Sosyal medya ceza mı?
Soru sormanın ve düşünmenin gücüne inanan biri olarak yazıma bir soru ile başladım ve yine birkaç soru sorarak devam etmek istiyorum.
“Sizce sosyal medya sanal mı? “
“Sosyal medyanın gerçek hayatlarımız üzerinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?”
Muhtemelen ilk etapta bir kısmınız belki de çoğunuz her iki sorunun yanıtının “evet” olduğunu düşündü. O zaman sosyal medya sanıldığı kadar “sanal” ise gerçek yaşamlarımız üzerinde nasıl etkili olabiliyor?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığnca yapılan “Boşanma Nedenleri” konulu araştırma çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Bunlardan en dikkat çekeni; çiftlerin boşanma nedenlerinin başında yüzde 53 ile sosyal medyanın gelmesi.
Evlilik, ilişkilerdeki sorunlar ve boşanmalar üzerine yaptığı araştırmalar ve yazdığı kitaplarla tanınan ünlü Avukat ve Yazar Cengiz Hortoğlu, sanal âlemdeki sosyal paylaşım sitelerinin yani kısacası internetin son yıllarda artan boşanmalar üzerindeki etkisini araştırdı.
Ulaşılan sonuca göre;
Boşanmayı düşünen her dört kişiden bir tanesinin kararını vermesine internette yapılan sanal sohbetler ve paylaşım siteleri sebep oluyor.
Aldatıldığını düşünen her 2 kişiden 1 kişi eşinin kendisini sosyal paylaşım sitelerinde veya sanal sohbet ortamında tanıştığı birisiyle aldattığına inanıyor.
Eşini aldatan her 2 kişiden 1 kişi sosyal paylaşım sitelerinde veya sanal sohbet ortamında tanıştığı birisiyle aldattığını kabul ediyor.
Bu yönüyle bakıldığında sosyal medyayı “sanal” olarak nitelemenin ve hayatlarımıza etki etmediğini ileri sürmenin yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Kendimizi ifade ettiğimiz, insanlarla etkileşime ve iletişime geçtiğimiz her ortam adı “sanal ” bile olsa gerçektir. Kendimizi, özel ve iş hayatımızı, siyasi görüşümüzü, dine bakış açımızı, espri anlayışımızı, dinlediğimiz müzikleri, gittiğimiz restoranları, yaptığımız tatilleri kısaca sürdüğümüz yaşama dair pek çok detayı verdiğimiz sosyal medya hesaplarımızı dikkatle inceleyen bir kişi bizim hakkımızda pek çok detayada ulaşmış oluyor…
Burada en önemli soru şu “ben bu bilgileri kimlere, neden ve nasıl sunuyorum?”. İngiltere’de güvenlik sistemleri üreticisi Friedland’in yayınladığı araştırma raporu hırsızların sosyal medyadan nasıl faydalandıklarını gözler önüne seriyor. Araştırmaya göre hırsızların dörtte üçü sosyal ağlardan yararlanıyorlar. Sosyal ağlarda paylaştığımız bilgiler hiç istemediğimiz insanların eline geçebiliyor. Bununla beraber sosyal ağlarınızda yazdığınız bir yazı sizin kariyer hayatınızın başlamadan bitmesine dahi neden olabiliyor.
Çok yakın zamanda Türkiye güzeli seçilen ve sosyal medyada yaptığı paylaşımlar nedeni ile tacı elinden alınan Itır Esen’in başına gelenlere hepimiz şahit olmadık mı? Yıllardır profesyonel iş hayatıma Eğitim ve İnsan Kaynakları alanında devam eden biri olarak şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Siz bir şirkete iş başvurusunda bulunduğunuzda sizinle yapılan mülakatın yanı sıra, işe alım uzmanları arka planda sizin sosyal medya hesaplarınızıda inceler. Profil fotoğrafınız, hangi müzikleri dinlediğiniz, nelere güldüğünüz, kullandığınız dil gibi pek çok detaya bakarak sizinle ilgili bir yargıya varmaya çalışırlar. Son derece başarılı bir mülakatın sonunda işe alım uzmanı facebook sayfanıza girdiğinde dudaklarınızı büzerek kendinizi seksi göstermeye çalıştığınız bir fotoğraf ile karşı karşıya kalırsa muhtemelen golü yediniz demektir. “Ne ilgisi var canım, öyle saçmalık olur mu? “diye düşünenleriniz var ise bal gibi olur demek zorundayım. Memleketimizde çoğunlukla işler böyle yürüyor. Hoşumuza gitsede gitmesede!
