Stres soslu korona günleri
Bin sevgi ve saygıyla selamlayıp başlamak istiyorum yazıma.
Bir önceki yazımda söz verdiğim gibi, içinden geçmekte olduğumuz Korona Günlerinde her birimizin değişik düzeyde yaşadığımız stresi ve yaratabileceği sonuçları anlatmaya çalışacağım.
Zihin-beden arasında bir ilişki olduğunu söyleyerek başlayalım o zaman. Ancak bu, üzerinde çok tartışılan bir konudur. Geçmişi Antik Yunan çağlarına kadar dayanır. Sağlık ve hastalığın tanımı, hastalığın nedenleri ve tedavilerine yaklaşım konusundaki modellerin tanımında zihin ve bedeni birbirinden ayıran görüşler olduğu gibi, ikisinin bir arada olduğu görüşler de yaygın olarak tartışılmıştır. Bu tarihsel süreci uzun uzun anlatarak fazla zamanınızı almak istemiyorum.
Stres soslu korona günleri
Günümüze gelecek olursak…
Bugün yaygın olarak, zihin-beden görüşü açısından bütüncül (holistik) yaklaşımı benimseyen, hastalık ve sağlığı hem zihin, hem de bedenin bir parçası kabul eden ve buna sosyal yaşamı ekleyen “biyopsikososyal” model kabul görmektedir. Bugünlerde adını sıklıkla duyduğumuz Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ-WHO) sağlık tanımıyla da örtüşen bu model, temelde sağlık veya hastalığın biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin olumlu/olumsuz etkileşimleriyle ortaya çıktığını kabul eder.
Bu tanımın stres ile ilgisi nedir diye düşünebilirsiniz?
Yazmaya devam edelim o zaman.
Stres soslu korona günleri
Örneğin hastalığın oluşumunda genetik faktörlere vurgu yaptığınızda bu modelin biyolojik boyutunu; sigara, yeme alışkanlıklarımız veya strese vurgu yaptığınızda bu modelin psikolojik boyutunu; bu hastalığın ortaya çıkmasını engelleyecek sosyal destek ve akran ilişkilerine vurgu yaptığınızda da sosyal boyutunu açıklamış olursunuz. Ancak hastalık ya da sağlıklı olma hali; ne sadece biyolojik, ne psikolojik, ne de sadece sosyal etkileşimler ile ortaya çıkmaz. Bunların hepsi ya da en az ikisi bir hastalığın ortaya çıkışından sorumludur, demek yanlış olmaz sanırım.
Artık Covid-19 pandemisinde ortaya çıkan kaygı durumumuza bu açıdan bir göz atalım isterseniz.
Yukarıdaki modele göre, virüsün varlığı ve neden olduğu fizyolojik belirtiler bu tanıma göre biyolojik kısmını ilgilendirir. Ancak bir pandemi oluşu, duruma sosyal ve psikoloji açısından yaklaşımı da gerekli kılıyor.
Ben bu yazımda pandemiyle mücadelede biyolojik ve sosyal alanda mücadeleye devam edilmesi gerektiğini unutmadan mevcut durumumuzu psikolojik boyut üzerinden anlatmaya devam edeceğim.
Korona virüsü, gerçek bir tehdittir. Neden olduğu hastalık, yazı kaleme alındığı tarihlerde henüz tedavi edilememekte, henüz herhangi bir aşı ya da bağışıklama yöntemi de bulunamamıştır. Her insan böyle bir durumda korku duyar, duymak da zorundadır. Çünkü bu dozunda korku veya bu durum karşısında oluşan dozunda stres; bizleri ortaya çıkan bu durum karşısında önlem almaya yönlendirecektir.
Stres ile ilgili yapılan araştırmalara göre strese yol açan üç evrensel faktörün olduğu tespit edilmiştir:
- Belirsizlik
- Bilgi eksikliği
- Kontrol kaybı
Doğduğumuz günden bu yana kontrolümüzde olduğunu düşündüğümüz birçok durum olduğunu sanıyorduk. Karantina başlayıp evlerimize kapandığımızda bunun hiç de öyle olmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Birçoğumuz için sarsıcı bir deneyimdi.
Zihnimizin belirsizliğe uzun süre tahammül edemediği söylenir, doğrudur. Bu yüzden ilk yapılması gereken bunun düzenlenmesidir. Konunun uzmanları yaşantımızı aniden değiştiren bir durum karşısında gerekli ve yeterli önlemlerimizi alıp, hemen ardından zihnimizi her şeyin yolunda gittiğine ikna edecek referanslar oluşturmaya çalışmamız gerektiği konusunda hemfikirler. Kendimiz ve yakın çevremiz ile ilgili yeni ve sürece uygun kurallar belirlemek, bunları yazılı hale getirmek karantinanın ardından normalleşmeye çalıştığımız bu dönemde belirsizliğe karşı duruşumuzu daha da güçlendirecektir. Ancak bu normalleşme sürecinin gereklerini yerine getirirken aşırıya kaçmadan ve bir tehdidin süregelmekte olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Stres soslu korona günleri
Korona virüsüne karşı alacağınız bireysel önlemleri belirlemek ve bunlara uyup uymamak tamamen sizin elinizde. Bu süreci nasıl değerlendirebileceğinize yine siz karar verebilirsiniz. Ama ne yaparsanız yapın hareketsiz kalmamaya, verdiğiniz kararları uygulamaya çalışın. Erteleme ve tembellik ayrı alışkanlıklardır. Tembellik hakkınızı biraz kullanabilirsiniz. Bu da bir tercihtir. Ama süresine dikkat edin. Bedensel olarak hareketsizlik uzun sürecek olursa zihinsel olarak da sıkıntılar yaşamaya başlayabilirsiniz. Çünkü beynimiz karar verme ve bunları uygulamaya programlanmıştır.
