Fotoğraf ve koçluk – 2
Geçen hafta fotoğrafın gücünü, yarattığı farkındalıkları ve koçluk ile nasıl kesiştiğinden bahsettim. Bu haftaki yazım, Fotoğrafı koçluk araçları içine alarak nasıl kullanabileceğim üzerine.
Tam kendime “madem fotoğraf bu kadar güçlü bir araç, koçluk da çok güçlü bir araç, bu ikisinin kesiştiği noktalar da bu kadar çokken nasıl birleşir” sorusu üzerinde düşünürken karşıma bir oyun çıktı; POINTS OF YOU ACADEMY’nin yarattığı “THE COACHİNG GAME” oyunu. Detaylarını öğrendiğimde, aradığım bileşimin tam karşılığı olduğunu görmek gerçekten inanılmazdı.
Bu öyle bir oyun ki öncelikle keyif almak birinci kural J Bu tam da benim istediğim şey! Detaylara geçersek; her fotoğrafın alt kısmında yazan başlık ile birlikte oyun seti. Her biri özel çalışma ve elemelerden geçerek seçilmiş fotoğraflar ve kelimeler. Neden fotoğraf ve kelime bir arada? Çalışma kartını görsel ve kelime olarak tasvir etmek beynin iki tarafının bakış açılarını yansıtmasını sağlıyor; sağ beyin resimle tetiklenerek sezgileri ve duyguları harekete geçirirken, sol beyin ise analitik düşünceden sorumlu ve kelimeler ile temsil ediliyor. Fotoğrafın ve kelimenin aynı anda kullanılmasının nedeni ise gündemi oluşturan konuya cevap ararken sağ ve sol beyni birlikte çalıştırarak, danışanın ulaşmak istediği noktaya en efektif şekilde ulaşmak.
Özetle, süreç düşünce platformunu zihinden fotoğrafa alarak otomatik pilottan çıkmayı hedefliyor.
Danışan fotoğrafta gördüklerini anlatırken söylediklerinin aslında konuyla ne kadar bağlantılı olduğunu da fark ediyor çünkü fotoğrafı yorumlarken zihinden duyguya kolaylıkla inip iç sesini daha rahat duyabiliyor. Bazen de fotoğraf çok anlamlı gelmeyebiliyor, o anlar aslında en kıymetli anlar. Çünkü anlamlı gelmeyen fotoğraf yada kelime, danışanın kör noktasında olan, göremediği bir alan olabilir. İşte fotoğraf bu anlarda da bakış açısını değiştirmeye yarar sağlıyor. Koçun da amacı danışanın tek başına görebilmekte zorlandığı alanlara ışık olmak, bakış açısını geniş tutabilmesini, büyük resmi görebilmesini sağlamak.
Koç soracağı güçlü sorularla ve fotoğrafın aracılığı ile, danışanın duygularında derinleşme, bakış açısını genişletme, gölge tarafları varsa ortaya çıkarabilme imkanı buluyor. Burada tabi ki koçluk becerisi devreye girdiğini söyleyelim. Dolayısı ile fotoğraf koçun elinde çok başka bir güce bürünüyor diyebiliriz.
Fotoğraf o kadar güçlü ki , hele bir de araç olarak koçun elinde ise çok daha güçlü bir hale geliyor.
Fotoğrafın Araç Olarak Kullanılması Ne Yönde Fayda Sağlıyor ?
Koçluğun temelinde, didaktik yöntem ile soru-cevapla kişinin en temel duygusuna inerek farkındalık sağlama çabası vardır. Bu süreç hızlı olabileceği gibi çoğu zaman o kadar kolay da olamayabiliyor. Kişinin en derinine inebilmek, kişinin kendini rahatlıkla açabilmesi, düşüncelerini görebilmesi zaman alabiliyor. Fotoğraf araç olduğunda ise bu süre oldukça kısalıyor. Farkındalığı zihinle değil fotoğraf platformunda çalışılarak yaratma çabası bu süreci hızlandırıyor.
Süreci hızlandıran faktör , duygu ile mantığın (fotoğraf ile kelimenin) aynı anda harekete geçirilmesi ile bilinçaltımızın savunma mekanizmasını devre dışı bırakıp, başka bir pencere açılmasına vesile olması. Karışıklığın bertaraf edilmesi ile –meli-malı listemizden kurtulmuş olur ve yeni düşünceye yer açarız. Sürecin tamamlanması ile radarımızdan kaçan, gölge taraflarımızda kalan görmediğimiz seçenekleri yakalar ve sıkıştığımız yerden çıkacak gücü buluruz.
Gözlemlerime göre bazı insanlar kendileri hakkında konuşmaktan çekiniyor, profesyonel bir koç desteği almayı bile yadırgayabiliyor.
