DOLAR 34,5197
EURO 36,4892
ALTIN 2962,656
BIST 9122,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Ebru sanatının değerli ustası Atilla Can ile pazar sohbeti

08.07.2017
A+
A-

”EBRU SANATINA KENDİNİ ADAMIŞ, SANATININ DÜNYADA YAYGINLAŞMASINI MİSYON EDİNMİŞ BİR KÜLTÜR ELÇİSİ ve ‘’DÜNYA EBRU GÜNÜ’’ NÜN MİMARI : ATİLLA CAN”

Özel röportaj / Özlem ADA

Bu sabah, sanatı kadar kişiliğinden de etkilendiğim değerli bir usta olan Atilla Can ile buluşmak üzere evden çıktım. Buluşma noktası olarak Sultanahmet’te, 1864 yılından bu yana hizmet veren tarihi bir mekânı Hafız Mustafa’yı seçtik. Tam buluşma saatinde orada bulunan Atilla Can tarafından sıcak bir şekilde karşılandım. Söyleşimiz daha başlamadan iletişim kurma biçimi, nezaketi, hoş sohbeti ile bana kendisi hakkında çok şey anlattığını söyleyebilirim. Kendisi ile sohbet ederken ilk fark ettiğim kalbinden taşan sevgi dolu bakışları oldu. Sanırım icra ettiği sanatın gerçek kaynağı da bu sevgi.

Ozlem Atilla

 Bir Türk sanatı olan Ebru; su ile kurulan en şahane iletişim  biçimlerinden biri ve derinlemesine düşünenler için içinde  büyük sırların olduğu aşikâr. Atilla Can, ebru sanatımızı yurt  içi ve yurtdışında da değerli gayretleri ile tanıtan bir usta.  Şimdi gelin birlikte biraz Atilla Can’ı, biraz da ebru sanatını  daha yakından tanıyalım.

 

– Atilla Can kimdir?

 

Atilla Can

– Atilla Can, 1969 yılında dünyaya gelen, eğitim hayatı boyunca sanattan hiç kopmamış ve ebru sanatına aşık biri. Sanatın, yaratıcılığın ve hayal gücünün özgür irade ile oluşacağına inanan, kalbinde her daim bahar çiçekleri açan, hayatın mutlak bir maksadı olduğuna inanan, yaşamda hoşgörü, tevazunun ve tutarlılığın vazgeçilmezliğini ilke edinmiş, kültür elçiliği için çaba sarf eden, kültürel diplomasiye katkı sağlayan bir sanatçı, bir eş, bir baba. Velhâsıl kelam, kendini Yunus‘un dediği gibi tanımlıyor : “Bir avuç toprak, biraz da suyum ben, neyimle övüneyim işte buyum ben”.

_Ebru sanatı “suya yazılan bir aşk hikâyesidir” diyorsunuz. Suya yazılan bu aşkın sizdeki karşılığını bize biraz anlatabilir misiniz?

Bir insan, her ne işi yapıyorsa yapsın onu; sadakatle, şevkle, gönül vererek, arzuyla , aşkla yapmalıdır. Ebru sanatı da benim için sonsuz hayâl dünyamda huzurlu bir şekilde yüzdüğüm, hudutları olmayan bir aşk denizi. Çünkü ebru yapmaya başladığımda inanın ruhumun pusu dağılıyor ve içimde sıcacık bir güneş doğuyor. Ebru benim kendimi adadığım vazgeçilmez bir tutkum. Bu tutkumla baş başa kaldığım zaman, her daim içimde kiraz çiçekleri açar, bir papatya gibi kırılgan, bir lale gibi hüzünlü, bir gül kadar asil olurum sanki ve yasemin kokar, hanımeli kokar düşüncelerim. Ebru yaparken çoğu zaman çocukluğum gelir aklıma, mesut olurum. Körpe gülüşler tenimde gezinir ve masumiyet kazanırım. Zaten ebru yaşlanmış çocukların uçarı eğlencesi değil midir ki? Ebru teknesinin başındayken hayâllerim sonsuz bir deniz olur karşımda, en güzel limanlara erişebilmek için açarım yelkenlerimi, kendimi teslim ederim saadet rüzgarına. Sonra o an ruhum coşmuş denizlerin hırçınlığından sıyrılır ve gökyüzünde mutlu uçan bir martı olur yüreğim. Ebru yaparken beynimde belli belirsiz hoş hikayeler canlanır ve sanki ruhum rengarenk sonbahar yapraklarının hışırtısı içinde, hüzün sokaklarından geçer. Yürürüm, yürürüm her saniyesi, her dakikası kıymetli olur yaşamımın.

