Herkes yogacı olmak zorunda değil ama…
Herkes yogacı olmak zorunda değil ama, herkes yoga yapmalı.
Özellikle çocuklar!
Her zaman söylediğim bir misal var: kek pişmeden içine incir, ceviz, fındık, üzüm vs, istediğiniz malzemeyi eklersiniz. Ama kek piştikten sonra ancak üzerine pudra şekeri serpebilir, ya da en fazla sos dökebilirsiniz. Kişisel gelişim konusunda etkili bir misal olduğunu düşünüyorum. Öğrenmek, gelişmek için buradayız elbette ama, ruhsal, bedensel ve zihinsel aktivitelerimizin en üst düzeyde olduğu bir çocukluk ve gençlik sonrası, bu günkü bulunduğunuz noktadan daha iyi olacağımızı kabul etmeliyiz. Yoga ile ilgili olacak bu makalede, önceliğin çocuklara ait olduğunu düşünerek, yetişkinlerle ilgili bölümleri sonraki haftalara erteledim.
Bilindiği üzere günümüz insanı şehir ve iş yaşamının gerginliğiyle baş etmek için farklı arayışlar içerisindeler. Ne yazık ki, avm’lerde ve benzeri kapalı alanlarda, bilgisayar, televizyon ve telefon başında öldürülen saatler kişinin yorgunluğunu ve içindeki boşluğu hiçbir zaman gidermiyor. Fasd food kültürü ile, yada sağlıksız atıştırmalıklarla büyüyen, hareketsiz bir gençliğin temellerini atmakta olduğumuzun üzülerek farkındayız ama, bunun önüne nasıl geçeceğimiz konusunda bir fikrimiz yok çoğumuzun.
Giderek yalnızlaşan, bencil, sevgisiz, asosyal, tüketime odaklı, sorumluluk alamayan, sorgulamayan, üretmeyen, depresif, mutsuz, umutsuz vs. saymakla bitmeyen olumsuz vasıflarda, her geçen gün mekanikleşen, her açıdan sağlıksız bireyler ve toplumlar giderek çoğalıyor. Çok da iç açıcı bir başlangıç olmadığının farkındayım ama, ne yazık ki halının altına süpürerek mevcut sorunları düzeltemeyiz.
Gerek aktivitelerle, gerek sınavlarla, sadece skor odaklı, mekanik bir yaşam dayattığımız, mutluluğu tüketimde arayan çocuklarımızı sağlıklı, dengeli, huzurlu, üretken bireyler olmaları için doğru kanalize etmeliyiz. Onlara mutlu bir yaşam alanı açmak adına, bir yandan alanlarını giderek daralttığımızın çoğu zaman farkında bile değiliz. Elbette içinizi karartmak isteyerek yazmadım bunları. Her birimiz gözünün içine bakınca, içimizin titrediği yavrularımız için en güzelini diliyoruz ve en doğrusunu istiyoruz. Ama bizim güzelimiz gerçekten en güzeli mi? Bizim doğrumuz gerçekten en doğrusu mu?
Geçen gün instagram paylaşımlarına göz atarken, anasayfamda bir arkadaşımın 8 yaşındaki oğlunun yoga matı üzerindeki gayretli bir fotoğrafı ilgimi çekti. Gayretini takdir etmek için yorumlara yöneldiğimde, benden önce yapılan bir yorumu gayri ihtiyari okuyunca şaşkınlığa kapılmamak işten değildi. Çünkü bir hanımefendi aynen şöyle demişti: “Ay bu çocuğu akranlarıyla oynatın pls… Sonra fena patlayacak. Diyim yaniii “
Allahtan anne çok bilinçli biri! Şöyle cevap vermiş : “ Oynatıyoruz ama armut dibine düşüyor işte!”
Okuyunca içime su serpildi… Ne yalan söyleyeyim, yorumunu okur okumaz, o hanımefendinin varsa mevcut çocuğu için, yoksa olacak çocuğu için içim bir an cızzzZZZ etti. Ne tuhaftır ki, ben o fotoğrafı ilk gördüğümde, ne kadar özel bir çocuk olduğunu düşünüp, “yaşasın, sağlıklı bir birey geliyor!” diye içimde bir sevinç belirmişti…
Yoga yapan çocuklara acımanın anlamsızlığını kelimelerle ifade etmek hayli güç! Çünkü yoga hakkında doğru diye bilinen sayısız yanlıştan biri de yoganın çocuklara göre olmadığı ve çocukların yogadan sıkılacağı düşüncesiydi. Çocuklar yoga yaparken nasıl sıkılabilir ki? Bilinmesi gereken en önemli unsur: Çocuk yoga konseptinin, yetişkin derslerinden bütünüyle farklı olduğudur. Çocuk yogasında dramalar, fıkralar, hikayeler, oyunlar, boyalar, parmak kuklaları, oyuncaklar ve çeşitli metaryaller kullanılabiliyor.
