DOLAR 34,5197
EURO 36,4892
ALTIN 2962,656
BIST 9122,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Gerçek zenginlik “psikolojik sermaye”

27.05.2017
A+
A-

Bu yazıyı kaleme almadan önce karşılaştığım ya da konuştuğum pek çok arkadaşıma “sence zenginlik nedir?” diye sordum. Aldığım cevapların pek çoğu parayı işaret ediyordu…

Bazıları ise sağlık, gerçek dostlar, aile, huzurlu bir yuva gibi cevaplar verdiler. Ben bu yazımda size gerçek zenginliğin kaynağından yani psikolojik sermayeden bahsetmek istiyorum. Sermaye kelimesi her ne kadar parayı ya da paraya çevrilebilecek ticari malları çağrıştırsada konumuz para değil.

Kendimize, yaşam içindeki tutumlarımıza ve bu hayatı nasıl yaşadığımıza bakıp iş ve özel hayat üzerinden giderek psikolojik sermayeye odaklanacağız. Öncelikle gelin psikolojik sermaye derken kastedilen nedir onun tanımına göz atalım. Pek çok farklı sermaye türünden bahsetmek mümkün. Ekonomik sermaye bizim neye sahip olduğumuzu, insan sermayesi ne bildiğimizi, sosyal sermaye kimi tanıdığımızı, psikolojik sermaye ise sahip olduğumuz pozitif özellikler üzerinden kim olduğumuzu gösterir diyebiliriz.

Aslında bu kavramın yaşamımıza kazandırılmasının ilk tetikleyicisi Martin Seligman olmuştur. 1999 yılında psikoloji biliminin yaklaşımlarını sorgulamaya başlayan Seligmanpsikoloji biliminin insanın normal olmayan yönleri üzerinde durduğunu, güçlü ve olumlu yönlerini anlayıp geliştirmeye çalışmadığına dikkat çekmiş, psikoloji bulgularının insanları nasıl daha normal, daha mutlu, daha başarılı ve daha iyi olabileceklerini öğretmek için kullanılması gerektiğini vurgulayarak “pozitif psikoloji” kavramını ileri sürmüştür. İlk kez Seligman tarafından ortaya atılan “pozitif psikoloji” insanlarda neyin yanlış olduğuna değil, neyin doğru olduğuna ve bunun nasıl geliştirilebileceğine odaklanmaktadır. Pozitif psikolojinin iş yaşamına yansıması ile birlikte ortaya “psikolojik sermaye” kavramı çıkmıştır. Psikolojik sermaye, işletmelerin sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmelerinde insan kaynaklarının değerli olduğuna, bu bağlamda çalışanların ölçülebilen, geliştirilebilen ve verimli olarak yönetilebilen performanslarının bireylerin olumlu psikolojik durumlarıyla yakından ilgisine dikkat çekmektedir.

Günümüzde her ölçekteki işletme için sürdürülebilir kazanç sağlamak, rekabet ortamında başarılı olmak hayati öneme sahip. Elde edilen ya da elde edilecek olan bu başarıda insan kaynağının, bu insan kaynağının doğru seçilmesinin ve doğru yönetilmesinin önemi yadsınamaz. Rakipler tarafından ürününüz, hizmet verme şekliniz, fiyatlandırmanız ve daha pek çok size özel uygulama taklit edilebilir, insan kaynağınız dışında! İnsan kaynaklarının rakipler tarafından taklit edilemez olması işletmelere rekabet avantajı sağlayan en önemli dinamiklerdendir.Bu konuda farkındalık sahibi olan işletmeler rekabet güçlerini artırmak için çalışanlarına daha fazla önem vermeye, bulundukları ortamı iyileştirmek için pek çok iyileştirme yöntemi uygulamaya başlamışlardır.

Psikolojik sermaye dediğimiz kavram 4 bileşenden oluşur;

1.ÖZ YETERLİLİK: Bireyin yeteneklerine ve yetkinliklerine olan inancını gösterir.

2.İYİMSERLİK: İyimser kişiler hayatta başlarına iyi şeyler geleceğine dair genellenmiş bir beklenti içindedirler. Şimdi ve gelecekte başarılı olmaya dair olumlu inançları vardır.