 

Ebru 1
Velhasıl ebru ; içimde var olanı, suya boya suretinde damlattığım ,bir iğnenin ucuyla ve bir dervişin sabrıyla şekillendirdiğim, su üzerine yazılan, zahirden hakikate yol alan bir aşk hikayesidir.

_Sizin eserlerinize bakıldığında zaman zaman geleneksel ebru sanatını yenilikçi bir tavırla yorumladığınızı görüyoruz. Bir anlamda eski köye yeni adet getiriyorsunuz. Bu yenilikçi yaklaşımınız ile ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Ebru sanatı bir bilim. Sanatta ve bilimde durağanlık olmaz. Hayat her saniye değişim ve yenilenmek demektir. Kendimizi yenilemez, yaptığımız işin en iyisini yapmazsak, söyleyin bana gelecek kuşaklara miras olarak ne bırakabiliriz? Benim fikrimdir; tekrarın, durağanlığın, tekdüzeliğin adı gelenek olamaz.
Geriye doğru ebru sinsileme baktığımda, benimde sanatsal bağım rahmetli Mustafa Esat Düzgünman’a dayanıyor. Mekanı cennet olsun. Kendi tarzını geliştiren, ebru sanatına katkılarını , kazandırdıklarını düşündüğümde ise gururla ve sevgiyle yad ettiğim bir insan. Hele ki hocası rahmetli Necmettin Okyay’ın söylemi ile ‘’ Mustafa ebruculukta beni geçmiştir’’ kelimesini duyduktan sonra kimse kusura bakmasın, eski köye yeni adet getirmemde bir sakınca görmüyorum.

Bir söz vardır ‘’Ne zaman pişman olursun biliyor musun? Yarım bıraktığın bir işi başka biri tamamladığında’’ der. Ebru sanatına bir şeyleri yarım ve noksan bırakmak için gelmedim. Yarım ve noksan kaldığımız, eski köye yeni adet getirmediğimiz için; İspanyol ebru, kaplan gözü ebru ve birçok ebru çeşidini(yüzyıllar önce) yabancı sanatçılar bizlerden önce keşfetti. Geçmişte ilk kez yabancılar tarafından tecrübe edilmiş ve isimlendirilmiş ebru tekniği adlarını, Türkçeleştirmek ebru sanatına katkı sağlamaz. Ben bu tür yaklaşımları tasvip etmiyorum.

Ebru 2Biz sanat icracıları, hayâl gücümüzü ve üretkenliğimizi henüz kaybetmemişken, çok çalışarak ,henüz keşfi yapılmamış birçok ebru çeşidini ortaya çıkarmaya çalışalım. Var olanın ismini değiştirmeyi değilde, öğrencilerimize; gayretli olmayı, bu sanatta naif kalabilmenin, kreatif olabilmenin yöntemlerini öğretelim ve bu hazzı yaşamalarını sağlayalım.

Yaptığım yenilikçi yaklaşımlara en çok yurt dışından yapıcı ve müspet eleştiriler alıyorum. Türkiye’de ise yaptıklarımdan birkaç branş hariç, çoğundan olumlu reaksiyon aldım.

