DOLAR 32,3635
EURO 34,9603
ALTIN 2325,477
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Yatırımcının elindeki ateş: Beklenti teorisi

10.08.2020
A+
A-

“Gök henüz yaratılmamıştı, yer de… Hiçbir şey yoktu, ne Tanrılar vardı o dönem, ne tek bir canlı hücresi, ne denizler, ne dağlar, ne bir ışık, ne bir ses, ne bir nefes. Önce Khaos vardı, sonsuz ölçüde o boşluk.

Bir deniz kadar vahşi, deniz kadar karanlık. Bu sonsuzluk; karmaşa, karışıklık ve bolca kaos barındırıyordu. Bu kaosun ortasında aniden iki varlık doğdu; gece ve ölüm… Uzun zaman boyunca evren böyle kaldı, ta ki bir ana kadar…

Karanlığın, dipsiz kuyunun içinden Gün ve Işık ile Sevgi çıktı. Artık yeryüzünün yaratılma vakti gelmişti…

Mitolojide yer alan canlı cansız her varlığın bir kişiliği, yapısı vardı ancak daha can yoktu, nefes yoktu. Taa ki Yeryüzü Ana ve Gök Baba’nın çocukları gelen kadar onlar ilk Tanrılardı. O dönemde birçok canavarlar vardı yeryüzünde; Kyklop hüküm sürmeye başladı önce sonra Titanlar geldi…

Titanlar içinde sadece Kronos karşı geldi Gök Tanrısına. Babasına karşı çıktı, savaştı ve onu bıçakla yaralayacak kadar ileri gitti Kronos. İşte o zaman ilk kan aktı ve bu kandan Devlet ve karanlıkta yürüyen, yeryüzünde kötüleri yakalayan Erinysler doğdu.

Hakimiyet artık Roma mitolojisinde Satürn, bizlerde zaman anlamına gelen Kronas’taydı. Hem kız kardeşi hem de karısı olan Rhea ile yönetiyordu yeryüzünü.

Kronos ne kadar yenilmez gözükse bile korkuyordu kendi çocuklarından çünkü biliyordu babasına yaptıklarını. Bu nedenle doğan tüm çocuklarını yiyor doğmalarına izin vermiyordu. Ancak eşi, doğan bir çocuğunu taşa sardı ve Kronos’un o bebeği almasına izin vermedi.

Taşa sarılı olan çocuk büyüdükten sonra kardeşlerini kurtarmak için geri döndü ve beş kardeşini babasının karnından çıkardı. Bu olay yer yüzünde çok büyük bir savaşa neden oldu.

Tanrılar Savaşı! Bu büyük savaşı başlatan ve sonunda galip gelen Zeus oldu. Tanrılar Savaşı bitip, yeryüzü sakinleştikten sonra insanoğlunun yaratılma zamanı gelmişti. Bu görev, Tanrılar savaşında Zeus’un yanında olan ve oldukça zeki Titan Prometheus’a ve kendisinden tam tersi hiç zeki olmayan kardeşi Epimetheus’a verildi. Prometheus ne kadar Zeus’un yanında olmuş olsa da Tanrısal düzene karşıydı.

Zeus ve diğer tüm Tanrılara kin besliyordu. İnsan yaratma görevi ona verildiğinde ilk insanı balçıktan yarattı fakat bu balçık su ile değil Prometheus’un gözyaşı ile yoğurulmuştu. Kardeşi Epitmetheus çevik olmak, korkusuzluk, acımasızlık, güç, uçabilmek, soğuktan koruyacak olan kürkler gibi en önemli özellikleri hayvanlara vermişti.

Prometheus ise çıplak, korunaksız, güçlü pençeleri, ısıtan kürkü, kanadı, zehri olmayan insanların acizliğine baktı ve bu aciz varlığa ne pahasına olursa olsun yardım etmeye karar verdi. İnsanı güçlendirip bu acizliğini ortadan kaldırabilecek bir şey vardı ancak insanlara verilecek bu ödülün bedeli ağırdı.