3. UMUT: Umut, amaçlar belirleyebilme ve bu amaçları elde etmede kişinin engellerin üstesinden gelebilme inancını, başarma gücünü kapsayan motivasyonel bir durumdur.

4. DAYANIKLILIK: Bireyin tüm zorlukları karşılayıp buna dayanma gücü, esnekliği, uyumu, değişime olan tepkileri ve süregelen psikolojik baskılar karşısındaki tutumunu içerir.
**
Bu dört bileşenin bir araya gelmesiyle sinerjik bir yapı oluşturan psikolojik sermaye, performans başta olmak üzere pek çok önemli örgütsel çıktıyı olumlu şekilde etkilemektedir. Öz yeterliliği olan, başarılı olacağına dair olumlu düşünen, azimli, zor durumlara karşı dayanıklı olan çalışanlar yani psikolojik sermayesi güçlü olan kişiler bireysel düzeyde başarılı oldukları gibi işletme açısından baktığımızda işletme performansına ve rekabet üstünlüğünede önemli derecede katkı sağlarlar.

Psikolojik sermaye düzeyi yüksek çalışanlar;

• Çalıştıkları kurum ile duygusal bağ kurarlar

• Çalıştıkları kurumun kültürüne dair algılamaları daha olumludur

• Diğer çalışanların psikolojik iyi oluş düzeylerinin yükselmesine yardımcı olurlar

• İşe devamsızlıkları azdır

• Kendilerini başkalarından bir beklenti içine girmeden motive edebilirler

• Performansları yüksektir ve işletmenin performansının artmasına katkı sağlarlar

• İşten ayrılma niyetleri daha azdır denilebilir.

Yapılan araştırmalara göre;

• İnsan kaynakları politikaları

• İnsan kaynakları motivasyon uygulamaları

• Çalışanlara yönelik şirket politikaları

• Çalışma ortamı

• Şirketin yönetim kültürü çalışanları olumlu ya da olumsuz etkilemektedir.

İş yaşamına baktığımızda her geçen gün hedef, satış ve performans baskının arttığını görmekteyiz.

Bir yandan hedefler gerçekleştirilmeye çalışılırken diğer yandan çetin bir rekabet mücadelesi verilmekte. İşletmelerde işler zorlaştıkça nasıl bir insan kaynağı ile çalıştığınız gerçeği daha da önem kazanmaktadır. Psikolojik sermayesi yüksek çalışanları konumlandırdıysanız işiniz bir nebze daha kolaylaşmış demektir. Peki gerçek hayatta işletmelerde durum böyle mi? İşe alım süreçlerinde etkileyici özgeçmişlere, iş için tanımlanmış yetkinlik ve yeteneklere baktığımız kadar kişilerin psikolojik sermayelerinide analiz ediyor muyuz? İşe alım süreçlerine baktığımızda ağırlıklı olarak yetkinlik, yetenek kavramlarına odaklanıldığını görmekteyiz. Oysa kişinin zorluklara karşı ayakta durabilme, kendini fark edip yönetebilme gücü, kapasitesi yani psikolojik sermayeside insan kaynakları profesyonellerinin gündemlerinde olması gereken önemli bir konudur.

Psikolojik sermayesi zayıf olan insanlar zorluklara karşı çabuk geri çekilme, strese karşı dayanıksızlık, hedef odaklı davranamama, psikolojik durumda dalgalanmalar ve duygularını yönetememe gibi davranışlar sergileyip, zor anlarda işi bırakma eğilimi gösterebilirler. Personel sirkülasyonu işletmelerin itibarını zedeler, sürekli yeni personellerle çalışması gerektiğinden kâr azalır ve işler aksar. İşe alım sürecinde yetkinlikler kadar kişinin psikolojik sermayesine yönelik analizlerinde yapılması uzun vadede işletmelerin personel sirkülasyonununda minimize edilmesine katkı sağlayacaktır.

Buraya kadar konuyu en temel amacı kâr elde etmek olan işletmeler açısından ele aldık.

Peki psikolojik sermayenin kişilerin bireysel hayatlarına ne gibi katkıları olur?