Yenilikçi yaklaşımım ve sanatı tatbik şeklim, insanların ve kurumların ilgisini çekiyor. Üslubum, ebru sanatı adına yaptıklarım, üniversitelerin lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin bitirme tezine konu olmuştur.Yerli ve yabancı üniversitelerin akademisyenleri tarafından araştırma, inceleme konusu olarak literatüre girmiştir.

_“Ebru sanatı su yüzeyine boya damlatmak ile kalmamalı, bilimsel anlamda irdelenmeli, asla dogmatizm bu sanatın kaderi olmamalıdır. Ebru sanatı tam manasıyla tanındığında, bir çok özelliğinin yanında terapi gibi tedavi etme özelliği de keşfedilecek” diyorsunuz. Tedavi etme özelliği ile kast ettiğiniz nedir?

Ecdat, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Dârüşşifâ adı verdikleri sağlık hizmeti sunulan ,mimarisiyle de göze hitap eden hastaneler kurmuşlardı. Avrupalı içine şeytan girmiş dedikleri insanları ateşe atarak, onları yakarak ruhu tedevi ederken, Dârrüşşifâlarda hastaların ruhuna huzur ve ferahlık vermenin incelikleriyle uğraşılıyordu. Dârrüşşifâlarda müziğin ve suyun iyileştirici etkisinden faydalanılıyordu.

Ebrunun ana maddesi su ve su hisseden bir madde. Son yıllarda bilim insanları, çeşitli reaksiyonlara karşı suyun verdiği tepkileri gözlemlemeye çalışıyorlar. Su, etrafındaki tepkimeleri algıladığı gibi, etrafınada pozitif manada etkiler bırakıyor. Ebru ile uğraşmak yani bir deyimle suyla haşır neşir olmak, insan yaşamına bir tad katıyor, insana huzur veriyor.

 

Ebru 3

Ebru ile uğraşırken kötü düşüncelerinizden arındığınızı hissedersiniz. Ebru hâyal dünyasına yolculuk gibidir, anılarınız canlanır, hislenirsiniz, tazelenirsiniz.

Ebrunun bilimsel anlamda irdelenmesi sonucunda çok şaşırtıcı sonuçlara varılacağını tahmin ediyorum. Ebru yapan biri fizyolojik olarak incelendiğinde, solunum sistemindeki ritmin değiştiği, solunum kalitesinin arttığını gözlemlenecektir. Ayrıca ebru yapanların kan basıncında da değişiklikler oluyor buna inanın.  Araştırmalar yapıldığında, bence ebru yapan kişilerde ;Adrenalin, Dopamin, Melatonin Endorfin, Serotonin gibi birçok ve benzeri hormonlarda olumlu anlamda değişiklik olmaktadır

Benim düşüncemdir ebru yapanlarda(istisna kişiler hariç) Melatonin hormonu seviyesinde azalma olmamaktadır. Araştırmalar, huzursuzluğun, stresin esiri olan insanlarda melatonin seviyesinin düştüğünü göstermiştir. Ebru sanatıyla uğraşarak bu hormonun düşmesine engel olabiliriz. Melatonin eksikliği insanlarda yaşlanmayı hızlandırıyor ve vücut direncinin düşmesine sebebiyet veriyor. Böyle bir durum sonucunda da insanlarda kansere yakalanma oranı artıyor.

Kanaatimce, ebru yapan kişilerde bazı hormanların seviyelerinde değişimler meydana gelmektedir. Bu değişimler ise insanda iyileşmeye sebebiyet veriyor. Buna siz ister ruhsal iyileşme deyin, isterseniz de fizyolojik iyileşme deyin .Art Terapi hususunun mutlaka bilimsel olarak araştırılıp, sonuçlarının yayınlanması önem arz ediyor.

 

Sözün özü ’’Sanat İyileştirir.’’

