Kumarlaştırılmış borsa
“19. yy sonlarına doğru var olan buluşlar arasına ‘otomat’ adında yeni bir buluş daha dâhil oldu. Parayı atıyorsunuz ve bu para karşılığında size bir kutu geliyor. Kutunun içinden çıkan şey tamamen bir sürpriz. Şansınız iyiyse telefon, opera dürbünü ya da puro sahibi olabilirsiniz ancak şansınız iyi değilse o kutunun içerisinden sadece bir sakız alarak ayrılabilirsiniz.
O gün şansınızın ne olduğunu bilebilmeniz için tek yapmanız gereken şey otomata madeni para atmak. İnsanların eğlenmesi için ortaya çıkan bu alet kısa bir süre sonra kollu kumar makineleri haline dönüştü. İlk kumar makinesi ödül olarak insanlara “sakız” veriyordu ama buna rağmen üç tane kirazın yan yana gelmesi birçok insanda heyecan uyandırabiliyordu.
1890’lı yılların sonuna doğru ise bu durum insanlarda bağımlılık noktasına ulaşmıştı ve bu otomatlar insanlardaki yoksunluğun giderilmesi için her yerde aranan araçlar haline gelmişti.
1899 yılında Los Angeles Times dergisinde yayınlanan bir yazıda bu otomatların hemen hemen her barda bulunduğunu hatta bazı barlarda bu makinelerden altı adet olduğunu yazıyordu. Ancak asıl sorun bu aletlerin her bir barda bulunmasından ziyade her makinenin başında insan kalabalığının olması ve insanların saatler boyunca bu makinenin başından kalkmıyor oluşuydu.
Los Angeles Times’a göre; bu makineye bir kez alışan bağımlısı haline geliyor ve sonunda ise hepsi kaybetmeye mahkûm. Bu gidişatın insan hayatını günden güne olumsuz etkilemesinden dolayı devlet konuya el attı ve bu makineleri yasaklama ya da göz önünde bulunan yerlerden kaldırması gibi belli yasal yaptırım kararları aldı. Fakat makinelerin arka plana çekilmesi ya da yasaklanması insanların bu bağımlılıktan kurtulacağı anlamına gelmiyordu.
Bir kumar bağımlısı olan Mollie Schüll kendisi ile ilgili makineye bağımlılık durumunu şu şekilde anlatmaktadır; “Kazanmak için oynamıyorum. Oynamaya devam etmek için oynuyorum. Makinelerin başındayken hiçbir şey umurumda olmuyor.” Schüll makinenin başına oturduğunda tek yaptığı kırmızı düğmeye basmasıdır sorun ise bunu tüm parasını bitirene kadar yapıyor olmasıdır.
Schüll ’de göründüğü gibi makinelerin arka plana alınmış olması insanlardaki bağımlılığı azaltmamıştı hatta otomat başında yaşanan ölüm oranları da oldukça yüksek seviyedeydi. Ölüme sebebiyetin ne olduğunu anlayabilmek için makinelerin olduğu yerlere gizli kameralar konuldu, bu gizli kameralar ise başka bir durumun fark edilmesini sağladı. Buna göre, makinenin başına oturan insanlar orada ne kadar vakit kaybettiklerini fark edemiyor ve o esnada yaşanan duygusal değişimlerden dolayı çoğu kalp krizi sonucunda vefat ediyordu. Ama asıl dikkat çeken konu diğer oyuncuların kalp krizi geçiren kişiye yardım etmiyor oluşlarıydı. Yardım etmek yerine oyunlarını aynı şekilde oynamaya devam ediyorlardı…”
Ne olmuştu peki? Sadece bir sakız kazanma isteği mi insan doğasını bu kadar bozabilmişti yoksa mükemmel olmayan insan doğası bozulmak için sadece tetikleyici bir şeyler mi bekliyordu?
HAZDAN TUTKUYA TUTKUDAN BAĞIMLILIĞA
Filozoflar, psikologlar, sosyal bilimciler yıllar boyunca insan doğasını tetikleyen şeyin ne olduğunu tartıştılar. David Hume’a göre; akıl, tutkuların kölesidir ve tutkulara itaat ve hizmet etmek dışında başka görev iddiasında bulunamaz. Cicero’ya göre; Tutkuların sınırı yoktur ve tutkularla elde edilen haz insanı gerçek mutluluğa ulaştıramaz.