Şu ana kadar “sosyal medya sanal mı yoksa gerçek hayatlarımıza etki ediyor mu?” diye konuştuk. Peki biz hayatlarımıza etki eden sosyal medyayı neden, hangi amaçla kullanıyoruz?
Kurumlara baktığımızda onların kullanım amaçları; Marka bilinirliklerini artırmak, reklam yapmak, mevcut müşterileri ve potansiyel müşterilerini bilgilendirmek ve en nihayetinde satışlarını artırmak diyebiliriz.
Kamuoyuna mâl olmuş, sanat ile ilgilenen ve şov dünyasının içinde yer alan ünlülerin kullanım amaçları; Popülerliğin devamı, konser, sergi açılışı, imza günü, tiyatro oyunu, yeni çektiği filminin tanıtımı gibi konularla ilgili sevenlerini bilgilendirmek, reklam yapmak ve en nihayetinde gündemde kalma arzusu olarak sıralanabilir.
Peki biz sosyal medyayı hangi amaçla kullanıyoruz?
Selçuk Üniversitesi’nden 728 öğrenci üzerinde bir araştırma yapıldı. Bu araştırmanın amacı; öğrencilerin sosyal medyayı hangi gereksinimlerini doyurmak için ve nasıl kullandıklarını ortaya koymak, kullanım motivasyonlarını anlamaktı. Araştırma sonuçlarına göre deneklerin sosyal medya kullanmalarında yedi farklı motivasyon saptandı. Bunları önem sırası ile narsizim ve kişisel sunum, medya alışkanlığı, boş zamanları değerlendirme, bilgi arama, kişisel statü, ilişkiyi sürdürme ve eğlence şeklinde sıralamak mümkün.
Bu araştırmanın ortaya koyduğu kullanım motivasyonlarına baktığınızda siz kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz? Çoğunlukla hayatımızın en değerli kaynağı olan zamanımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz sosyal medyayı hangi amaçla kullandığımızın farkında olmamız önemli diye düşünüyorum. Bir diğer önemli soru ise “sosyal medyayı nasıl kullanıyoruz?
Uzun zamandır sosyal medya kullanan biri olarak özellikle son zamanlarda gözlemlediklerimi düşünmeden edemiyorum. Nereye gidiyoruz? Yurdum insanına neler oluyor?
Bir toplantıdan çıktığınızda sizi doğru düzgün tanımadığı halde hemen facebook ya da instagramdan ekleyenler mi ararsınız?
Gecenin bir yarısı ağzının suyu aka aka size mesaj yazma, iltifat etme ve hatta en seksi halini fotoğraflayıp gönderen mi ararsınız?
30 yıl önce çekilmiş ve gördüğünüzde “aman Allah’ım bu ben miyim?” dediğiniz bir fotoğrafınızı fütursuzca “geçmiş zaman olur ki” diyerek ve sırıtarak o fotoğrafa sizi etiketleyen mi ararsınız?
Sayfanızda yaptığınız bir paylaşımın altına yaptığınız paylaşımla alakası olmayan yorumlar yazanlar mı ararsınız? Siz “Irak’ta yapılacak referandum” derken arkadaşınız onun altına “beni ara, sana ulaşamadım tatlişkom” yazabilir misal.
Motivasyonu keyif almak ve iyi zaman geçirmek üzerine kurgulanmış bir futbol maçının hemen ardından “nasıl koyduk ama” ile başlayan küfürler mi ararsınız?
Evli barklı ya da ilişkisi olan kadın yada erkeklerin başkaları ile flörtleşmelerini mi ararsınız? Sosyal medya kullanımı yüzünden yıkılan yuvalar ve biten ilişkilerin haddi hesabı yok!
Israrla sizi ekleyen bir kişiyi listenize dahil etmediğiniz için dürtmesini mi ararsınız?
Her anını görüntüleyip paylaşanlar mı ararsınız?
“Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” edasıyla birbirlerine laf sokuşturanlar mı ararsınız?
Her konunun uzmanı, muhalifi ve çok bilenlerini mi ararsınız?
Okumuşu, cahili, ırkçısı, sapığı, ahlaklısı, ahlaksızı ne ararsanız var şu gözünü sevdiğimin sosyal medyasında.