Size güzel bir anımı anlatayım. 5. Dünya ebru gününde Prag’da Lucerna galeride etkinliğimiz devam ederken çek sanatçı Şarka hanım yanıma geldi ve benimle tanışmak isteyen Çek vatandaşı biri olduğunu söyledi. Yanına gittiğimde o kişiye baktığımda yüzünde tuhaf bir hüzün hissettim. Hayatta ilk kez tanıştığım bu yabancı kişi bana sarıldı, ellerimi sımsıkı tutarak ağladı ve Çekçe bir şeyler anlatmaya başladı. Ben şaşkınlıktan ne olduğunu anlamadım. Konuyu sorduğumda Şarka hanım bana ‘’Atilla hocam Pragda yapılacak etkinlik öncesi ebru sanatını; okullarda, huzur evlerinde, onkoloji kliniklerinde, çocuk yuvalarnda tanıtalım, oralarda mutlaka etkinlik yapalım demiştiniz. Siz söyledikten sonra ben buradaki belediye başkanına çıktım ve talepte bulundum. Kısa bir süre sonra bir hastanenin onkoloji kliniğinde bir günlük bir etkinlik yaptım. Orada ileri derece bir kanser hastası ile ebru yaptık. Bu kişi onun yakını. Çok moralsiz, yaşamdan umudunu kesmiş ve artık yaşamak istemediğini söyleyen bu kişi, ebru ile tanıştıktan sonra yeniden hayata tutundu, gülümsüyor ve içinde artık mutluluk var. Bu projeyi sizin istediğinizi söylediğimde, size teşekkür etmek, sizinle tanışmak için çok uzak bir yerden geldi” dedi.

Ebru 4

Ebru kişiyi ruhsal ve duygusal açıdan geliştiren bir sanattır. Zihinsel anlamda katkısı olduğu gibi , sosyalleşmede de önemli rol oynar.Tüm bu kriterler insan yaşamına kalite katar. Kalitenin olduğu yerde mutluluk vardır. Mutluluğun olduğu yerde sağlık. Yinelemekte fayda var. Ebru sanatı incelendiğinde, ART TERAPİ yönünün çok güçlü olduğu anlaşılacaktır.,

 

_ ‘EBRU ART’ isminde bir branş kitabı yazdınız. Kitabınız Türkçe ve İngilizce olarak yayınlandı. Bunun yanı sıra yurt dışında ve yurt içinde birçok kütüphanede ve Üniversitelerin arşivlerinde kaynak kitap olarak raflarda yer aldığını biliyoruz. 5 yıllık bir planlama ile üzerinde titizlikle durarak yazdığınız bu kitapta tam olarak hangi konulara değindiniz ve yurt dışında 40 dan fazla ülkeye ulaştığını biliyoruz. Türkiye’den ve diğer ülkelerden nasıl tepkiler alıyorsunuz? Ebru sanatını kelimelere dökerek anlatmak nasıl bir duyguydu?,

‘’EBRU ART’’ bir başlangıç kitabıydı. Ebru adına anlatmak istediklerimin sadece yüzde 3 dür. ’’Unesco Ebru Sanatının Kabulü’’ süreci benim için çok zorlu, uzun ve yıpratıcı oldu. Yıllarca tüm konsantrasyonumu, Ebru Sanatının Unesco tarafından bir vesile ile kayıtlara geçmesi için kullandım. Bu konsantrasyon neticesinde davet aldığım kişisel, karma sergilere ve etkinliklere katılamayacağımı bildirdiğim günler oldu. O dönemlerde içimde olanı ve yapmak istediklerimi gerçekleştirmeye vakit bulamıyordum. Vakit bulamadıklarımdan biri de branş kitabı yazımıydı.

Dünyanın bir çok ülkesinden bir çok sanatçı ve sanatsever yaptığım ebru tekniklerinin inceliklerini soruyor, sürekli tarifler istiyorlardı.Yıllarca Türkiye’den ve dünyanın birçok yerinden isteklilere bu tarifleri yazılı olarak ulaştırdım. Bu istekler artınca da bu bilgileri kitaplaştırma niyetine girdim. İngilizce ve Türkçe hazırlanan ”EBRU ART” kitabında 3 branş var. Kaplangözü Ebru, Hücre Ebru, Suminagashi.