Stoacılar’a göre ise; İnsanın içinde akli olanın yanı sıra akıl dışı ve kontrolsüz dürtüler vardır ve erdem, tüm bu dürtülerle mücadele içerisindedir. Çünkü dürtüler çoğu zaman akıl ve itidal ile zıttırlar ve bazı zamanlar sadece sakinleştirilmeleri yeterli olmayabilir… Yorumlamaların birçoğunda ortaya çıkan kavramlar şu şekildeydi; haz, duyguların değişkenliği, tutkular, bağımlılık…
İnsanlar tüm eylemlerinde acıdan kaçarak hazzı elde etmeye çalışır. Hazza ulaştıktan sonra ise o haz seviyesini en yüksek noktaya ulaştırmaya çalışır. Bu yüzden de insan eylemleri de hazzı elde etme durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterecektir. Belli bir dönemden sonra haz sürekli duygu, güçlü istek ve eğilim olan, insan davranışlarını yöneten kuvvetli bir duygu olan aynı zamanda da bir tür körleşmeyi de ifade eden tutkuya dönüşmeye başlar. Artık bu noktada kişinin davranışının temel belirleyicisi haz ve tutku olur.
Ussal yargılar insanlar üzerinde güçlü dayanaklara sahiptir ancak tutkuya dayalı olan yargılar öyle değildir. Tutku ile ortaya çıkan yargılar kolayca değişebilmekte ve insanların davranışlarında tutarsızlıklara sebep verebilmektedir. Tutku ve haz, ortaya kendileriyle ilişkili olan bir diğer kavramı ortaya çıkartır: Bağımlılık.
BAĞIMLILIK VE BEYNİN KONTROL EDEMEDİĞİ DURUMLARDA ALARM VERMESİ
Bağımlılık; herhangi bir şeye duygusal, psikolojik ve fizyolojik olarak çok güçlü bağlanma durumudur. Bağımlılık durumunda insanların kendilerine potansiyel veya gerçek zararlara sebep vermesine rağmen bağımlı kişiler, bağlılığa devam etmektedir. Bağımlılık ortaya çıktığı zaman kişiler davranışlarını kontrol edemez ve bir şekilde bağlılığa sebep veren davranışı devamlı veya periyodik olarak tekrarlarlar. Aslında bağımlılık bir irade sorunundan öte genellikle beynin kontrol edilemeyen alanlarında meydana gelen bir tür hastalık, beynin bir tür alarmıdır. 18. yy İngiliz filozofu John Lock bağımlılığı şu şekilde tanımlamıştır; bağımlılık, bir tür köleliktir.
Yani insan bağımlı olduğu şeyin kölesi olmakta ve onun kendisini kontrol etmesine izin vererek özgürlüğünü yitirmektedir. Oysa özgürlük insanın doğal hakkıdır ve aslında insanın böyle bir esarete izin vermemesi gerekir. Ancak bağımlı olunan davranış insanda dopamin salgılanmasına neden olur ve bu dopamin salgını sayesinde kişilerde yoğun bir haz meydana gelir.
İlk başta bağımlılığın sebebi olan haz belli bir zaman sonra bağımlılığın bir sonucu haline gelmiştir. Tam olarak bu noktada insan ayağına prangaları kendi isteğiyle takarak özgürlüğünden vazgeçmektedir.
Bağımlılık kavramı madde bağımlılığı ve madde dışı bağımlılığı olmak üzere iki kolda incelenebilmektedir. Ancak bizleri ilgilendiren alan davranış bağımlılığı olan madde dışı bağımlılıktır. Bunun en iyi örneğini otomatın başına geçtiğinde hiç bir amacı olmadan parası bitene kadar düğmeye basan Mollie Schüll ’de gördük.
Madde bağımlılığında kişi belli bir madde kullanarak rahatlama ve huzurlu hissederken; davranış bağımlılığında, kişi belli bir davranışı yaparak rahatlama ve huzur hisseder başka bir deyişle kendini bu davranış ile ödüllendir. İki bağımlılık arasındaki en büyük fark davranış bağımlılığı kişiden kişiye değişkenlik göstermesidir.