Bazen “Kendini ifade etme” başlı başına bir sorun olabiliyor kişi için. Nerden başlamalıyım, neyi anlatmalı/neyi anlatmamalıyım,.. ya da mahreme mi giriyorum gibi kaygılar taşıyabiliyor danışanlar, “kol kırılır, yen içinde kalır” düşüncesiyle büyütülmüşüz ya… Ya da tüm bu kaygıları aşmışken doğru kelimeleri bulmak, doğru ifade edebilmekle ilgili sıkıntıları olabiliyor insanların, -duygularını ifade etmeye gelince dara düşen bireylerden oluşan bir toplumuz çünkü 🙂 Ya da birbiriyle iç içe geçmiş konular/sorunlar söz konusu olduğunda, kişinin, danıştığı konunun çözüme kavuşabilmesi için bir yandan ilerleyen bambaşka bir sıkıntısını öncelikle halletmesi gerekebiliyor. İşte bu ve benzeri danışanlar için fotoğraf üzerinden konuşuyor olmak çok rahatlatıcı, kaygıyı azaltıcı, adeta “kişinin önünü açan” özellik taşıyor. Hatta bazen danışanın açtığı fotoğraf kartının üzerindeki kelime dahi öyle bir anahtar role sahip olabiliyor ki konuşulan konunun çok daha derinlere veya işlev gören bambaşka bir kulvara doğru ilerlemesini sağlayabiliyor. Bu doğaçlama durum, danışan kişi kadar koç konumundaki kişi için “hoş” olabiliyor. Bir psikolog edasıyla sürekli soru sorup anlamaya, ötesini aralamaya, çalışmanın sıkıcılığı yerine -ki sorulan sorular bir süre sonra kişiyi isteksiz yapabiliyor- doğaçlama gelişen bu durumun sıcaklığı ve samimiyeti her iki tarafı rahatlatıp birbirine yaklaştırabiliyor.
Burada John Berger’in fotoğraf ve sözcükler üzerine bir yazısı aklıma geldi; “ Fotoğrafla sözcükler arasındaki ilişkide fotoğraf, yorumlama dilenir; sözcükler de genellikle bu yorumlamayı bağışlar fotoğrafa. Kanıt olarak yadsınamaz güçte, ama anlamca zayıf olan fotoğrafa, sözcükler tarafından bir anlam verilir. Kendi başlarına genelleme düzeyinde kalan sözcükler de, fotoğrafın yadsınamazlığıyla özgül bir sahicilik kazanır. Böylece ikisi birlikte çok güçlü olurlar; sanki ucu açık bir soru tümüyle yanıtlanmıştır.”
Fotoğraftan yola çıkıyor olmak, fotoğrafı araç olarak kullanmak, cevabı zihinde değil fotoğraf platformunda aramak, farklı bakış açıları sağlayarak, kişinin görmediğini yani görünmeyeni görünür hale getirebiliyor. Danışan fotoğrafı kendi bakış açısı ile yorumluyor. Fotoğraf bunun için güzel bir dolayım veriyor. Fotoğrafı anlatırken kişi esasında kendini anlatıyor. Kendi değerleri düşünceleri ile bakış açısını söylüyor. Bu yöntemle soru- cevap sürecinden daha kısa sürede ve daha çok noktaya değinme ve inebilme imkan tanıyor.
Sonuç
Fotoğraf insan ruhuna hizmet eden bir sanat dalıdır. Tıpkı koçluk mesleği gibi insanın ruhuna, derinine, özeline dokunur. Sanat dalından koçluk yaparken faydalanıyor olmak, koçluğu bir anlamda sanata çevirerek sanatın hayatımıza daha fazla katkı sağlıyor olması, yapılan çalışmanın verimliliği açısından önemli.
Her insanın deneyimlediği şey hakkında sonsuz bakış açısı vardır. Gerçek zorluk, bildiğimizin dışında bir bakış açısı ile bakabilmek, olayları yeni açıdan görmektir. Değişim, başka bakış açılarından görmeye hazır olduğumuzda başlıyor. Bunu yapabilme kabiliyeti bireysel, profesyonel, organizasyonel gelişim anlamında büyüme sürecinin önemli bir parçasını oluşturur.
Bu noktada Fotoğraf koçun elinde, kullanabileceği araçlar arasında çok güçlü bir araç haline geliyor. Fotoğrafın bakış açısında yarattığı farklılık, farkındalık, danışanın duygularına girebilmesi, kör noktalarına ışık olabilmesi , fotoğrafın gücünü koçun elinde daha da arttırıyor.
“Bakış açını değiştirdiğinde dünya(n) değişir”
Fotoğrafın gücünü, tam da bu noktaya hizmet ediyor…
Kalben sevgilerimle
Ayçin Teker