Kaplangözü ebru,yabancıların bulduğu yapma tekniği açısından bilinmeyen ve çok sevilen bir ebru şekli. Bu ebrunun yaygınlaşmasını istedim. Hücre ebru ise benim isimlendirdiğim, dokusu ile hayranlık uyandıran bir ebru çeşidi. İsmini verirken oluşum aşamalarında hücresel yapılara benzerliği dikkatimi çekti ve adını Hücre Ebru koydum. Suminagashi ise Hollanda’lı sumi sanatçısı Elsje van der PLOEG’in vasiyeti üzerine gerçekleşti. Elsje hanım ölmeden 2 hafta önce Hollanda’da yaşayan çok kıymetli bir dostuma.’’Atilla bu sanatı en güzel şekilde yapacak ve dünyaya tanıtacak’’ demiş. Bu tekniğin benim ağzımdan dünyaya anlatılmasını vasiyet etmiş. Ben de vasiyeti yerine getirdim

Ömür sermayemi bitirinceye kadar, kendimi adadığım bu sanatta, usta-çırak konseptiyle kazandığım ve sonrasında ekleyebildiğim bilgileri, kazandığım becerilerin uygulama nüanslarını, üstünlüğünü, ebru adına yeni keşfettiklerimi yazıya ve geleceğe bırakmak istiyorum.

Kelimelere dökerek bir bilgiyi paylaşmanın, bir bilgiyi aktarmanın ve anlatmanın lezzetini ancak paylaşanlar bilir. Türkiye’den ve dünyanın bir çok ülkesinden çok olumlu tepkiler alıyorum. Kitabım 40 tan fazla ülkeye gitti. Yurtdışında önemli kütüphane ve üniversitenin arşivine girdi. Bu benim için mutluluk kaynağıdır.

_UNESCO’ya olan başvurunuz sonrasında Türkiye’de ilk kez bir sanat UNESCO tarafından koruma altına alındı ve bu olay Türk sanatı adına büyük bir başarıydı. Başvuru sürecini ve sonuçlandıktan sonra neler yaşadığınızı, ne hissettiğinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

2009 yılında Ebru Sanatının koruma altına alınması, ebru sanatının adının tescillenmesi ,ebru sanatının gelecek kuşaklara aktarılması ve yapılabilirse dünyada her yıl bir günün Dünya Ebru Günü olarak kutlanmasını istediğim , Unesco Paris’e dilekçeler gönderdiğim ve bu yaptıklarım duyulduğunda ise;gurur, şaşkınlık, sevinç, istenmemezlik gibi bir çok kavramla karşılaştım.

Sanatta farklı konumdaki bazı kişiler birçok yerde, bu projemin gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını ve imkansız olduğunu söylemişler.
-”olacak iş değil” ”bıraksın böyle çocukça işleri gitsin kumda oynasın”,” böyle bir şeyin örneği yok,tutarsız” gibi bir çok inançsız ,haset ve olumsuz eleştiriler kulağıma geldi. En çok güldüğüm ise , kafamda bir tas ,altımda cılız bir at ve üzerime giydiğim paslı bir zırh ile yeldeğirmenlerine karşı savaşan, hayal gören bir şövalye olan

 

”Don Kişot” olarak beni görmeleriydi.

İşte kimsenin anlayamayacağı bu hayâl gücü ile 2009 yılında , Birleşmiş Milletlere ve Unesco Paris Merkezine dilekçe gönderdim. İlk dilekçem ve sonraki yıllarda gönderdiğim dilekçelerimde, Ebru sanatımızdan bahsettim. Bu sanatın gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini, çok kıymetli ve farlı bir uslup ile yapılan bir sanat olduğunu, çok bilinmesede tahmini 1000 yıllık bir geçmişinin olabileceğini, mutlaka bu sanatın koruma altına alınmasını, tescil edilmesini ve dünyada her yıl bir günün ise ”Dünya Ebru Günü” olarak kutlanmasını talep ettim.

