Mutlu olmak ya da olmamak…
İşte bütün mesele bu! Değil aslında… Mesele hayatın akışı içinde her ne olursa olsun dengede kalabilmek. Ve bu sandığınız kadar zor değil.
Uzunca bir süredir #mutluinsan hashtag’i ile yazılar yazıyor, paylaşımlar yapıyorum. Mutluluk, son yıllarda tüm dünyada araştırılan konuların başında geliyor. Çünkü mutluluk, tarihler boyu insanın en önemli odak noktası. Hepimizin hayattan beklentisi mutlu, huzurlu, doyumlu bir ömür sürmek. Geçmiş nesillere göre daha zengin, daha konforlu yaşamamıza rağmen daha mutsuz toplumlar olmamızın sebebi aslında tam da bu mutluluk için biçtiğimiz kriterlerde gizli.
Modern yaşam adı altında kendimizi sıkıştırdığımız şehirler, pek havalı görünen 99 katlı plazalarda, camları açılmayan ofislerde yüksek maaşlar ve sosyal “güvenceler”, daha çok tüketmemizi ve mutluluğun satın almak ve sahip olmakta saklı olduğunu bilinçaltımıza işleyen: “Hadi, hemen, şimdi al… Kaçırma… Sana özel fırsat…” diye her taraftan bağıran reklamlarla, sanal bir mutluluk aleminde yaşayan, insan fıtratından uzaklaşmış garip bir tür haline geldik.
Kendi ellerimizle inşa ettiğimiz modern hayat, mutluluğun en büyük düşmanı olduğu gibi türümüzün de sonunu getirebilecek nitelikte. Dünya sağlık örgütü 2017 raporuna göre dünyada 300 milyondan fazla kişi depresyonda ve son 10 yılda %18 artmış durumda. Dünyada günlük yaşamı etkileyen bir numaralı sorunun depresyon olduğu belirtiliyor.
2014 yılından bu yana İstanbul Kongre Merkezi’nde organize ettiğim ve bu yıl 5-7 mayıs tarihleri arasında üçüncüsü gerçekleşen “Mutlu İnsan” Zihin Ruh Beden festivalinin ana konusuydu mutluluk. 3 gün süresince akademik, medikal ve kişisel gelim dünyasından 59 uzman, 70 ayrı seminer ve workshop ile sağlıklı, mutlu, doyumlu bir hayata giden yoları yöntemleri anlattı. Prof.Dr. Bingür Sözmez dünyaca başarılı bir kalp cerrahı olmasının yanı sıra çocukluk hayali olan ney üflemeyi öğrenmeye başladığını, hastalarını müzikle ve yogayla nasıl şifalandırdıklarını anlatırken, Prof.Dr. Nevzat Tarhan mutluğun formülünün insanlar arasındaki rekabette değil, işbirliğinde olduğunu vurguladı. Tasavvuf araştırmacısı yazar Cemalnur Sargut mutluluğu, olan her şeyde bir hayır olduğuna inanmanın ve yaratılmış her varlığı yargılamadan sevmekte olduğunu anlattı. Festivale katılan 3500 üzerinde ziyaretçi, edindikleri bilgiler ve yeni bakış açılarıyla hayatlarında yeni kapılar açmak üzere mutlu bir şekilde ayrıldı. Festival detayları festivalin web sitesinde ve YouTube kanalında bulabilirsiniz.
Tam bir hafta sonra katıldığım Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen 2. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi’nin konusu yine mutluluktu. Tüm akademisyen ve bilim adamlarının birleştiği nokta yine aynı oldu… Daha iyi yaşamak için yarattığımız dünyanın bizi özümüzden uzaklaştırdığı ve mutluluğun dışarıda aranacak bir olgu değil, yaşam deneyimlerini algılayış şeklimiz olduğu.
Peki, tüm bu söylenenler iyi de ne yapmak lazım? Toplanıp köyümüze geri mi dönelim? Elbette bu bir seçenek, son yıllarda benim çevremde bunu yapanların sayısı oldukça fazla. Gelirinizin rakamsal miktarından ziyade, bununla elde ettiğiniz hayat standardına bilinçli bir farkındalıkla baktığınızda belki de bu sorunun cevabını daha rahat verebilirsiniz.
Fakat güzel haber şu; yaşadığımız çevre koşullarını değiştiremesek de beynimiz ve bedenimiz öyle muhteşem bir organizma ki; yeteneklerini ve fabrika ayarlarına uygun ihtiyaçlarını bildiğinizde ve yediğimizden içtiğimize biraz daha farkındalık dolu seçimler yaptığımızda, bizler her türlü koşulda hayatta kalmayı ve iyi yaşamayı becerebilen niteliklere sahibiz.
Egzersiz yapmanın ve iyi beslenmenin, stres yönetiminde en etkili yöntem olduğu pek çok bilimsel çalışmayla ispatlanmış olan meditasyonu hayatınıza entegre etmekle sağlıklı, huzurlu bir hayat mümkün. Bunun tek koşulu bu bilgileri deneyime çevirmeniz ve bu yolda emek vermeniz. Dışarıda sizi sizden başka mutlu edebilecek hiçbir şey yok. Aradığımız her şey içimizde.