Bağımlılığa sebep veren davranış zaman içerisinde kişinin en önemli etkinliğine dönüşür. Tüm duygu, düşünce, davranışlarını bu davranışlara göre ayarlar. Belli bir süre sonra davranışlar duygular üzerindeki etkisine karşı tolerans geliştirir.
Toleransı aşıp tekrar haz seviyesine ulaşabilmek için davranış için harcanan zaman ve tekrarlarda artışlar olur. Eğer kişi bu davranışı gerçekleştirmez ise gerginlik, sinirlilik gibi rahatsız edici duygular yaşamaya başlar. Bağımlı kişiler bu davranışı gerçekleştirmemek için sürekli kendisiyle çatışma yaşarlar. Bu davranışı belli bir zaman kontrol altına almış olsalar bile kısa bir süre sonra tekrar ve yoğun tekrarlama atakları ortaya çıkabilmektedir.
DAVRANIŞSAL BAĞIMLILIK – KUMARLAŞTIRILMIŞ BORSA
Mücahit Pektaş’ın Davranışsal Bağımlılık Makalesine göre; Madde dışı bağımlılığın en belirgin özelliği kumar “oynamak ”tır. Belirtiler bahsin yapılmasıyla başlar ve kumarın sonuçlanmasına kadar geçen süreçte adrenalin seviyesi yükselme gösterir. Kumarbaz, kumar oyununda eğer kazanırsa kolay yoldan ve yüksek oranda para kazanmanın hazzını yaşar: kaybettiğindeyse büyük bir hezimetin acısını çeker. Her iki olasılıkta da kişi oyuna tekrar eder ve süreç böylece başa döner. Ancak oldukça büyük bir farkla; birey süreci, kazandıysa büyük bir hazla, kaybettiyse anlık bir şokun ardından büyük bir öfke ve kaybettiklerini kazanma hırsıyla tekrar başlar.
Yukarıdaki cümleye bir de şöyle bakalım; “Belirtiler hisse senedinin alımıyla başlar ve hisse senedinin satılmasına kadar geçen süreçte adrenalin seviyesi yükselme gösterir. Hisse senedini alan kişi, hisse senedi işlemlerinde eğer kazanırsa kolay yoldan ve yüksek oranda para kazanmanın hazzını yaşar: kaybettiğindeyse büyük bir hezimetin acısını çeker. Her iki olasılıkta da kişi hisse senedi işlemine tekrar eder ve süreç böylece başa döner. Ancak oldukça büyük bir farkla; birey süreci kazandıysa büyük bir hazla, kaybettiyse anlık bir şokun ardından büyük bir öfke ve kaybettiklerini kazanma hırsıyla tekrar başlar.
Cümleye böyle baktığımızda kumar için kurulan cümle hisse senedi için oldukça uygun gözükmektedir. Ancak daha dikkatli bakarsanız benzeyen şey sistemler ya da sistemin işleyişi değildir.
Benzerlik sizlerin bu sistemler içerisinde hissettiğiniz duygular ve duygu değişimlerinizdedir. Yazıda bağımlılık anlatılırken bahsedilen duygu değişimlerinin birçoğunu hisse senedinde işlem yapan kişiler yaşamaktadır. O yüzden yatırım yaptığınız piyasalar bir “kumarhane”, hisse senetleri bir “kumar” değildir.
YATIRIM PİYASALARINI KUMARLAŞTIRMA EĞİLİMİ
Sizler benzer duygular yaşadığınız için yatırım piyasalarını kumarlaştırma eğiliminde oluyorsunuz. Aslında fark etmeden ya da fark etseniz bile bunu görmemezlikten geldiğiniz bir “bağımlılık” seviyesine ulaşmış oluyorsunuz. Borsa yapısı gereği sürekli haber akışına maruz kalmaktadır.
Haber akışının yoğunluğu, fiyat seviyelerinin değişkenliği yatırım yapan kişide sürekli aldıkları hisse senetlerini takip etme isteğine sebep verir. Hisse senedine yatırım yapma kararı alan yatırımcı ilk başta belli aralıklarla portföyünü kontrol etme ihtiyacı duyar. Eğer portföyünde bir değer artışı görürse yaşadığı hazdan dolayı tersi durumda ise korkusundan dolayı kontrol etme isteğini arttırır.