Ayrıca kontrol edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz şeylerin listesini yapıp kontrol edebilecekleriniz ile ilgili neler yapabileceğinizi belirleyince kendinizi daha iyi hissetmeye başladığınızı göreceksiniz. Yeter ki kontrol edemeyeceklerimiz konusunda takıntı oluşturmayalım. Başka birinin maske takıp takmayacağını kontrol edemezsiniz ya da güvenli mesafe kurallarına uyup uymayacağını. Hükümetimizin ya da dünyadaki diğer ülke yöneticilerinin “bu süreçte” uygulayacakları sosyal veya ekonomik tedbirler üzerinde de çok fazla bir yaptırım ya da kontrol şansınız olmayabilir. Şimdilik kaydıyla bunu olduğu gibi kabul etmek ve kontrol edebileceklerimiz üzerinde yoğunlaşmak stresimizi kontrol altına almamızda yardımcı olacaktır. Kaygılarımızı azaltacaktır.
Bilgi eksikliğimizi sadece güvenilir kaynaklardan tamamlamaya çalışmak, oluşacak kirliliği azaltmamıza yardımcı olabilir. Ayrıca bu süreçte sosyal medya detoksu uygulamak, yapabileceğimiz en akıllı seçimlerden biri olacaktır.
Yaşamsal olarak hayati bir öneme sahip fizyolojik bir mekanizma olan stresin, bedenimiz üzerinde yıkıcı etkilerinin olacağını söylemek bir paradoks gibi gelse de durum ne yazık ki böyledir. Yapılan birçok araştırma stres etkilerinin uzun sürmesi durumunda bedenimizde birçok hasarın ortaya çıktığını göstermiştir.
Stres soslu korona günleri
Belirli ölçüde stres, bizi gerçek veya algılanmış bir tehdite karşı koruyacaktır. Ancak uzun süreli ve kontrol edilemeyen bir stresin bağışıklık sistemi üzerinde engelleyici bir etkisi olduğunu açıklayan birçok kaynak da mevcuttur. Bu araştırmalara göre boyun altı bezi olan timüsta ve lenf bezlerinde gözle görülür değişiklikler meydana gelmektedir. Ayrıca hormonal sistemde, böbreküstü bezlerinde ve sindirim sistemimizde bağırsak duvarımızda da bazı değişiklikler oluşmaktadır.
Tüm dünyayı etkisine alan Covid-19 pandemisinde özellikle bağışıklık sistemimizi güçlü ve mücadeleye hazır tutmak en önemli görevimizdir.
Elbette sadece strese karşı değil, bağışıklığımızı destekleyecek diğer önlemleri de almak bu dönemde çok önemli görünüyor.
Pandeminin başlamasıyla birlikte hükümetin aldığı kararlarla birlikte bazı ekonomik tedbirler de yürürlüğe girdi. Bu tedbirlerin içeriği, yöntemleri, doğruluğu, yeterliliği; sosyoloji, hukuk ve siyaset biliminin bir konusu olup, bir başka yazının konusu olmaya adaydır. Bir sosyolog adayı olarak bunu bir başka yazımda tartışabilirim belki.
Ancak ne olursa olsun yardımlaşma, özellikle yaşadığımız toplumda, önemli bir kavramdır. Uygun, doğru ve yerinde yapıldığında karşılık bulan önemli bir eylemdir. Araştırmalar göstermektedir ki; yardımlaşmak, birilerine yardım etmek, diğerkâmlık stresimizin olumsuz etkilerini bir nebze de olsa azaltıyor.
İçinden geçtiğimiz bugünlerde veya başka günlerde daha mutlu olmak hepimizin hakkı. Bunun yolunu size sizden başkası gösteremez, bunu size sizden başkası yaşatamaz, biliyorum. Ama yine de daha mutlu kalın, diyerek noktalıyorum yazımı.
Bin sevgi ve saygıyla kucaklıyorum hepinizi…
KAYNAKLAR:
- AÖF Sosyal Psikoloji II ders kitabı
- Vücudunuz Hayır Diyorsa, Gabor Mate
- Anksiyete Bozuklukları ve Fobiler, Aaron T.Beck veGarcy Emery
- Sosyolog, Yazar Nurdoğan Arkış facebook sayfası, https://www.facebook.com/sosyolognurdoganarkis/