Kadın Sağlığı Neden Önemli?
Ülkemizde ve dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, evde ve iş ortamlarında farklı roller, görevler üstleniyor ve altından kalkmaya çalışıyorlar. Kadınlar, ev yönetiminden iş ortamına, sosyal yaşamlara kadar bir çok şeyi yapmaya çalışırlar ve bunları yaparken üstelik de yüzlerinde de bir gülümseme vardır.
O sıcacık gülüşler, yüzlerine çok yakışır ve dudaklarına takılı kalır. İş kadını, çalışan kadın, ev kadını ve anne olarak birçok şapkayı takar vaziyette olmalarına rağmen tüm görevlerin üstesinden gelmeye özen gösterirler ve bu da aslında kadınların çoklu görevlerde harika işler çıkarttığının göstergesidir.
Araştırmalar, insan zihninin çoklu görevlerde çok da iyi olmadığını gösterse de, kadınlar tüm bu rollerin ve görevlerin içerisinde daha uzun süre ve daha çok çalışmak zorunda kaldığından, adeta bir tür denge kurmak ve bu süreci doğru yönetebilmek adına, büyük bir çaba harcayarak yüksek efor gösterirler. Tüm bu detayların ve görev tanımlaması olan kimliklerin arasında koşarken, boğulurken yorulurken, bu tempo içerisinde çoğu zaman da, çok önemli konuyu yani kendi sağlıklarını dikkate almayı unutur hatta ıskalarlar. Dengeli bir iş ve aile yaşamını sürdürme çabası içerisinde sağlığa özen göstermek atlanır ve öncelikler listesinin en alt kısımlarında kalır hatta göz ardı edilir.
Oysa ki, kadın sağlığı bir toplumun sağlık sistemi standardını yansıtan en önemli parametrelerden biri olduğunu unutmamak gerekir. Sağlık, sadece fiziksel sağlığımızla ilgili değildir; aynı zamanda zihinsel ve sosyal sağlığı da tüm anlatısının içine alır ve barındırır. Sağlık konusu, fiziksel, zihinsel ve sosyal refahın göstergesidir. Bu sebeple sağlık denildiğinde, sadece bir hastalık hali veya bir engelli durumu, bir sakat olma hali anlamına gelmez. Bütünsel bir bakış açısıyla da sağlık konusuna bakmak gerekmektedir. Fiziksel, ruhsal, bedensel ve de sosyal olayların tamamına bütüncül olarak bakıp, yaklaşıldığında konuyu anlamak ve sorunu çözmek bir o kadar daha rahat ve kolay olacaktır.
Kadınların yaşamları boyunca karşılaştıkları doğum yani üreme, zaman zaman maruz kaldıkları şiddet olayları ya da cinsel tacize uğrama gibi olaylar sonucunda fiziksel ve ruhsal değişiklikler oluşmakta ve bunların sayısı da sağlığı her yönden etkilemektedir. Bunların dışında beslenme tarzı ve eksikliği, psikolojik sebepler, metabolizma ve metabolik etkenler neticesinde oluşan sağlık sorunlarında, erkeklere göre kadınlarda daha fazla artış olduğu bilinmektedir.
Kadınlarda, pek çok otoimmün, pisikomatik ve nörolojik hastalıklara yatkınlık olduğu bilinen gerçekliktir. Kadınlarda daha yoğun görülen hastalıklararasında Bağırsak sendromu, Tiroid, Diyabet, Hipertansiyon, Artrit, Sedef hastalığı, Kanser ki özellikle meme ve rahim kanseri, (osteoporoza ) Kemik dejenerasyonu, Kalp krizi, İdrar yolu enfeksiyonları, MS, Migren, Parkinson, Depresyon, Alzheimer, Anksiyete gibi hastalıklar ve oluşan sorunlar kadınlarda, erkeklere oranla daha yoğunlukta ve daha sıklıkla rastlanır durumlardır. Kadınların, daha hassas, narin, kırılgan, detaycı, mükemmeliyetçi yapılarının da payı olduğunu unutmayalım. Bu artışlar neyi göstermektedir diye akıllara bir soru geliyor?