Ebru 6Bir çok resmi kurumumuza, T.C.Kültür Bakanlığımıza, T.C.Unesco milli komisyonumuza birçok kez konuyu anlattım, telefon görüşmeleri yaptım. İlgili kurumlara konuyla alakalı, Birleşmiş Milletler’e ve Unesco Paris’e dilekçeler yazdığımı, ebru sanatı ile ilgili taleplerde bulunduğumu söyledim. Resmi manada projeme destek olmalarını, bir an önce birlikte harekete geçmemizin gerektiğini anlattım. İnsanları ve kurumları hayal ettiğim bu projeye inandırabilmek için inanın çok çabaladım. Bu süreç yaklaşık 4 yıl kadar sürdü. Zorlu ve uzun bir süreçti. Tükendiğim, vazgeçmek istediğim günler oldu ama asla vazgeçmedim. Büyük bir azimle ,Türkiye’de ve dünyada ulaşabildiğim ebru sanatçısına Unesco projemden bahsettim, Unesco Paris’e dilekçeler yazmalarını, dilekçenin yanında bir ebru göndermelerini, bana ve projeme destek olduklarını belirtmelerini istedim.

Bu teşebbüsten sonra, tarifi imkansız bir heyecan ve inanılmaz bir etki fırtınası oluştu ki anlatamam. Yabancılardan projeme tek bir negatif tavır veya cümle gelmedi. Türkiye’den ve dünyadan bir çok ebru sanatçısı Unesco’ya yüzlerce dilekçe ve ebru gönderdiler. Projeme destek olduklarını ve bana destek verdiklerini bildirdiler. İnanın bu mektup trafiği büyük bir aşkla ve aylarca sürdü. Deyim yerindeyse Unesco binasını kapatacak kadar ebru paris’e gitti.

Yalnız bu projemin, cansız, sessiz dilekçelerle sınırlı kalıp unutulmaması, gündemde tutulması ve farkındalık yaratılması gerekliydi. Bunun içinde tesirli bir şeyler yapmalıydım. Hemen harekete geçtim ve bir kaç yıl hazırlığını yaptığım bir projeyi hayata geçirmeye başladım. Projem her yıl bir günün Dünya Ebru Günü olarak etkinliklerle, panellerle, sergilerle kutlamasıydı. Geçen sene Prag’da 38 ülkenin katıldığı etkinliğin ardından, bu sene Dünya Ebru Gününü Birleşik Arap Emirliklerinin başkenti Abu Dhabi’de kırktan fazla ülkenin katılımı ile 6. Kez kutlayacağız.

Dünya Ebru Günü; ebru sanatının dünyaya tanıtılmasını, bu sanatın dünyanın her yerinde icra edilerek yaygınlaşmasını, etkinliklerle sanatsal bilgilerin sanatçılar arasında paylaşılmasını, paneller düzenleyerek bilimsel platformlarda bilgi alışverişi olmasını, uluslararası sergilerle, workshoplarla farklı ülkeden sanatçılarla dostlukların kurulmasını ve böylelikle ebru sanatının gelecek kuşaklara aktarılmasını, evrelselleşmesini isteyen bir etkinliktir. Bu etkinlik sayesinde şu ana kadar aktif olarak 60 ‘a yakın ülkede ebru sanatı konuşuluyor, icra ediliyor. Dünya Ebru Günü etkinliği ile hedefim, ebru sanatımızın 200’e yakın ülkede tanınıyor ve icra ediliyor olmasıdır.

