Modern hayat ve mutluluk
Mutluluk nedir, nerde bulunur, nasıl yaşanır? Ne yaparsak mutluluğu yakalarız? Erişilmesi kolay bişey mi? Yoksa mutluyuz da biz mi farkında değiliz?
Bu sorular hemen hepimizin aklında dönüp dolaşıyor. Günümüz dünyasında yaşadığımız koşullar, hepimizi bu soruları sormaya ve cevaplarını aramaya yöneltiyor. Yaşadığımız koşullar ne ki, neden bizi bu duruma sokuyor?
Modern hayat diye nitelendirdiğimiz, aslında hepimizi esir eden bir sistemde yaşıyoruz ve ister istemez ona göre hareket etmek zorunda kalıyoruz. Aslında söylenecek çok şey, verilecek çok detay var ama ben yüzeysel ifade edeceğim.
Büyük emekler, çabalar ve ümitlerle, severek veya sevmeyerek üniversiteden mezun olursunuz. Eğer akademik kariyer düşünmüyorsanız, mezun olunca sanki büyük bir dertten kurtulmuşsunuz gibi gelir ilk etapta, heyecanla iş aramaya başlarsınız. Şansınız yaver gitti, bir şirkette işe girdiniz, giremezseniz onun stresi sarar bir süre sonra, şimdi nolacak düşüncesi başlar. İşe girdiğinizde, durumunuza göre beyaz yakalı iseniz, yoğunluğunuza göre 8-17 saatleri arasında standard çalışmaya başlarsınız. Belki yoğunluk nedeniyle haftasonunu dahi unutur olursunuz. Kendinizi gösterme, ispatlama, performans gösterme söz konusudur. Uzun bir süre bu sürecin içinde yaşarsınız. Gelir durumunuza göre bir süre sonra arabanızı da alırsınız. Giyiminiz, tarzınız, kullandığınız aksesuarlar işinize ve çevrenize göre şekillenmeye başlar. Sosyal hayatınız da ona uyum sağlar. Siz bunları elde ettikçe, bu şekilde yaşadıkça mutlu olduğunuzu sanırsınız. Çünkü çevreniz de aynıdır. Farknda değilsiniz ama herkes birbirini tetikliyor ve etkiliyor. Onlarda var, bende de olmalı. Bilinçaltınızın size oynadığı oyun. Bu şekilde Kabul göreceğinizi düşünerek mutlu olursunuz. Bir süre sonra karşınıza iş ortamından veya sosyal hayattan biri çıkar, evliliğe de adım atarsınız.
Burayı ayrıca belirteyim, evlilik, bir zorunluluk değil, hayatınızı gerçek anlamda mutluluğa çevirecek bir sözleşmedir. Ancak bir çok kişi sırf sosyal statüsünü korumak ve evliliği de başardığını göstermek adına evleniyor. Bir süre sonra da hüsrana uğruyor. Çocuk olmadan farkedilirse belki toparlanacak bir durum, bir kısmı, çocuk olunca düzeleceğini düşünerek bir de öyle hata yapıyor. Bu sefer sorun daha büyük oluyor ve açıkcası en fazla çocuklar bu durumdan etkileniyor.
Severek, isteyerek, birlikte yol almak istediğiniz hayat arkadaşınızı bulduysanız gerçekten ne mutlu size. Evinizi de kurdunuz, hayatınızdaki adımları birer birer atıyorsunuz. Bir süre sonra severek ve isteyerek sahip olduğunuz çocukla birlikteliğinizi taçlandırırsınız. Sorumluluklarınız gitgide artar. Öncelik artık çocuktadır. Kendinizi işinize ve çocuğunuza göre ayarlamanız gerekir. Sağlığı, beslenmesi, gelişmesi, ilk dişi, ilk adımı, ilk doğum günü derken, ardından kreş telaşı gelir. Kreşe başlayan bir çocuk için okul hayatı öyle böyle başlamış olur. Bize düşen ise artık çocuğu üniversiteden mezun oluncaya kadar ve kendi ayakları üzerinde durmasını öğreninceye kadar başarılarına destek olmak.
Hayatımızda oluşan ve farkına varmadan hepimizi etkisi altına standartları görüyor musunuz? Yazının başında da belirttiğim gibi detaylara girmeden ifade ettim. Modern hayat diye nitelendirdiğimiz kriterleri birer birer yakaladığımız zaman kendimizi gerçekleştirmiş hissediyor, mutlu oluyoruz. Çünkü çevremizden gördüğümüz, içinde yaşadığımız sistem bunu gerektiriyor. Eğer bu kriterlerden birini gerçekleştiremezsek, neden olmadığına dair üzüntülere kapılarak kendimizde eksiklik hissediyoruz. Bahsettiğim şekilde yaşayarak mutlu olanlar yok mu, tabii ki var. Ancak onların iç dünyasını irdelediğinizde nelerle karşılaşacağınızı biliyor musunuz?
Aslında modern hayat dediğimiz sistem hepimizi birer makineye çevirdi. Hayatlarımız o kadar programlı hale geldi ki, herşeyi aynı anda yakalamaya ve gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Çünkü kendimiz için durup düşündüğümüz, bizi gerçekten mutlu edecek faktörleri bastırdığımızdan, olması ve yaşanması gereken normalin bu olduğunu, farklı şekilde yaşamanın garip olacağını düşünüyoruz. Hepimizin yaşadığı bir boşluk var, onun nerden kaynaklandığını bulamıyoruz.
Hiç dikkatinizi çekiyor mu, iş dünyasında gayet güzel başarılara imza atmış, bir çok profesyonel, ya işinden ayrılarak veya ayrı bir dal olarak koçluk yapmaya başlıyor. Örnekler, koçlukla sınırlı değil tabii ki, incelediğinizde deniz sporu, doğa yürüyüşü, dağcı, yelkenci, yazar, müzisyen, Ressam ve dahası olan bir çok profesyonel var. Bu dallarda da oldukça başarılı şekilde kendilerini ifade ediyorlar ve tanıtıyorlar. Tüm bunların tek sebebi, kendi içindeki anlam arayışına çıkarak asıl mutluluğu keşfetmek ve yaşamak. Sonra da onu herkesle paylaşmak.
Modern hayat belki bazılarımız için gerçek mutluluğu veriyor ama çoğumuz için dayatılmış zorunluluktan başka bişey değil. Asıl mutluluk bizim keşfederek, bilerek ve isteyerek her yönüyle hissederek yaşadığımız modern hayattır.