Kadınların omuzlarının üzerinde olan fazla yüklerinin fazlalığı, sorumluluklarının çokluğundan dolayı kendi beden sağlıklarına, beslenme düzenine ve ruh,zihin sağlığına çok dikkat edemedikleri gibi bir şeyleri fazla göz ardı ederek, hayatlarından ve bedenlerinden feragat ettiklerini de göstermektedir.
Kadın sağlığının iyileştirilmesi konusu sadece tıbbi veya halk sağlığı sorunu olmamakla birlikte aynı zamanda sosyal de bir sorundur. Bu sorunu çözmek ise
sosyal başarıyı ve beraberinde refahı da getirir.
-Neden mi?
Sağlıklı, eğitimli, donanımlı ve güçlendirilmiş olan bir kadın, doğru ve sağlıklı bir nesil yetiştirecektir. Ekonomik hayata katkı yapacak ve üretime daha fazla katkıda bulunacağı gibi bu katkısını ileri ki nesillere de aktarmış olacaktır.
Kadın, erkekle eşit statüye ve olanaklara sahip olduğunda, aile, toplum ve ülke refahı gelişime uğrar. Çalışma hayatı içerisindeki mevcut iş yükü ve sorumlulukları, erkekle aynı şartlarda ve eşit paylaşımda olduğundu ve katkı sağlandığı vakit, doğru yaptırımlar sonucunda gelişen kadın-erkek işbirliğinin gücü ekonomiye olumlu ve yapıcı olarak yansır.
Bu sebeplerden dolayı, ortak haklar güçlendirildiğinde; paralelinde yoksulluk, hastalıkla mücadele edebilme ve sürdürülür kalkınmayı da teşvik edeceğinden, bu sorunların ortadan kalkmasına yönelik olarak zemin hazırlanacak önemli ve etkili yollardandır.
-Peki, ne yapmak gerekiyor?
Doğru eğitim ve sağlık bilinci geliştirme çok önemlidir. Kadınların her konuda eğitim alması, kendi kendilerine yeterlilik sağlamaları, ekonomik güce ulaşılması ve sağlığın geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi önemli faktörler arasındadır.
Kadınların sağlıkla ilgili konularda, hastalık sorunlarıyla başa çıkmaları konusunda yol gösterici olunup rehberlik edilmesi, sağlık ve hijyen konusunda eğitim eksikliği varsa bunların tamamlanması, okullarda sağlık eğitimlerinin verilmesi ve gelecek nesillerin sağlık konusunda daha bilinçli olmasının alt yapısı okul eğitiminden başlanması, önemli adımlardır.
Kronik hastalıklara maruz kalan kadınların bu hastalıkların oluşumunda yetersiz beslenme koşulları veya hastalığı bilinçsizce yönetememek gibi sebeplerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bilgi eksikliği varsa bu koşulların iyileştirilmesi, sağlıklı besinlere ulaşma ve doğru beslenebilme, sosyal alt yapının korunabilmesi ve her noktadan sağlık kurumlarına, hekime, ilaca ulaşabilmek çok büyükönem taşımaktadır.
Sağlık, 3 saç ayaktan oluşmaktadır. Zihin, Ruh ve beden. Beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemli olup refahın temelinde bu da vardır. Günlük yaşam içerisindeyaşanılanlar, sorunlarla baş edebilmek ve problemleri çözmek, günün getirdikleriyle mücadele ederken kadının kendine olan öz güveni, yapabilirliğini bilmesi ve motivasyonu sağlaması, ruh sağlığını zinde tutabilmesi, gücüne bağlıdır.
Kadınların, zihinsel ve ruh sağlığı da aynı beden gibi beslenmesi gerektiğini unutmamak gerekir ki ruhun geri beslenmesi, zihnin zinde kalması önemli olgudur.