İnancım o ki; sadece iş yaşamımız için değil hayatımızın bütünü için psikolojik sermayemizi güçlendirmemiz kendimize yapacağımız en değerli yatırımdır.
Einstein “aslında herkes dâhidir, tabii ki bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre değerlendirmezsek” demiştir. Gerçek zenginliğin kaynağı insanın kendini tanıması, kendisine güvenmesi, olumlu bir bakış açısına sahip olması, hayata umutla bakabilmesi, yaşamın zorlukları karşısında dirayetli olabilmesi ve yapabileceklerine odaklanmasıdır. Kendimizi bu yönde geliştirebilirsek, değişip, dönüştürebilirsek sadece iş yaşamında değil hayatın genelinde yaşam kalitemizi artırmış olmaz mıyız? Hayat her zaman bize istediklerimizi vermez. Yaşadığımız her hâl hayatın ta kendisidir. Aşık Veysel’in dediği gibi gündüz gece yürüdüğümüz o yol bazen karşımıza keskin virajlar, engeller ve sıkıntılar çıkarır. Cihaza bağlı, hayatla ölüm arasında gidip gelen bir hasta düşünün. Cihazda kalp atışları aşağı yukarı zikzaklar çizer. Çizgi ne zamanki düz bir çizgi halini alır işte o zaman o kişinin yaşama veda ettiğini anlarız değil mi? Şu hayatta öğrendiğim ve deneyimlediğim en önemli konu yaşamın dümdüz bir çizgi olmadığıdır. Mademki bu yaşamda zorluklarda var işte kendimizi o zor zamanlarda nasıl davranmamız gerektiği konusunda eğitmeliyiz. Psikolojik sermaye kavramı bize bu reçeteyi veriyor. Öncelikle işe kendindeki güçlü yönlerine odaklanarak başla kendinde sürekli kusur aramaktan vazgeç diyor. Bununla beraber;

“Öz yeterliliğin olsun, kendine güven”

“ İyimser ol ve olumlu düşün”

“Bu güne, geleceğe umutla bak ve önüne engeller çıksa bile pes etme”

“Zor zamanlarda soruna değil çözüme odaklan ve mücadeleden vazgeçme” diyor.

Yazması kadar bir çırpıda okumasıda oldukça kolay, peki ya uygulaması, yaşama geçirilebilmesi?

Bu bakış açısını özellikle çocukları olan ebeveynlerin özümsemesini ve içselleştirmesini çok önemsiyorum. Anne babaların çoğu çocukları için iyi bir gelecek bırakmayı maddi kaynaklara bağlıyorlar. Daha çok para kazanmaya, biriktirmeye ve onlara miras olarak dünyevi, maddi değeri olan şeyler bırakmaya çalışıyorlar. Bu çabayı küçümsemiyorum. Ancak lütfen benim çocuğum kendine güveniyor mu?, olaylar karşısındaki tutumları pozitif mi negatif mi?, zor durumlarla baş edebiliyor mu? diye de bir gözlem yapsınlar. Maddi zenginlik tek başına yeterli değildir!

Buna en hazin örneklerden biri ABD’li Henry Ford ve oğlu Edsel Ford ‘un ta kendisidir.Henry Ford oğluna her türlü maddi imkânı sunmuş ancak onu geleceğe dair hayal kurmaktan yoksun bırakmıştır ve oğlu Edsel Ford ardında şöyle bir intihar mektubu bırakmıştır.

“Baba, hayal edip de ulaşamadığım hiçbir şey olmadı. Tüm zevkleri tattım, ne varsa önceden hazırlamışsın, hiçbirinde benim emeğim yok. Mutsuzluktan mahvoldum. Gidiyorum..!”

Hz.Mevlana’nın şu sözleri tam da anlatmaya çalıştıklarımın özetidir.

“Kardeşim sen düşünceden ibaretsin, geri kalan et ve kemik.

Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun”

Düşüncelerimizi kontrol edebilirsek dolayısı ile duygularımızı da yönetmiş oluruz.

Zor durumlardaki can simidimiz doğru yapılandırılmış tutumlarımızdır. Tutumlarımızı hem iş hem de bireysel hayatımız için doğru yapılandırmanın anahtarıda psikolojik sermayemize, kendimize yatırım yapmaktan, kendimizi geliştirmekten ve kendimize inanmaktan geçiyor.

Sevgilerimle

Eğitmen

Özlem Ada


YORUMLAR

Solve : *
24 − 17 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.