ve beraberindekiler çoktan Meclisin önünden ayrılmış ve Ankara Palas’ın önüne kadar ilerlemiştir.
Ali Rıza bu tarihi anı çekemediği için üzüntüyle taşın üzerine oturup hüngür hüngür ağlamaya başlar.
Çok geçmeden uzaktan Kemal Paşa’nın sesini işitir. Kendine has o güzelim Rumeli şivesiyle “Hey Çocuk! Söyle bakalım neden ağlıyorsun?” Birden irkilip ayağa kalkar Ali Rıza.
Gözyaşlarını silip “Paşam” der ve yanına gider, fotoğrafı çekemediğini anlatır. Kemal Paşa gülümseyerek, ‘Canını sıktığın şeye bak bre çocuk!’der.
Atatürk büyük bir olgunlukla tüm devlet erkanına seslenerek “Arkadaşlar tekrar içeri girip yeniden çıkacağız. Sarı bizim fotoğrafımızı çekecek!” Devlet erkanı bu durumu garipser.
Bir fotoğrafçı, fotoğraf çekemedi diye koskoca bakanlar, mebuslar tekrar Meclisin önüne gidip aynı pozu mu verecek? Verecek evet! Çünkü Atatürk’tü bunu isteyen. Ali Rıza’nın gözyaşlarına kıyamayan o zamansız lider Atatürk’tür.
Evet, bugün hepimizin aşina olduğu bu fotoğrafın ardında ağlayan bir genci mutlu etmeye çalışan tüm zamanların ötesinde gerçek bir lider Mustafa Kemal ve deklanşöre basan genç Ali Rıza Tuncay yatar.
Zaten hep var olanın, işe her zaman yarayanın farkında olmak için, kendine liderlik edebilenlerden olmak dileğiyle.
Sevgilerimle,
Hilal Çatak
Profesyonel KOÇ/ICF
Not: Fotografın hikayesi için kaynak: https://www.yenicaggazetesi.