Her çocuğun koşa koşa geldiği bir aktivitedir yoga. Öyle ki, 30-40-60 dakikalık ders saatine her seferinde itiraz ediliyor, çünkü yetmiyor. Çocukların bir çoğu dersi uzatmak için ailelerini ikna etmemizi istiyor. Orada kendileri olma fırsatını buluyor, esniyor, gevşiyor, oynuyor, deşarj oluyorlar. Hayatları boyunca yanlış bir nefes sistemine saplanıp kalmamak için doğru nefesi ve nefesin hayati önemini drama ve oyunlar içinde kavrar. Yaşamının, bedeninin, kendisinin ve varlığının farkına varır, tanır ve şükran duyarlar. Şayet çocuğunuzu yogaya başlattınız ve 2. – 3. derse koşa koşa gitmiyorsa eğitmeni ile görüşmenizi öneririm. Belkide eğitmenin ders konsepti ona hitap etmemiş olabilir. Yoga adına hüküm vermeden önce, başka bir eğitmen veya başka bir okul denemenizi öneririm. Bu yetişkinler için de böyledir. Hoca ile bir bağ kuramayabilir kişi. O zaman başka bir hocayla devam etme alternatifiniz olduğunu hatırlatmak isterim. İleride yoga yapmak isteyebileceğini göz önüne alarak, her halükarda çocuğunuzun yoga konusunda kapısını kapatmayın derim.
Yetişkin ve çocuk yoga eğitmenliği yaptığım için, her iki grubun psikolojisini ve deneyimleme fırsatım olduğu için şanslı hissediyorum. Çünkü psikoloji ve kişisel gelişim konusunda çok değerli birikimler sunuyor size zamanla. Aslında çocuk yogası eğitimine “bunu da bileyim” niyetiyle girdim. Ama çocuklarla çalışmaya başladıktan sonra, çocukları ne kadar yogaya ihtiyaç duyduklarını, gevşemek istetediklerini, bırakmakta ne kadar zorlandıklarını, skor sevdamızın onları ne hale getirdiğini, en istemeyeninin bile sonradan yoga derslerine koşarak geldiklerini sevinerek gördüm.Yogaya başladıktan sonra ailesiyle sorun yaşayan çocukların aileleriyle iletişiminde büyük ölçüde iyileşme gösterdiklerini, yoga dersinden çıktıktan sonra “derslerimi çok daha kolay anlıyorum ve sınavlarımda başarılı oluyorum” diyen çocukların sayısı öyle böyle değil…
Annesiyle hiç iletişim kurmayan, küçük yaşta babasını kaybetmiş bir erkek çocuğun ikinci dersten sonra annesini öperek uyandırdığını ve ona sabah kahvesi yapıp, yatağına götürdüğünü annesi sevinç içinde anlatmıştı.
Bir diğer çocuk ise aynı evin içinde baba ile asla göz göze gelmeksizin dolaşıyor ve hiçbir şekilde irtibat kurmuyordu. Baba ise aynen çocuğun davranış şekli ile hareket ediyor, aşmak için hiç bir şey yapmıyordu. Anne çaresiz,iki arada bir derede sürekli yıpranıyordu ve haliyle eşiyle sorunlar yaşıyordu. Kız çocuğu birkaç derse geldikten sonra, babasıyla konuşmaya, şakalaşmaya başladığını anne şaşkınlık ve sevinçle anlatıyordu. Haliyle eşler arasındaki dialogda düzelmiş ve aile toparlanmıştı. Her zaman söylerim: “Keşke tüm aile bireyleri yoga yapsa!” Bilirsiniz, terapistler her zaman danışanlarının yanı sıra, tüm aile fertlerini de davet ederler. Çünkü her ne kadar uğraşırsa uğraşsın, tek taraflı bir çalışmadan verimli bir sonuç alamayacaktır, alsa bile kalıcı olmayacaktır.
Çocuğunuzu yogaya başlatın, hatta siz de başlayın. Bebeğiniz varsa süper olur! “Anne- çocuk yogası “var. Bebek bekliyorsanız daha süper olur! Hamile yogası yapın. Çocuğunuzu ne kadar erken başlatırsanız o denli büyük bir iyilik yaparsınız. Herkes yogacı olmak zorunda değil ama, herkes yoga yapmalı. Özellikle çocuklar!
Bir sonraki makalede yoganın çocuklar için Zihinsel, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan getirileri konusunu ele alacağım. En güzel, aydınlık yarınlar dileğiyle, Namaste…
Sevgi ve ışık’la…!
Serpil Doğan