Beynimiz gerçekten özgür düşünebiliyor mu
Beynimiz gerçekten özgür düşünce mi üretiyor yoksa kontrol altında mı, belli davranışlara yönlendirilmek için hangi yöntemler kullanılıyor ve bizler ne kadarının farkındayız?
Kontrol edilen zihin ikna ve telkine açık hale gelir ve istenilen davranışları farkında olmadan yapmaya başlar. Eğitim, bir ürüne yönlendirme, alışkanlıklar kazandırma, bağımlılık yaratma, reklam, kışkırtma, sürü psikolojisi oluşturma, manüpilasyon uygulamalardan bazıları. Gün geçtikçe de akıl sağlığını korumak güçleşmektedir. Basın, sinema, diziler, haberler, reklamlar vs ile yapılan telkinlerle kontrol alanı oldukça geniş bir alana yayılıp davranış biçimlerimiz etki altına alınıyor.
Konu zayıflama olunca bu durum daha da ciddiyet kazanıyor.
Çünkü ince ve seksi olmak pazarlanırken ve buna ulaşmak bağımlılık derecesinde arzulatılırken oluşan zayıf noktamız tuzağa düşürülüyor. Zayıflamak için sunulan ve gerçek değeri olmayan pazarlama materyallerinin peşinden koşuyor, her yolu deniyoruz. Diğer taraftan başka bir sektör gıda maddelerinin içine koyduğu MSG gibi katkı maddelerinle o gıdalara bağımlı olmamızı sağlıyor.
Sonuçta çarkta koşan hemstırlar gibi sonuçsuzca dönüp duruyoruz. İki kilo verip 5 kilo alıyor, 5 kilo verip 10 kilo alıyoruz. Bir yandan ince olmak arzulatılıyor, öte yandan tüketim kamçılanıyor, tüketilen gıdaların içi katkı maddeleriyle dolduruluyor ve bağımlı kılınıyoruz.
Sonra zayıflama ürünleri yada destek ürünler pazarlanıyor, olmadı ameliyata giriyoruz o da olmadı değişik programlara katılıyoruz ama sonra diğer çarkın içinde tekrar kilo alıyoruz ve yeniden denemeye başlıyoruz. Ve sonuçta kazanan sadece bilinçlice bu döngüyü kurgulayanlar oluyor.
Oluşan kollektif bilinç, oluşan morfogenetik alanla birlikte artık bu sistem içimize işliyor. Bizleri manipüle etmeye çalışan zihinlerden kurtulabilmek için doğru enerji alanlarına ihtiyacımız var. Doğru enerji alanları ile yaratılacak doğru morfogenetik yapılanmaya ve özgür düşünmeye ihtiyacımız var. Birşeyi doğru gibi sunanların zihinlerinin altında yatan dünya bambaşka ise o enerji alanı bizi başarısızlığa götürmenin dışında birşeye hizmet etmiyor maalesef.
Bu noktada farkındalık gerekiyor…
100 maymun deneyini çoğunuz biliyorsunuzdur. Bir adada bir maymuna patatesi yıkayarak yemesi öğretilir. Onu gören diğer maymunlarda patatesi yıkayarak yemeğe başlar. 100. maymunda patatesi yıkayarak yemeğe başladığında çok ilginç bir sıçrama görülür. Birbirinden haberi olmayan diğer adadaki maymunlarda artık patatesi yıkayarak yemeğe başlamıştır. İşte bu morfogenetik olay… bir zaman sonra genlere kodlanıyor ve o bir davranış biçimi olarak değer kazanıyor. Genlerimize kodlamaya çalıştıkları; ye ye kilolu ol ama incelik güzeldir, zayıflamaya da çalış ama sonra yine ye ve yine yine… Yemek keyiftir!!! Mutluluk, yemekle üretilen serotoninden ibaret hale getirilmiştir… Döngü bu, sistem bu, kazananlar ise belli…. Tüm bunları birebir yaşamış biri olarak sizleri bu çarkların arasından çıkmaya davet ediyorum. Manipülasyondan kurtulmanın tek yolu hakimiyet altına girmemek, güdümlenmemek.
Diğer deyişle BİRİLERİNİN SİZİN YERİNİZE DÜŞÜNMESİNE İZİN VERMEYİN. Bilmek deneyimdir…
“Herkese kulak ver, çok az kişiye güven.”
Bahar Pançuk Deniz