Velhasıl 2014 yılında hikayemiz mutlu bitti ve Unesco Paris’te zafer kazandık, bayrağımızı göndere çektik. Türkiye’de ilk kez bir sanat Unesco Paris’te 190 ülkenin alkışları ile koruma altına alındı. Bu tarihi ve eşsiz bir başarıdır. Bu başarı, çini gibi kıymetli bir sanat dalına ilham kaynağı olduğu gibi diğer kadim sanatlarımıza da ilham kaynağı olmaya devam edecek. Bir atasözü vardır “Mucize inanlara gelir” der. İnandım, imkansız düşü düşledim ve mucize geldi.

Ebru sanatımızın Unesco Paris tarafından koruma altına alınmasından sonraki mutluluğumu kelimelerle tarif etmem imkansız. Toplantı bitti, salon boşaldı hiçbir ülkeden temsilci kalmadı, salonda çok uzun bir süre tek başıma kaldım ve oradan ayrılmak istemedim. Büyük bir sessizlik içindeki o tarihi salonda,6 yıla yakın süren çabalarım aklıma geldi. Yaşadığım zorluklar, inaçsız insanların tavırları, projemde beni küçük düşürmeye ,beni son anda engellemeye çalışanları, bana ve ülkeme ihanet edenleri, beni kıskananları, bana koşulsuz destek verenleri, yanımda olanları, süreç boyunca beni iltifatları ile güçlendirenleri düşündüm. Uzun süre bir mucizenin peşinden koşmuştum ve hayâlini kurduğum bu mucizenin tam içindeydim. Soruyorum size, bu hayatta kaç insanın fikri, projesi 190 ülke tarafından ayağa kalkılarak alkışlanmıştır. Bu alkışlarla gurulandım ve ülkem adına tarih yazmanın keyfini yaşadım.

Beni paslı bir zırh içindeki şövalye olarak gören insanların, hayatları boyunca tezahür edemeyecekleri konuları düşündüğüm doğru bir tespit. Ben ,bu hayata gelişimimizin bir amacı olduğuna inananlardanım. Sonsuz arayış içinde olduğum ve ona erişebilmenin yollarını aradığım doğrudur. Yaşam bir arayış değil midir zaten?

 

O beğenmedikleri şövalye Don Kişot’ta şöyle der.

‘’Eğer arayışın peşinden giderseniz, kaybetmek yada kazanmanın önemi yoktur.’’
‘’İmkansız düşü düşlemek. Yenilmez düşmanla savaşmak’’.
Bu hayatta imkansız bir düşü düşlediğinizde ve düşlerinizin gerçek olduğunu gördüğünüzde, inanın insanların ne dedikleri de çok umrunuzda olmuyor.
****

 

Ebru 5

Ebru sanatı hakkında ki vizyonum genişledi. Ebru sanatının Unesco tarafından Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine alınmasına öncülük eden kişi olan Atilla Bey ile söyleşimizin sonuna geldiğimizde ülkemizi temsil adına yaptığı çalışmalar nedeniyle bir Türk olarak gururlandım ve en önemlisi de böylesine değerli bir insanla tanıştığım için mutlu oldum.

 

Atilla Beyin çalışmaları, yurt dışında sanat çevreleri ve üniversiteler tarafından yakından takip ediliyor. Kendisi benimle yaptığı söyleşinin hemen ardından ABD ’den gelen bir gazeteciye de demeç verecekti. Yoğun programı içinde bu söyleşi için bize zaman ayıran Atilla Beye teşekkür ederek yanından ayrıldım.
Atilla Can’a söyleşimize katıldığı için teşekkür eder çalışmalarında başarılar dileriz,

 

Özlem Ada

https://ekonomidoktorunuz.com/yasam/unlu-satis-gurusu-ali-kirman-ile-soylesi-ozlem-ada-2-20180102/

https://ekonomidoktorunuz.com/yasam/gocmen-cocuklara-adanmis-bir-sergi-20180113/

https://ekonomidoktorunuz.com/yasam/teoman-kumbaracibasi-ile-sanat-yasamini-konustuk-20171125/


YORUMLAR

Solve : *
21 + 9 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.