Türk futbolu Türk sporu!
Türk Futbolu Çaresizlik içinde can çekişen kısa vadeli başarıya endeksli bir yapıdır.
Eleştirinin acımasızca yapıldığı sporun içinde yer almayanların bile görüş verdiği bir spor türüdür.
Neden bu durumdayız… Aslında birçok nedeni var. Ben aklıma gelenleri yaşayıp tecrübe ettiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Futbolumuzun gelişmeme nedenlerini şu şekilde sıralayabilirim. Sporun içinden gelmeyenler, Spordan ve Futboldan anlamayanlar, torpilliler ve gelişime kapalı olanlar olarak sıralayabilirim…
Türk Futbolunun dünyadaki yeri nerede! FİFA dünya sıralamasında beş puan yükseldik dört puan geriledik haberlerini bolca duyarız. Bunlarla avunur sonra unutur gideriz. Sorgulamamız gereken birçok neden var iken bunları sorgulamadan sorunların çözümü için içini doldurmadan atlar geçeriz. Çözümlenmeyen sorunlar geçmişte kalırken yenileri ile başa etmeye çabalar dururuz. Hep bir kısır döngüdür. Öncelikle herkesin kendisine sorması gereken soru şu olmalıdır.
Gelişime ne kadar açığım.
Türk insanı asla eleştiriyi kabul etmez asla geri bildirimde bulunmaz ve asla başarısızlıktan da bir ders çıkarmayı bilmez. Gelişime ve öğrenime her zaman kapalıdır. Anı yaşar ve anlık değerlendirir. Sporun içinde yer alan ve bilirkişi olarak kabul edilebilecek insanları bile bir hareketi ya da bir duruşunu beğenmediği için yerden yere vurmayı iyi bilir. Moral bozar de motive eder. Spor ile uğraşanlar eminim antrenmanlarda maç öncesi ya da maç sonrası yaşanmışlıklarını hocalarının söylem tavır ve davranışlarını hatırlamışlardır.
Dünyada Futbolu kabul görmüş Arjantin, Almanya, İspanya, Hollanda, Brezilya, Fransa ve son şampiyon Portekiz bile her geçen yıl futbol kalitesinin üstüne koymakta yeni sistemler ve oyun anlayışları geliştirmekteler. Futbolunu geliştiren bu ülkelerde nüfusları bizden az da olsa Futbolcu ihracatı yapabilmekteler. Türk futbolu kaç futbolcu ihraç edebiliyor? Ya da A takıma alt yapıdan kaç futbolcu çıkarıyor?
Türk Futbolu alt yapıya önem verir gibi görünür ama vermez. Kulüplerin alt yapısından yüzlercesi kaybolup bir kenara çekilmiştir. Genç yetenek sıfatları yedek kulübesine yazılıp hatıra olarak kalmıştır. Türk futbolu uzun vadeli plan yapmaz. Gelişime ve eleştiriye kapalıdır. Bu böyle gelmiş böyle de devam edecektir. Tüm söylentiler yapılmak istenenler projeler… Hepsi havanda su dövmeye benzer. Çünkü Futbolun içinde çok büyük kavgalar vardır. İşin içine ekonomik değerler girince herkesin rengi değişebilmektedir. Bu işe yüreğini gönlünü koyan insanların zamanı çoktan geçmiştir. Çok yetenekli çocukların sırf hocanın keyfi yerinde değil diye yönetimin transfere ihtiyacı yok deyişleri ile kaybolmuştur. Hiçbir maddi talebimiz olmamasına rağmen ben ve arkadaşım Serdar KELLECİ ile Türk futboluna sunmuş olduğumuz yetenekler ellerinin tersi ile itilmiş hocalar ve kulüp yöneticileri tarafından kabul görülmemiştir. Bunu bizzat yaşayıp tecrübe etmiş bulunmaktayız. İkimiz de iş güç sahibi insanlarız. Bu işlerde sadece gönül vermiş fedakârlarız. Eminim bu yazıyı okuyanların da bir hikâyesi vardır.” Yetenekli olup torpili olmayanlar yeteneksiz torpillilere kaybetmeye mahkûmdur.” Buda benim oluşan görüşümdür.
Arkadan konuşulanlar, Planlar hesaplar. Birileri birilerini kuyusunu kazar basamak olarak kullanmaktadır. Başarıyı getirebilecek her şeyi göz ardı edebilmektedir. Hiç kimse kendisinde çok bilenle yan yana gelmek istemez. Gelir ise kendi yerinden olacağını düşünür koltuk sevdası ağır basıp karşısındakini harcayabilir. Bu ülkede Spor için Futbol için kim kime el vermiştir. Ben bir örneğini gösteremem. Var ise bilen paylaşmasını önemle rica ederim.
Gidebildiğiniz kadar amatör maçlara gidin ve gözlemleyin.
Bir ülkenin futbol geleceği orada yatmaktadır. Bir sahada on iki takım idmanını izleyebilirsiniz. Harap ve bitap düşmüş soyunma odalarını görebilirsiniz. Hocaların bir futbolcu yetiştirmedeki yetersizliklerini de şahit olabilirsiniz. Hangisini elimize alsak elimizde kalacak cinsten olduğu aşikâr.
Ülkede bunları açık yüreklilikle söyleyebilecek birçok insan olmasına rağmen “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diğer bir deyişle üç maymunu oynamakla geçiştirilmekte ve harika bir futbolumuz varmış gibi gösterilmektedir. Bir defa Türkiye süper liginin dört büyükler kavramı bu ligin resmi olarak kurulduğu 1959’dan tam yarım asır sonra farklı bir kulüp şampiyonluğunu ilan ederek değişmiştir.
Ne zaman farklı şampiyonlar çıkar o zaman Türk futbolu makûs tarihini yenmiş ve gelişmişlik seviyesine gelmiştir diyebiliriz. Bu yıl için Başakşehir kulübü ve Konyaspor için ümitliydim. Başakşehir yoluna emin adımlarla devam etmekte. Uzun vadeli planlar içinde olduğu ve uyguladığı gözlenmektedir. Kaldı ki her yıl lig sıralamasında bir üste çıkmayı başarmıştır. Futbolunun üstüne koyarak yoluna devam ettiği oynadığı maç performanslarında fark edilmektedir. Bu planlamayı sporumuz ve futbolumuz geneline yayarsak sporun ve futbolun keyfinden ve verdiği zevkten vazgeçilmez bir hal alarak farklı takım şampiyonlukları, Yeni yetenekler ve futbolcu ihracatlarını Çok rahat görebileceğimiz düşünüyorum. Sevgiyle ve sporla kalın.