Belli bir zaman sonra ise bu durum ekran başından ayrılamamaya kadar ilerler ve ilk başta bu portföyü kontrol etme isteği haz verirken zamanla tutkuya en sonunda ise vazgeçildiğinde insanlarda yoksunluk hissini ortaya çıkartacak madde dışı bağımlılığa dönüşmüş olur.
Nasıl borsa madde dışı bağımlılığa dönüşüyorsa işlem yapan kişi de artık yatırımcı değil bağımlı bir bireye dönüşmüş olur. Hisse senedinde işlem yapan bu kişi artık piyasada kontrolünü kaybetmiştir. Bu kişinin yaptığı yatırım değil Schüll’ün yaptığı gibi parasını kaybedene kadar sadece tuşlara basmaktır.
Her iki sistemde öznenin “para” olması ve parasal volalitenin yüksek olması sistemlerin benzer algılanmasına neden olan diğer konulardan biridir. Ancak borsa da yapmış olduğunuz analizler ve araştırmalar sonucunda bir hisse senedi almaya karar verdiğinizde bu bir şirketin geçmiş ve şimdiki performansına bakarak şirketin geleceği hakkında pozitif yönde bir tahminde bulunduğunuz anlamına gelir. Ancak kumar çoğunlukla şans faktörü üzerine kurulu bir sisteme sahiptir.
Borsada kredili ve açığa işlem yapmıyorsanız zaman sınırınız yoktur
Kumarda bir eli kaybettiğiniz zaman ortaya koyduğunuz tüm paranızı kaybetmiş olursunuz. Hisse senedi işlemlerine ise kredili alım ya da gün içi işlem yapmıyorsanız zaman sınırınız yoktur.
Kumarda genellikle paranızın tamamını kaybedersiniz. Ancak hisse senedi piyasalarında yatırım işlemi yapmadan önce “zarar kes” seviyesi belirleyebilir ve bu sayede yapmış olduğunuz hatalı işlemden çok fazla zarar etmeden dönebilirsiniz. Warren Buffet’in dediği gibi “Ne yaptığınızı bilmiyorsanız risk var demektir.” Hisse senedi piyasaları ne yaptığınızı bilmeden hareket edebileceğiniz bir yatırım alanı değildir. Sizler bu alanda plan ve analiz yapmadan yatırım yapmaya başladığınızda bu alanı kumarlaştırmış oluyorsunuz.
Duygularınızdaki değişime sebep veren şeyler ya da ne yaptığınızı bilmeden aldığınız kararlar illa bir kumar ya da borsa olmasına gerek yoktur. Bunlar sadece sizleri ilerleyen süreçlerde bağımlılığa sürükleyen değişkenlerden bazılarıdır. Kültegin Ögel der ki: “Bağımlılık bir oyundur. Sonu belli olan ama yine de denemenin göze alındığı bir oyun. Oyunu seyretmek de oyunun içinde olmak da keyifli değildir. Buna rağmen oyun sürekli sahnelenir… Bağımlılık oyununu bozmak ise kaos getirir. Kaosa katlananlar, yeni bir oyun kurabilir.” Peki, ya siz yeni bir oyun kurabilir misiniz?
Kaynaklar: GOKALP,NURTEN: BAĞIMLILIĞA FELSEFİ BİR BAKIŞ https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/427108
COSKUN, İLKEM: PSİKOPATOLOJİNİN, KUMAR OYNAMA DAVRANIŞI VE ALKOL-MADDE KÖTÜYE KULLANIMI İLE İLİŞKİSİ
https://acikerisim.isikun.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11729/1240/%C4%B0lkem_Coskun.pdf?sequence=1&isAllowed=y
BEKTAS, MUCAHİT: Davranışsal Bağımlılık: Tanımı, Türleri ve Sınıflandırılması
https://www.researchgate.net/publication/330162054_Davranissal_Bagimlilik_Tanimi_Turleri_ve_Siniflandirilmasi
Başlangıçta yer alan otomat hikayesi George A. Akerlof ve Robert J. Shiller tarafından yazılan “Sazan Avı” kitabı referans alınarak yazılmıştır.
YASAL UYARI
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.