Dünyaca ünlü microart sanatçımız Hasan Kale ile pazar sohbeti
“Hasan Kale; İncir Çekirdeğini Dolduran Sıradışı Bir Sanatçı”
Hayatınızda gözlerinize inanamadığınız, aklınızın bir türlü almadığı olaylar yaşamışsınızdır.
Benim yaşadığım böylesi anların sebebidir Hasan Kale. Neden mi? Yıllar evvel bir eserini gördüm, bir kelebeğin kanadına İstanbul resmedilmişti. Sonra merak ettim kimdir bu eserin sahibi diye. Derken kendisi ile tanışma, sergilerini gezme ve Hasan Kale’yi tanıma fırsatını yakaladım. Hasan Kale; Mikrosanat yapan yani küçük objeleri tuvale dönüştüren bir ressam. Hepsi bu kadar mı? Elbette değil. Onu büyüleyici yapan, farklı kılan ve bu sanatta çığır açmasına neden olan ilginç özellikleri var. Kahve fincanları, fındık fıstık kabukları, kibrit çöpleri, toplu iğne başı, iğne deliği, çivi başı, soğan zarı, pirinç tanesi, erişte, tel şehriye, kum tanesi, arı, sinek, sivri sinek ve kelebek kanadı, balık gözü, balık pulu, patlamış mısır tanesi, ay çekirdeği içi, makarna çeşitleri, aklınıza gelebilecek her türlü küçük objeyi tuval olarak kullanan ve bu objelerin üzerine ağırlıklı olarak İstanbul’u çizen Hasan Kale insan aklının sınırlarını zorlayan bir yeteneğe sahip. İlk sergisine gittiğimde tabiri caizce ağzım beş karış açık kalmıştı. Onun çıplak gözle çizdiği resimleri biz ancak büyüteçle görebiliyorduk.
Hilesi hurdası yok! Resimlerini çıplak gözle çiziyor!
Benim için eserleri inanılmaz yapanda işin bu detayı. Sergiyi gezerken yaşadığım şoku anlatacak kelimem inanın yok. Elimde büyüteçle eserlerini incelerken başımı kaldırıp ona baktığım “Hasan Kale kesinlikle bir insan olamaz, bu eserleri bir insan yapmış olabilir mi?” diye düşündüğüm ve hayretler içinde ona baktığım anlar olmuştu. Yıllar sonra itiraf ediyorum.
Hasan Kale eserlerini zaman zaman sosyal medya üzerinden paylaşıyor ancak onları yakından görmek lazım. Onları yakından görüp benim gibi şaşırmayacak tek bir kişi olabileceğine inanmıyorum. Eserleri arasında kibrit ucuna resmedilmiş Einstein, Dali ve Çaykovski portreleri, bademe işlenmiş İstanbul panoraması ve bir inciye nakşedilmiş günbatımı, bir pirinç tanesinin üzerinde Atatürk’ün yüzünü görebilirsiniz. Onun başarısının sırrı ne diye düşündüğümde tek başına yetenek diyemiyorum. Allah vergisi bir yeteneği var ancak bu tek başına yeterli olur muydu? İşini aşkla, sabırla, disiplinle ve özenle yapmasa, zorluklar karşısında havlu atıp geri çekilse bu eserler ortaya çıkar mıydı?
1959 yılında Bursa İnegöl’de dünyaya gelen Kale, 6 yaşındayken resim yapmaya başlamış, o gün bugündür fırçasını elinden hiç düşürmemiş. O alaylı yetişen bir sanatçı. Yani demem o ki; kendisine hiçbir şey tepside sunulmamış. Peki Hasan Kale ne yapmış? Allah’ın verdiği yeteneğe şükretmiş, kendisine güvenmiş, çalışmış, çalışmış, çalışmış. Hiç yorulmadan, pes etmeden, sabırla çalışmış. Ülkemizi dünyanın pek çok farklı ülkesinde başarı ile temsil eden Hasan Kale’nin bu coğrafyada doğmuş bir sanatçı olmasından dolayı bir Türk olarak onunla gurur duyduğumu belirtmeden geçemem.
Bu gün kendisinin “Sıradışı Tuvaller” sergisinin açılışındaydım. Sergide Hasan Bey bir inci tanesinin üzerine İstanbul’u resmetti. Bu canlı performansı nefesimizi tutarak izledik. Gözlüğünü taktı ve İstanbul’u alıp oldukça kısa bir sürede küçük bir inci tanesinin üzerine taşıdı. Sergiye katılan Bakırköy Belediye Başkanı Sayın Dr. Bülent Kerimoğlu Hasan Kale’nin elini sıkarak herkese Atatük’ün o meşhur sözünü hatırlattı;
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız”
Microarta nasıl başladınız?
