İstanbul °C
Sahi nasıl hissediyorsunuz?
Dünya Mutluluk Endeksi yayınlandı. Türkiye 8 basamak gerileyip en mutlu 112. ülke olabildi. Ruh halimizin arkasında birçok kimya çalışmaktadır. Mutlu olmak ve hayattan keyif almak adına dopamin, serotonin gibi nörotransmitterlar (NT) ile endorfin, oksitosin gibi hormonlara (H) ihtiyaç duyarız. Tabii ki bu kimyanın dengeliliği ve sürdürülebilirliği tüm ruhsal sağlığımızı ve bağışıklık sistemimiz ile birlikte; hayat kalitemizi, üretkenliğimizi, sosyalliğimizi ve ilişkilerimizi de etkilemektedir. Ancak ekonomik, sosyal ve ekolojik çevrenin bu hormonlar üzerinde oldukça etkileri var. Peki dünyada ve Türkiye’de kontrol edemediğimiz birçok kriz durumunu yaşıyorken, bizler kimyamıza nasıl ve ne kadar hükmedebiliriz?
İçeride Neler Oluyor? Ne yapmalı?
Ruh halimizi belirleyen, dengeleyen belli başlı nörotransmitter (NT) ve hormonlar (H) vardır.
- DOPAMİN (Motivasyon-Ödül NT) : İş bitirmek (işleri küçük hedeflere bölebilirsiniz), başarmak, kutlama yapmak, şarkı söylemek, dans etmek, kişisel bakım, sevilen yemekleri tüketebilmek(!), sevişmek, prebiyotik yoğun beslenmek.
- SEROTONİN (Ruh halini dengeleyen NT) : Güneş ışığı almak, yürüyüş ve spor yapmak, meditasyon/yoga, nefes egzersizleri, D vitamini, doğada zaman geçirmek, yüzmek.
- ENDORFİN (Rahatlama-Ağrı ve Acı Azaltan H) : Sallanmak, hafif egzersiz ve fitness yapmak, gülmek, kahkaha atmak, komedi film/video izlemek, bitter çikolata ve tatlı tüketmek, güzel kokular koklamak ve C vitamini.
- OKSİTOSİN (Sevgi, güven ve bağlanma H) : Sarılmak, dokunmak, sevişmek, hayvan sevmek, çocuk sevindirmek, hediye almak, aramak, sürpriz yapmak.
Tabii ki bu noktada en kritik unsur nitelikli beslenmedir. Bu NT ve hormonların bileşiğindeki elementler maalesef son aylarda gelişen ezici enflasyon sonucu müthiş zamlanan besleyicilik değeri yüksek gıdalarda bulunmaktadır. Alım gücünün düşmesi, özgürlüklerin kısıtlanması, savaş, salgın bizde adrenalin gibi korku, stres ve baskı yaratan hormonları salgılatıyorken; yaz saati uygulaması ile alınamayan güneş ışığı ve tüketilemeyen nitelikli gıdalardan gelen vücuda geçirilemeyen içerikler nedeniyle bizi mutlu kılan kimyayı da fizyolojik olarak üretemiyoruz. Bu eksikliğin tetikleyeceği bireysel ve toplumsal hastalığın boyutları korkunç noktalara erişebilir. O nedenle nörokimya, nöropolitika biliminin üzerinde en fazla teori geliştirilen unsurlarından biridir.
Bir hormon hariç. O da OKSİTOSİN. Bu bir doğal adaptasyon aslında. Özellikle bir ortamda tehdit oluşturan bir unsur var ise hemen işbirliğine girerek korunmayı ve türümüz için üremeyi düşünüyoruz. O nedenledir ki savaş ortamında ya da savaş yaşamış ve savaş ortamından kaçan toplumlarda nüfus patlamaları görüyoruz (baby boomers).
Tüm kimyasalların eksikliği acıdır ama sosyal bir tür olan bizler için oksitosin eksikliği ayrı bir acıdır. Eksikliğinin “fiziksel acıya” dönüştüğü tek kimyadır. Kalbiniz kırılmaz oksitosininiz düşer.
O nedenle sevin, daha çok sevin… Farklılıklarımız ile birlikte sevin… Ayrışmayın, ayrıştırmayın… Oksitosin “endorfin” de salgılatır, birbirimizin acıyan yerlerinden öpelim. Oksitosin “dopamin” de ürettirir. Tek bir mavi çatı ve tek bir ortak gelecek var. Bunu korumak için motive olalım. Birbirimizi motive edelim.
Paylaşmak ve işbirliği tüm kimyanızı yükseltir! BİRLEŞİN!
Mutluluk paylaşınca artıyor ve güzel günler geldiğinde kutlamalar birlikteyken keyifli olacak çünkü :))
YORUMLAR