Peki sizce sosyal medya bir ceza mı?
Niye ceza olsun ki? Bence değil. Sosyal medyaya pek çoğumuz bir bebeğin annesine göbek bağı ile bağlı olması gibi bağlıyız ve bayılıyoruz sosyal medyada olmaya. Bu betimlemeden hareket edersek anne bizi ne ile besliyorsa biz de o besinlerden kendimizi, bilincimizi ve bilinçaltımızı besliyoruz demektir.
Bebek ile aramızdaki fark ise onun anneye ve annenin kendi varoluşuna sunduklarına karşı koyamaması ve seçim yapamaması. Oysa biz yetişkinler özgür iradeye sahibiz ve seçim yapma hakkımız var. Diyeceğim o ki internette ya da sosyal medya kullanımında neye maruz kaldığımız konusunda dikkatli olursak, farkındalıkla seçmeyi bilirsek sosyal medya neden ceza olsun?
Her şey elimizde ve elimizin altında. Her an ve her yerde hayatımızın bir parçası olan sosyal medyanın hayatlarımızın bir parçası olduğu gerçeğini yadsımadan kabul ettiğimizde herkes kendine göre en doğru kullanım şeklini belirleyecektir. Bana sorarsanız en doğru kullanım şekli eskilerin söyleyişi ile adab-ı muaşeret kurallarını önemsemekten geçiyor. Adab-ı muaşeret “görgü ve ahlak” kurallarını kapsar.
Genel görgü kurallarına uyma zorunluluğu yoktur yani hukuken suç sayılmaz ancak görgü kurallarına uymak diğer insanlara saygı göstermektir ve onların duygularına önem verdiğimiz mesajını göndermek demektir. Bireylerin iletişim ve etkileşim halinde olduğu sosyal medyadada görgü kurallarına uyulmasının önemli olduğunu düşünüyorum. “O da ne ki? Sosyal medyada görgü kuralı mı olur yahu?” diyenler olduğunu duyar gibiyim. Evet, doğru duydunuz. Bu konu üzerine yazıp çizen pek çok uzman var.
Adab-ı muaşeret günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Sosyal medyada da her gün pek çok uzman, bir takım görgü kurallarına dikkat çekmeye çalışıyor. Sosyal medyanın kullanımı konusu sosyolojik, psikolojik, davranış bilimleri perspektifinden bakıldığında oldukça katmanlı bir konu ve üzerine söylenecek çok söz var. Ben bu yazımda kullanım dilimize ve şeklimize yönelik birkaç noktanın altını çizmek istiyorum.
Unutmayalım ki; Sanal ortamlara gerçek izler bırakıyoruz!
Dolayısı ile sosyal medyayı niye kullanıyorum, nasıl kullanıyorum ve sosyal medya üzerindeki davranışlarım iletişimde olduğum kişinin hayatına ya da kendi bireysel hayatıma olumsuz etki eder mi? diye düşünmenin, görgü kuralları çerçevesinde hareket etmenin gerekliliğine inanıyorum. Sosyal hayatda samimi olmadığımız birine “sen” diye hitap etmiyorsak bunu sosyal mecralardada yapmamalıyız. Bir kafede eşiyle, sevgilisi ile ya da yalnız başına oturan birinin masasına gidip “merhaba, saçların harika görünüyor” demiyorsak, diyemiyorsak ya da onu dürtmüyorsak bunu sosyal mecralardada yapmamalıyız. Bu örneklendirmeler çoğaltılabilir.
İşin özü “sana yapılmasını istemediğini başkasınada yapmamaktan” geçiyor. Sosyal medyada maruz kaldığımız bazı durumlar gerçekten can sıkıcı. Numarınızı bilmeyen biri sizi facebook üzerinden arayabilme cesaretini gösterebiliyor, takip ettiğiniz herhangi bir sayfada yorum yazdıktan hemen sonra hiç tanımadığınız biri size ekleme talebi gönderebiliyor, sabaha karşı size içinde flört amacı taşıyan cümlelerle bir mesaj gelebiliyor, alıntı yapılan ama kaynak belirtilmeyen gönderiler gırla, bilgi kirliliği deseniz diz boyu.
Peki ne yapacağız? Öncelikle işe sosyal medyayı ne için kullandığımızın, iletişime geçtiğimiz insanların gerçek olduklarının ve bir hayatları olduklarının, ayrı ayrı karakterlere, psikolojilere sahip insanlar olduklarının farkına vararak başlamak gerekiyor.