Hasan Kale: 80’li yıllarda minyatür sanatına başladım ve bu sanat üzerine uzun yıllar çalıştım. Microarta ise minyatür yapmamaya karar verdiğimde başladım. 1996 yılında bir gece saat 03:00 gibi kahve içiyordum ve bir yandan da ne kadar ince çizgiler çizebildiğimi görmek için el antremanı yapıyordum. Bir milimetreye birbirine değmeyen 25 çizgiyi yapabildiğimi gördüğümde daha ne kadar küçük yapabilirim sorusu kafama takıldı.
İki seçeneğim vardı; ya buna hiç bulaşmadan ömrümün sonuna kadar keşkelerle yaşamak veya içimden gelen sese kulak verip denemek. Ben denemeyi, zor olanı seçtim. İşte şimdi karşınızdayım ve sorularınızı yanıtlıyorum.
Mehmet Siyahkalem, Nakkaş Osman ve Levni gibi üstadları incelediğinizi ve siz de ayrı bir yerleri olduğunu biliyorum. Onları farklı kılan ve onlarda sizi etkileyen nedir?
Hasan Kale: Ben alaylı yetişmiş bir sanatçıyım. 80’li yıllarda minyatür sanatına başladığımda minyatür dersi veren hocalardan ders almak istedim, ders vermek istemediler, çaldığım kapılar yüzüme kapandı. Sebebi niye diye hiç sormadım. Kendi başıma incelemelere başladım. Mehmet Siyahkalem çok ilgimi çekti, sadece benim değil Pablo Picasso, Pierre Auguste Renoir gibi ressamlarında ilgisini çekmişti, hakkında pek çok şey söylenmişti, hala da anlaşılamayan bir çizgisi var işin açıkçası. Mehmet Siyah Kalem’den fırçanın kıvraklığını, Levni’den renk ve ahengi, Nakkaş Osman’dan sultan portrelerinin inceliğini öğrendim. Sonunda üç farklı üstattan öğrendiklerimi harmanlayıp kendime has bir çizgi ortaya koydum. O yüzden bir Hasan Kale çizgisi oluştu zaten. Dikkat edilirse yaptığım hiçbir eserin atında Hasan Kale imzası yoktur. imza eserlerdir. Üç farklı dönemin üç farklı üstadı bana hocalık yapmıştır. Hoca sadece sizi elinizden tutup size bir şeyler anlatan kişi demek değildir. Bir film izlersiniz, bir heykel ya da resim görürsünüz, bir şiir okursunuz, içinde bir öğretisi vardır ve size bambaşka bir kapı açabilir. Siz o kapıdan girerseniz hocanız odur. O yüzden bu üç farklı dönem benim için önemlidir ve bu üç değerli üstadı kendime hoca olarak kabul ettim.
Siz pek çok farklı objeyi tuval olarak kullanıyorsunuz? Bunun amacı nedir?
Bütün objeler bir öğretidir…
Hasan Kale: Bu objeler es geçtiğimiz, görmediğimiz, bazen çöp dediğimiz şeyler. Göremediğimiz, es geçtiğimiz, bazen çöp dediğimiz minicik objeleri kullanarak onları sanat kapsullerine dönüştürdüm. Bu objeleri kullanmamın bir amacı ve felsefesi var elbette. Bu felsefe; İnsanlara farklı pencereler açarak değişik bakış açıları getirmek ve bunlarla birlikte tüm dünyada yepyeni bir konuşma dili oluşturmak.
Örneğin siz öğle yemeğinizde balık yediniz. Balığın kılçığını ne yaparsınız? Tabağınızın kenarına koyarsınız değil mi? O andan itibaren o kılçık artık bir çöptür. Ben çöp varsayılan kılçığı alıp üzerine Boğaziçi’nde balık tutan balıkçıları çizmekle bir çelişki yaratıyorum ve bir anda yediğiniz balıkta, kılçıkta, İstanbul’da başka bir boyuta geçmeye çalışmıyor mu? Siz o kılçığa hala çöp diyebilir miyiz?
Bir incir çekirdeğinin üzerinde koskoca İstanbul’un yer aldığını gördüğünüzde düşünmüyor musunuz? Ben microart ile birlikte micro objeler kadar insan yüreğine dokunan başka bir şey olduğunu zannetmiyorum. Her obje bana başka bir şey öğretiyor. Ve şu anda yaklaşık 350 farklı objeye eserler üreten, bu alanda dünyadaki tek sanatçı olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Geriye dönüp baktığımda ne kadar doğru bir karar verdiğimi daha iyi anlıyorum. Küçücük şeylerin hayatımızda ne kadar önemli olduğunu, seyredenlerin yüzlerine tebessümler yerleştiğini görmek inanılmaz bir duygu.
Mikro eserler yapmanın kâğıt ya da bez tuvale resim yapmaktan farkı nedir?
