Paranın ne önemi var – Hanife Serter
Eski bir şarkı sözü… Bilenler devamını hemen hatırlar. Mühim olan neydi ? İnsanlık.
Günümüzde artık bireyseli de geçip toplumca yaşadığımız bu ruhsal bunalımların temelinde ne var deseniz hiç tereddüt etmeden vereceğim cevap: Para !
Çok değil bundan 10-15 yıl önceydi. Ekonomimiz canlanıyor, büyüyor, gelişiyor, hep birlikte(!) zenginleşiyorduk. Kişi başına düşen milli gelir hiç olmadığı kadar artmış, USD cinsinden gurur duyacağımız seviyelere gelmişti. Her gün bir şeyler satılıyor, yabancılar akın akın gelip ucuza sattığımız ne varsa alıyorlardı. Banka’lar, enerji şirketleri, kamu malları, hisseler, tahviller, gayrimenkuller… Her köşede bir yatırım, her alanda bir yenilik vardı. Değişiyorduk. Tüm kurumlar değişimin ne kadar gerekli olduğunu personelinin zihnine kazıyacak, olmadı çivi gibi çakacak eğitimlerle köklü bir dönüşümü sağlamaya çalışıyordu. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da başı çeken bankalardı. Yurtdışından gönderilen paralar elbette bankalar aracılığı ile geliyor, bankalar tarafından dağıtılıyor, sonra geri toplanıyor, yatırımcılar kar ederken, bu arada da memleket kalkınıyordu. Plan bu gibi görünüyordu en azından. Bankacılara, bürokratlara, iş adamlarına bu süreçte çok iş düşüyordu. Yılların birikimi, iş ahlakı, yatırım ve tüketim anlayışı yıkılacak, yerine yenisi kurulacak, anlayış tamamen değişecekti. Değişmeliydi. İşte her şey tam da o günlerde başladı.
Artık “Para” her şeyden daha önemliydi. Kazanmak yetmezdi, henüz kazanılmamış olan da şimdiden harcanmalı, gideceği yer belli olmalıydı. Krediler ve kredi kartları bunun içindi ve tüm tüketicilerin hizmetindeydi. Taksitli satışlarla hayatımızı peşin peşin satmış, ipotek vermiş şekilde yaşamaya başladık. Artık ekonomik birer köleydik hepimiz. O zamanlar daha pek farkında değildik.
Para çok çok önemli olmaya başladığı andan itibaren bizler de yavaş yavaş “insanlık” dediğimiz bazı değerlerimizi yitirmeye başladık. Daha iyi evlerde oturmak, iyinin de iyisi arabalara sahip olmak, çocuklarımızı en iyi özel okullara göndermek, yurtdışında tatil yapmak, otel gibi hastanelerden hizmet almak, sık sık giysi, ayakkabı, çanta değiştirmek, modaya uymak, şık restoranlarda yemek yemek…Tüm bunlar belirli bir kesim tarafından lüks değil de artık bir ihtiyaç olarak algılanıyordu. Çalışıyor, kazanıyor ve doğal olarak da harcıyorduk. Kazanmadığımız kısmı borçlanıyor, itibardan tasarruf etmiyorduk. Sistem harcamamız için her türlü imkanı sağlıyor, en merkezi, en hareketli alanlara AVM’ler yapılıyordu. Boş arsalar lüks konutlarla doluyor, yurtdışından en lüks arabalar, en son modeller daha piyasaya çıkmadan sipariş ediliyordu. Özel okullar ve hastaneler hizmetimizdeydi. Artık devlet okullarına çocuğumuzu göndermiyor, devlet hastanelerinde sürünmüyorduk . Biz buna değerdik. Hakediyorduk . İstikrar önemliydi, bozulmasından çok korkuyor, koruyorduk.
Bu standartlara çalışarak ya da tesadüfen ulaşanların tek derdi mevcut durumunu korumak, sahip olamayanların tek stresi ise bu standartlara ulaşmaktı. Bunun için oluşturulan kariyer hedeflerinde de her yol mübahtı. Gerektiğinde arkadaşının üzerine basıp geçmek, sırtına binip çıkmak, yürüdüğü yolda çelme takmak, olmadı kuyusunu kazmak…iş hayatında olurdu böyle şeyler.. Bunlar doğaldı.
Kısacası, yurtdışında yaşanan ekonomik krizler sonrası ülkemize adeta bir çığ gibi yuvarlanarak gelen sıcak paranın yarattığı kontrolsüz büyüme ve sebepsiz (!) zenginleşme bir çok bünyede sindirilmesi zor bir refah yarattı. Bu refah ortamının sarhoş eden havası toplumun karakterinde kaymalara, deformasyona yol açtı. Ayık kafayla yapmayacağımız bir çok şeyi bu sarhoşluk etkisi altında yaptık diyebiliriz. Kontrolsüzce yiyip, içtik. Kazandığımız paraları çocuksu bir neşe içinde etrafa saçtık . Normalde hiç yakınlaşmayacağımız insanlarla yakınlaştık, sarıldık, dans ettik, onları alkışladık, övdük, tepemize çıkardık. Hiç bırakmayız dediklerimize sırtımızı dönüp kaçtık. Normalde kızmamız, tepki göstermemiz gereken şeyleri önemsemedik, gülüp geçtik, sessiz kaldık. Yani sıcak parayı tükettikçe güldük, eğlendik, neşelendik, dağıttık… Bitti. Şimdi geride kalan hafif bir mide bulantısı, bir kusma isteği. Tüm bunları ben mi yaptım pişmanlığı belki.
Evet. Parti son buldu. Etraf dağınık, aklımız bulanık. Ama hızla toparlanmalı, kendimize gelmeli, ortalığı temizleyip ayık kafa ile ne yapacağımızı düşünmeliyiz .
Mühim olan neydi, neydi, neydi ?! Belki de her şeyden önce buna yeniden cevap vermeliyiz ve ülkeye bundan sonra gelecek sıcak parayı tüketmeden önce de içine bir şey atıp atmadıklarını (!) kontrol etmeliyiz …
YASAL UYARI
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.