Çiçeklerle yaşam koçluğu – Ayşegül Savaş
Yoksa siz de,geçmiş ve gelecek arasında takılıp kalanlardan mısınız? Affetme ve affedebilmeyi hala başaramamanızın sebebi sizin aşırı hassas olmanızdan mı? Yoksa karşınıza çıkan insanların hep kaba olmaları bir tesadüf mü? Hep aynı olayları yaşamakdan yoruldum diyenlerden misiniz?
Kendimize yaşam yolunda kılavuzlar seçmeliyiz kanımca,bizi eğitecek,ilerletecek,bütünü görebilmemize vesile olabilecek bir kılavuz. Bizi zihnimizle hastalandığımızda sakinleştirecek,algılarımızın pasını silebilecek bir kılavuz,iç ses,sağ duyu adına her ne derseniz.
Zihnin eğitimi,ruhun seviyesi,bedenin disiplini sağlayacak bir Kılavuz,yol gösterici. Başka bir zihin yükü taşımadan,sadece kendi yeteneklerimizle çözebileceğimiz bir kılavuzdan söz ediyorum. Günde bir kaç saatinizi ayırmanıza gerek yoktur onunla çalışırken. Günde bir kaç dakika yeterlidir ilk zamanlarda,sonrasında Çiçek sizinle olan temasını sağlar ya da bir elçi seçer size aktarması için. Çiçeği bilen,onun sesini,huyunu,suyunu bilen biri. Ya da bir gün sizi kolunuzdan çekip senfonik bir konsere götüren,daha iyi görebildiğiniz daha iyi tad aldığımız bir yaşama götürür çiçekler. Geçmişi ile fazlaca zaman kaybedenler,kendileri gibi olanları bulunca bir araya gelmeye ve kafalarını daha da bu konuya yormak üzere birleşmeye,çoğalmaya başlarlar. Zincirin halkasına sıkı sıkı tutunanlardan olursunuz,birbirinizin avuntuları ile nice perşembleri salılara devirirsizin ve zaman size dokunmadan akıp gider. Ta ki bir gün şimdiye ait bir olay,durum sizi kendine getirinceye kadar. Bu aşırı sevinme ya da aşırı üzülme hali ile bugüne,şimdi ki zamana gelirsiniz,şimdi sırada gelen bu durumun yaşanma,eskime süresi var elbette ki zihninizde.
Geleceğin ve geçmişin bir yerlerinde durup,ayak da saatlerce kalmaktansa,bir an önce sıraya girip anın içine zihni alıştırmak,ona bunu öğretmek gerekir. Ancak anne öğretebilir kanımca bu yüksek olgunlaşmayı. Çocuğunun başını okşayarak sevgi ile,zıtlaşmadan,asla kırma ihtimali olmadan. Çiçek Anne olur bu süreçde,acele etmeden sizinle aynı frekansa girer,bunu yaparken incitmez,tam tersi sorunun en karanlığına,elinde ki büyük ateş meşalesi ile ilerler,karanlığın derinlerine yani bilinçaltı ormanına girince,şefkatle davranır,ihmal edilmiş,itelenmiş,bastırılmış her bir duyguya,olaya,şahısa. Ego her şeyin farkına varıp zihnimize alarm verir,tehlikeli bölgede gezen ışıklar var diyerek bağırır avaz avaz. Ama öylesine geçmiş ile meşguldür ki ezip geçer gelen sesleri. Geçmişinde öylece kalmaya devam eder,aklın pas tutmasına,kalbin yorulmasına,uykuların kaçmasına izin vererek hem de bile bile.
Gelecekle geçmişin arasına sıkışıp kalan zihin,bu çıkmazın içinde dönüp durur,aynı olayları,durumları tekrar tekrar yaşar. Hep beni buluyor bu olaylar demek adetten olur. Ya da Bu kaçıncı? derken bulu veririz kendimizi,benzeri yaşadığımız acıyı tekrar etmekden o kadar korkar oluruz ki,şimdi olup bitenlerden çok sonra haberimiz olur. Zihin geçimiş de o kadar takılıp kalır ki,yaşadıklarından kurtulmasını ona yasaklar uykular. Benzer yaşananların dert ortakları aranıp durur. Bir çoğumuz yaşadıklarımız yüzünden adım atmakdan korkar oluruz. Yaratıcı potansiyel öz güven ve cesaretsizlikten zayıflar,giderek kullanılmayan paslı,tıkalı bir alan olur. Bu durum zihnin düşünme biçimini etkiler,tek taraflı,çok yönlü olmaya gerek duyulmayan bir hayat yaşanır. Rutinleştirilen her mevzu bir zamanda alışkanlığa döner,alışkanlık Egonun kız kardeşidir. Ego onu yanına almadan hiç bir yere gitmez,hiç bir şey yapmaz.
Çözüm odaklı düşünce sistemine yaratıcı zeka denir,bunu bir çoğumuzun bildiğinden eminim,çocukluk evrelerinde başlayan yaratıcı zeka kavramı daha ileri ki olgunluk yaşlarında kaybolur,bu yaratıcı zeka aldığı eğitimi tamamiyle unutur,kendi yeteneklerini ve kişisel gelişimi ile olan alakasını keser. Oyun oynamakdan vaz geçen herkes içinde ki çocuğu bir zaman sonra unutur. O çocuk bizim ruhumuzdur,O çocuk sağ duyumuz,O çocuk kalbimizin sesidir. Oysa ki yaşam içinde her gün algıladıklarımız ve bilinç altına kayıt yaptığımız o kadar çok materyal var ki. Algıladıklarımız çok fazla olunca, algıda seçicilik yapma zorunluluğu doğuyor. Saf,çocukça seçimlerimiz yerini yaratıcı zekanın yaşam pratiği ile birleşmesi ile hayat buluyor.
Cepde hep var olan duygusal zeka hayatımızın sonuna kadar bizi götürebilir,deneyimler yaşatır ama Yaratıcı Zeka için Zihini eğitmek,onunla ilgilenmek ve yaratıcı alanlar üzerine odaklanmak gerektirir. Sanat,Bilim,Felsefe gibi konularla yol almak,onların oyuncakları ile oynamak için Yaratıcı Zekanın işin içinde olması gerekir. Her yeni yaratım,yeni bir hücrenin doğmasına,yaşam öz güveninin sağlamlaşmasına,kendine olan öz güvenin denge ve uyuma kavuşmasına neden olur. Çözüm odaklı düşünce sistemini çalıştırır çiçekler. Yüksek frekansları ile düşük frekans boyutuna ulaşırlar,hummalı bir çalışma başlar. Blokajlar,negatif enerji aksaklıkları temizlenir Eterik bedende,Fiziksek bedende toksin atımı başlar. Zihin susmayı öğrenir çiçek annelerin öğütleri ile.
Heather çiçeğinden,Mimulusa,Mimulus dan Water Wiolet Çiçeklerine varan geniş bir Çiçek skalası içinde Bach 38 Çiçek Çare sunar,Avusturalya Çalı Çiçekleri Terapisi 69,FES Çiçek Anneler 89 Çiçeğe kadar eşsiz renkler,kokular ve titreşimlerle yüklü şifa anneler vardır. Bugün Bireysel ve Ruhsal gelişim adına Çiçek Terapisi,Renk Terapisi ya da Yoga,Meditasyon gibi her ruhsal çalışma,sınırsız gelişim şansı sunuyor. Sizin hala bir Yaşam Koçunuz yok mu? Hala Çiçek Terapi ile tanışmadınız mı?