Böyle güçlü bir ödülün Tanrılar tarafından insanlardan gizlenmesinin bir nedeni vardı. Çünkü bu, hem ödül hem de insanların kendi sonuna getirebilecek bir cezaydı. Prometheus Tanrıların Tanrısı Zeus’u karşısına alma riskini göze alarak ATEŞ’i tanrılardan çalıp insanlara verdi. Bundan sonra ödül ve cezayı içinde barından risklerin peşinde koşma kararı da ateş ile insanlara geçti…”

BEKLENTİ TEORİSİ NASIL ORTAYA ÇIKTI

1738 yılında Matematikçi Daniel Bernoulli tarafından “Beklenen Fayda Teorisi” ortaya atıldı. Bu teoriye göre; insanlar, risk ve fırsat karşısında beklenen yararları karşılaştırarak seçmekte ve risk tanımına göre hareket etmektedir.

Bernoulli teorisine göre; yatırımcıların her yatırım seçeneğinde beklenen fayda değerini hesaplaması gerekmektedir. 1944 yılında Matematikçi Jon Von Neumann ve Ekonomist Oscar Morgenstein tarafından bu teori biraz daha geliştirilmiştir. 1738 yılında ortaya atılan Beklenen Fayda Teorisi geliştirilmiş haliyle 1979 yılına kadar kullanıldı.

1979 yılına gelindiğinde ise Psikolog Daniel Kahneman ve Amos Tversky tarafından bu teoride bir hata bulundu. Kahneman’a göre hatayı “şanslı bir beceri ve cehalet birleşimi sayesinde” tespit etmişlerdi. İkili, kendilerine ileride Nobel Ekonomi Ödülünü kazandıracak olan “Beklenti Teorisini” ortaya koydular.

Beklenen Fayda Teorisine göre; karar alma süreci rasyonel bir süreç olarak ele alınmakta ve matematik formülleri ile formüle edilebilmektedir. Ancak Kahneman ve Tversky tarafından ortaya konulan Beklenti Teorisinde, bireylerin riskle karşılaştıklarında ve belirsiz ortamlarda bulunduklarında rasyonel kararlar alabilmesi mümkün değildir.

İnsanlar riskli ve karışık durumlarda akılcı olamayacaklarından bunu matematik ile formüle edilip rasyonelleştirebilmek hatalı bir kabüldür. Çünkü insanlar karar verirken referans noktalarını “memnuniyet veya memnuniyetsizlik” duygusuna göre belirlemektedir. İnsanlar referans noktalarından uzaklaştıkça kazanç ve kayıp algılarından da değişiklikler meydana gelecektir. Bu ikili çalışma yaparken Davranışsal Ekonomi için önemli olacak bir şeyi fark ettiler. İnsanların riskten kaçması oldukça bilinen bir konudur fakat görünen o ki bazı konularda insanlar riskten kaçmak yerine riskin peşinden koşmaktadırlar. Kısaca, Beklenti Teorisi insanların davranış şekillerini iki yönden açıklamaktadır.

1. Duygular, rasyonel karar almayı negatif yönde etkilemektedir.

2. Bilişsel çelişki rasyonaliteyi bozmaktadır.

BEKLENTİ TEORİSİ VE RİSK PEŞİNDE KOŞMA

Kahneman ve Tversky risk altında insanların davranışlarının rasyonel olmadığını göstermek için şu soruları sordular;

Problem 1: Hangisini seçersiniz?

Kesin $900 elde etmeyi mi YOKSA %90 olasılıkla $1000 elde etmeyi mi?

Problem 2: Hangisini seçersiniz?

Kesin $900 kaybetmeyi mi YOKSA %90 olasılıkla $1000 kaybetmeyi mi?

İnsanların birçoğu 1. Problemde yer alan riskten kaçınıp $900 kabullendiler ancak problem 2’de durum öyle olmadı. Problem ikide insanların çoğu riski göze alıp %90 olasılıkla $1000 kaybetmeyi göze aldılar. İnsanlar “kesin kaybetme” fikrinden hoşlamamaktaydı. Bu fikrin çok itici gelmesinden dolayı insanların çoğu riske yönelmiştir. Kaybetme olasılıkları oldukça yüksek bile olsa kesin bir kaybetme değildir ve %10 oranında kaybetmeme ihtimalleri de vardır. İnsanlar da kesin olarak kaybetmektense bu %10 olasılığı değerlendirmek istemektedirler.
Kahneman ve Tversky bu soruları bir adım daha ileriye taşımak istemişlerdir ve sorulara yeni problemler eklemişlerdir.
Problem 3: Sahip olduğunuz para miktarına ek olarak size $1000 verilmiştir ve şu seçeneklerden birini seçmeniz istenmektedir.
%50 olasılıkla $1000 elde etmek VEYA kesin olarak $500 elde etmek.