Ruh sağlığını iyileştirmek ve iyi yönetebilmek adına, satırlara birkaç not düşmek isterim;
-Çevredeki insanlarda ilişki ve bağlantı kurabilmek İnsanlarla ilişkileri geliştirmek ve sürdürebilmek, ilişkilerin kalitesi ruh ve zihin sağlığı üzerinde çok etkilidir. Motivasyon gücünü sağlar ve ruhu besler. Bu sebeple insanlarla bağlantılı olmaya çalışmak, bu yeteneği kazanmak önemlidir.
-Kendine iyi bakabilmek
Bunun için yapılması gerekenler arasında ilk başta aktif olmak gerekiyor. Spor ve egzersiz hayatın bir parçası olmalıdır. Bu rutinlikten çıkarttığı gibi bedeni işlevsel hale getirir, çalışır halde tutar. Dengeli, doğal ve doğadan beslenmek, zararlı olan besinlerden uzak durmak, toksin ve ağır metal yükünden uzak kalmak, maruz kalmamak, hobi becereli kazanmak ve zamanı iyi değerlendirmek, sağlıklı nefes almak, ilaç kullanımına özellikle antibiyotik kullanımına çok dikkat etmek sayılabilir. Bunları hayatın içerisine yerleştiğinde, sağlıklı bir yol haritası da şekillenmiş olur.
-Zaman zaman kendine meydan okuyabilmek
Yeni beceriler kazanıp yepyeni bir şeyler öğrenmek için uğraş vermek. Eğitimler alarak kendini tamamlamak ve bunları yaparken adeta kendine meydan okurcasına motivasyonu sağlayıp, kendini iyi hissederken geri beslenebilmek. Öğrenme durumu yararlıdır; zihni, zinde ve aktif tutarken aynı zamanda da gelişime yardımcı olur.
-Dinlenmenin önemi
Düzenli ve kaliteli uyku düzeni içerisine girmek önemlidir. Zaman zaman hayaller kurmak, dinlenme zamanları açmak ve o zaman dilimlerinde keyif veren uğraşılar, hobilerin oluşumu
ruhu ve zihni besleyecektir.
-An”da kalabilmek
Anda ve akışta kalabilmek, anın farkındalığında ve farkında olarak bilinç düzeyini yükseltmek önemli olgulardandır. Yaşanan olaylarda, duyguların içerisine girebilmek yeni bir bakış açısı geliştirecektir. İç ve dış dünyanın farkında olabilme kabiliyeti geliştirmek iyidir.
-Yardım istemeyebilmek
Son olarak da, birilerinden ve çevreden yardım istemek güçsüzlük değildir. Zaman zaman bunu yapmak gerekir. Aslında, birlikte bir şeyleri yapabilme kabiliyeti sinerji de oluşturur. Bir şeyleri istemekten çekinmemek ve utanmamak gerekiyor. Çünkü, insanlar birbirlerini tamamlar ve dengelerler. Bu minik ipuçlarıyla ruh sağlığını daha dinç tutabilir ve küçük adımlar atarak koruyabiliriz.
Sadece beden sağlığını koruyabilmek mi, kadının başlıca sorunu!
-Elbette ki, hayır. Ruh ve zihin sağlığını meşgul eden birçok olayı aydınlatarak zemin buldurmakta ayrıca önem taşımaktadır.
“Kadınsan Yaparsın” tarzında bir söylemi çok da kullanmak istemiyorum.
Elbette ki kadınlar birçok görev tanımlamasının, çoklu işlerin üstesinden gelebilirler ve tüm bunları yaparken ertelenen sadece sağlıkları değildir. Birçok olgunun içerisinde sıkışarak, artı yüklerle de mücadele etmeye çalışır haldedirler.
Ne yazık ki, kadın!