Tuvale resim yaptığınızda, hatalarınızın telafisi mümkündür ama mikro çizimlerde pek böyle olmaz. Mikroda hata payı sıfır! Bu yüzden elinizdeki objeye çok yakından bakmanız, bir anlamda o nesnenin içine girmeniz gerekiyor.
Eserleriniz ancak büyüteç ile görülebiliyor oysa siz çalışırken normal bir gözlük ve klasik ölçüde fırçalar kullanıyorsunuz, bunun sırrı nedir?
Büyüteç kullanmıyorum. Sadece her zaman taktığım bir gözlüğüm var. Tanrı bana iyi bir el, iyi bir göz ve bunları çalıştıracak kocaman bir yürek vermiş. Bu yetiyi en iyi şekilde kullanmaya ve hakkını vermeye çalışıyorum.
Yurtiçi ve yurt dışında pek çok sergi açtınız. Eserleriniz İsviçre, İtalya, Amerika, Japonya gibi birçok ülkede sanatseverlerle buluştu. Yurtdışında nasıl tepkiler aldınız?
Hasan Kale: Yurtdışında açtığımız sergilerde şu ana kadar son derece güzel tepkiler aldık. Gittiğim ülkelerde çalışmalarımı takip eden sevenlerim tarafından karşılandım, sergilere ilgi büyüktü.
New York’ta bana “eagle eyes” lakabını taktılar, Dubai’de” sıra dışı sanatçı” ödülünü verdiler.
Verilecek ödülden dahi habersizdim, bana da sürpriz oldu. New York ve Dubai’de açtığımız sergilerde yaklaşık 60 bin sanatseveri ağırladık. Konu benim açımdan Hasan Kale değil oralarda, ülkemi temsil ettiğim için mutlu oluyorum.
Eserleriniz Bruce Willis, Sylvester Stallone, Mel Gibson, Jason Statham, Wesley Snipes gibi pek çok ünlü Hollywood yıldızına hediye edildi. Tepkileri nasıl oldu?
Hasan Kale: Eserlerin onlarda şaşkınlık yarattığını, oldukça etkilendiklerine yönelik söylemleri duydum. Açıkçası konunun çok da peşine düşmedim.Türkiye’nin ve dünyanın çok iyi tanıdığı, eski dostum Sevan Bıçakçı’nın koleksiyonlarına uzun süredir resim çiziyorum. Dolayısı ile yurtiçi ve yurtdışında pek çok tanınmış insanda eserlerim mevcut. Ancak ben daha çok işimle anılmak istediğim için bu konular üzerinde durmuyorum.
Bu bir başarı ise bunu konuşması, dile getirmesi gereken kişi ben olmamalıyım!
Şu bir gerçek ki çok ünlü isimler ve koleksiyonerler tarafından toplanılmaya başlanan bu eserler, yepyeni bir konuşma dili oluşturdu. Bir Türk sanatçısı olarak bu gibi durumlarda elbette bana gurur veriyor.
Bu sanatı öğretmek gibi bir hedefiniz var mı?
Hasan Kale: Zamanımı ve enerjimi işime vermek istiyorum. Özellikle bu işi öğretmeliyim gibi bir hedefim yok. Ancak bu işi uzun soluklu yapmak isteyen, sabırlı, içinde aşk olan biri çıkar ve onun samimiyetine inanırsam neden olmasın?
Geleceğe yönelik hedefleriniz nelerdir?
Hasan Kale: Pek çok projem var. Bu projelerin bazılarını kendi meslek hayatım için bazıları ise Hasan Kale için değil ülkem için hayata geçirmek istiyorum. Microart üzerine yazmak istediğim bir kitap var, microart ile ilgili eserlerin yer aldığı ve İstanbul’da açılmasını istediğim bir müze projem var. Özellikle bu müze projesini çok önemsiyorum. Ülkemizin tanıtımı ve gelecek nesiller için önemli kültürel bir miras olacağı kanaatindeyim.
Tüm dünyaya sanatımı anlatmak, tanıtmak ve ülkemi en iyi şekilde temsil etmek istiyorum.
Son olarak sevenlerinize ne söylemek istersiniz?
Hasan Kale: Sevenlerime sonsuz bir saygım var. Onlara hayalleri her ne ise hayallerinin peşinden gitmelerini öneriyorum. Mutlu oldukları işleri yapsınlar. Hayattaki başarı sadece iyi evler, arabalar, kıyafetler almak ve çok para kazanmak değildir. Başarı insanın hayat içinde bir çizgisinin ve duruşunun olmasıdır. Bu başarıda para ile elde edilmez. Kendi çizgileri ve duruşları olsun. Hepsine sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Değerli sanatçımız Hasan Kale ile keyifli bir pazar sohbeti gerçekleştirdik.
Bize zaman ayırdığı için teşekkür eder, çalışmalarında başarılar dileriz.
Sevgilerimle,
Özlem Ada
Fotoğraf: M.Selim Topbaş