Problem 4: Sahip olduğunuz para miktarına ek olarak size $2000 verilmiştir ve şu seçeneklerden birini seçmeniz istenmektedir.
%50 olasılıkla $1000 kaybetmek VEYA kesin olarak $500 kaybetmek.

Beklenen Fayda Teorisine göre insanların burada kendilerine verilen tutarlara dikkat etmesi ($1000-$2000) ve fayda değerine göre de her iki problemde de aynı seçeneği seçmesi gerekirdi. Ancak, insanların seçtiği seçenekler Beklenti Teorisine göre işlemiş ve ilk problemde risk almadan $500 dolar kazancı kabul etmişlerdir ancak problem 4’te %50 olasılıkla %1000 dolar kaybı göze almışlardır.

KAYBETME DÜŞÜNCESİNE TAHAMMÜLSÜZLÜK

İnsanlar tercihlerini yaparken tutarlardan daha çok “kazanmak” ve “kaybetmek” duygusu üzerinde durmaktadır. Kahneman’a göre; Kayıplara karşı verilen tepkiler onlara denk düşen kazançlara karşı verilen tepkilerden daha güçlüdür. Borsada yatırım yapan yatırımcılar portföy tutarlarını referans olarak almazlar onun yerine kendilerinde meydana gelecek olan mutluluk veya mutsuzlukları referans alarak işlem yaparlar. Bu yüzden de kazançlardan daha çok kayıplara odaklanır, hisse senetleri fiyatlarında hızlı yükselmeler yaşandığında kazancı için risk almayı göze almayarak hisse senedini satarken, düşüşlerde tam tersi bir davranış sergiler. Yatırımcı portföyünde zarar ettiği bir hisse senedini taşırken o hisseyi satmak istemez. Hisse senedini sattığı anda kesin bir zararı kabullenmiş olacaktır ki bu düşünce yatırımcı için oldukça itici geldiği için zararda olan ve portföye zarar ettirmeye devam eden hisse senetlerini elden çıkarmak yerine hisse senedini taşıma riskini almayı kabul eder.

Jim Rogers tarafından söylenen “Yatırımlar kadar yatırım karşısında takılacak tavırda önemlidir” cümlesi hisse senetleri piyasasındaki insan davranışlarının önemini vurgulayan açıklayıcı cümlelerden biridir. Birçok insan kaybetme düşüncesine tahammül edemediği için kendisini riskten uzak tuttuğunu sanmaktadır. Ancak görünen o ki bazı zamanlar kaybetme düşüncesine tahammülsüz oluşumuz bizleri risk peşinde koşan bireylere dönüştürmektedir. Prometheus tarafından Tanrılardan çalınan ateş her birimizde yanmaya devam etmektedir. Ödül düşüncesiyle yatırımcıların yürüdüğü bu yolda, ellerinde tuttukları ateş, yollarını aydınlatan ışıktan ellerini yakan bir cezaya dönüşebilmesi düşündüklerinden çok daha kolay olabilmektedir. Sadece zarar ederken taşıdıkları riski bir tutam daha arttırmaları yeterli…

“İnsanoğlunun haz makinasının muhtemelen en önemli ve yayılmış özelliği, insanların olumlu uyarıcılardan çok, olumsuz uyarıcılara duyarlı olmasıdır… Bugün kendinizi ne kadar iyi hissettiğinizi düşünün ve sonra da daha ne kadar çok iyi hissedebileceğinizi hayal etmeye çalışın. Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak ancak birkaç şey vardır, buna karşılık kötü hissetmenize neden olacak şeylerin sayısı sınırsızdır.” (ÇİTİLCİ, 2014)

Cemre

Kaynak: Thinking, Fast and Slow; Kahneman, Daniel

Mitolojide İnsan ve Yaratılış

YASAL UYARI

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.


YORUMLAR

Solve : *
30 ⁄ 10 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.