Kendini ertelerken, haklarını savunmakta zorlanırken ve de bir çok yerde susturulup, hayat yükünün altında ezilirken dahi kadın kimliğine sahip çıkmaya çalışması da ayrı bir mücadelenin
yolu ve yolculuğudur. Kadının ruh ve beden sağlığını koruyabilmesi ve sürdürebilmesi yine toplumsal, sosyolojik ve kültürel pek çok olguyu da beraberinde getirmekte olup, düzenlenmesi ve düzeltilmesi gereken konulardır.
Tüm bunların sağlanması, insan olma ve bireysel bilince varabilme yolculuğunun da yapı taşlarını oluşturmaktadır.
Dişi, eril ya da ying yang gibi birbirini tamamlayan insan türünün birlikte hareketinden ve birbirini anlamasından kuvvetin doğacağını, bütünlüğün sağlanacağına inananlardım.
Kadın ve erkek, hayatın paylaşımında ve dengesinde kalarak, birbirlerini besleyerek ve değer katarak, insan olmanın kutsallığında yol aldıklarında mana yerini bulur ve kadın insan, erkek insan kimlikleri anlam kazanır.
Peki, bu durumda erkekler ne yapmalıdır?
Kadınlara düşen onca görevin farkındalığında ve takdirinde olmaları iyi bir başlangıçtır. Eşlere, kız çocuklarına, annelere, çalışan kadınlara üstlendiği görevlerde yardımcı olabilmek, onların
hayatlarını zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak, görev paylaşımları yaparak hayatı müştereken kucaklamak, erkek dünyasında ne bir eksiklik ne bir eziklik durumudur. Kadın, doğurganlığı ile yaşama açılan kapıdır.
Erkeğin, bu anahtarı yürekte hissederek kadının karşısında değil, yanında olmayı seçmesi ise doğruya giden yol ve davranış biçimidir.
Erkek ve kadınların, eşit şartlarda hayatı kucaklayıp, tüm bu bahsi geçen olguları büyütebilmeleri ise varılması gereken nihai noktadır. O zaman dünya daha kolaylaşacak ve tanımlamalar gerçek yerini bulacaktır. O gün geldiğinde, kadın cinayetlerinden, töre veya namus kurbanlarından, aşiret evliliklerinden, kimlik mücadelesinden, cinsel ve ruhsal tacizden,
şiddet ve korku eylemlerinden, dayaktan bahis dahi olmayacaktır.
İşte o zaman, dünyaya geliş sebepleri, kimliklerin ötesine geçerek insan kimliğiyle mana bulacak ve işte o zaman, yakılan, taşlanan, idam edilen, sömürülen, ezilen kadın kimliği gerçek anlamda adını ve yerini bulacaktır.
Yıllarca mücadele vermiş olan tüm emekçi ve yürekli kadınların ruhları huzura erecek, geçmişin gölgesi temizlenip bu derin yaralar kapanacaktır.
Bu onur gününü tüm dünya kadınları için ve geçen yüzyılda kaydedilen tüm ilerlemeleri kutlamaktan gurur duyuyorum. Bu ilerlemelerin gerçekleştirilebilmesi için pek çok çalışma ve mücadele yürütülmüştür. Bunlar için, teşekkür edilecek pek çok insanın var olduğunu biliyorum.
Bugün, sivil toplum kuruluşlarından araştırmacılara, sağlık profesyonellerinden sanat kadınların, tarlada çalışan kadından fabrikada çalışan kadına, öğretmenden ev kadınına,
girişimci iş kadınlarından siyaset ve hukuk alanındaki kadınlara, bilişimci kadınlardan medya mensubu kadınlara ve şemsiyenin altında toplanmış sayamadığım tüm kadınların, anlam yüklü günüdür.
Nicesine.
-Uzun bir yoldan geldik ve hala gitmemiz gereken uzun bir yol var.
Ama başaracağız.
Kadın olmanın faziletinde, bu anlamlı günü kutluyorum.
Sevgilerimle,
Sibel İNAN / Araştırmacı yazar
.
.