Bunun farkında olmayan “aman nasıl olsa sosyal medya, kafa dağıtıyoruz, ne olacak ki?” düşüncesi ile ağzına geldiği gibi konuşabilen, küfredebilen, sizi iltifatlara boğabilen, uzmanı olduğunuz bir konuda size ahkâm kesebilen insanlar tarafından zaman zaman kabalığa, nezaketsiz üsluplara maruz kalmıyor muyuz?
Size iyi bir haberim var ☺ Bu kendini bilmez insanlar her yerde var.
İş yerimizde, sokakta, markette, oturduğumuz binada ve elbette internet ortamındada. Lokal düşünürsek bu insanlar hoşumuza gitsede gitmesede bu toplum içinde nefes alıyor, bu coğrafyada yaşıyorlar. Onları yok sayamayacağımıza göre onlara değil kendimize odaklanacağız, etki edebildiğimiz alanları elimizden geldiğince yönetmeye gayret edeceğiz. Ben sosyal medya uzmanı olmamakla birlikte bu konu üzerine kafa yoran, okuyan, araştıran biri olarak sosyal medya hesaplarının kullanımına yönelik önerilerimi dilimin döndüğünce sizlerle paylaşmak istiyorum;
Sosyal medya hesaplarımızda kimlerin olacağına dikkat etmek, seçici olmak, takipçi sayımız fazla olacak diye tanımadığımız herkesi sayfalarımıza dahil etmemek
Yüz yüze iletişimdeyken yapmayacağımız, söylemeyeceğimiz sözleri sosyal medya hesaplarımızda, internet ortamındada yapmamak
Emin olmadığımız bilgileri paylaşmamak, bilgi kirliliği yaratmamak
Alıntı yaptığımızda kaynak belirtmek
Tanımadığımız kişilere mesaj atmamak
Tanıdığımız kişilere mesaj atarken saatin kaç olduğuna dikkat etmek. Bir arkadaşınızı acil bir durum olmadığı sürece gecenin üçünde aramıyorsanız, sırf elinizde telefon var diye dilediğiniz saattede mesaj atmanız uygun kaçmayabilir
Sizin canınız sıkılıyor ve biriyle konuşma ihtiyacınız var. Gözünüze kestirdiğiniz bir arkadaşınıza mesaj yazdınız. Peki şu an o kişi hangi ortamda, hangi ruh halinde ve konuşmak istiyor mu? Mesaj yazıldığında karşımızdaki kişinin konuşmak için uygun olup olmadığını sorgulamaya özen göstermeliyiz
Paylaşımlarımızda görgü ve genel kabul görmüş ahlaki kurallara dikkat etmek ( özel hayatında porno izleyen birinin facebook sayfasında porno içerikli video paylaşması yasal olarak suç değil ancak rahatsızlık verici)
İletişim dilimizin nazik ve kibar olması, saygılı olmak
Sosyal medyada an be an akan bilgilerin bilinç altımızı da etkilediğini unutmadan seçici davranmak, bize rahatsızlık veren paylaşım sahiplerini takip etmemek
Yaptığımız paylaşımların, kullandığımız dilin iş, özel ve diğer sosyal çevremiz tarafından görüldüğü bilinci ile hareket etmek
Birlikte çekilen fotoğraf ya da videoları paylaşmadan, etiketlemeden önce arkadaşımızdan müsaade almak
İzin almadan insanları çeşitli sayfalara eklememek
Israrla oyun talebi göndermemek
Kendi aranızda kullandığınız lakabı arkadaşınızın sayfasında dillendirmemek (Seni zilli Zarife seni ☺… gibi) Unutmayın ki arkadaşınıza olan hitabınızı sayfasındaki herkes görüyor. O; çocukluk arkadaşınız olmasının yanı sıra x şirketinin satıştan sorumlu koordinatörüde olabilir ve yönetiminden sorumlu olduğu ekip onu gördüklerinde kendi aralarında “zilli Zarife geliyor” diye fısıldaşıp kıkırdaşabilirler. Şimdi bir düşünün. Ekibi tarafından alay konusu edilen arkadaşınızın yerinde olmak ister miydiniz?
İletişim dilimizde mesafeli samimiyet olarak nitelediğim bir üslubu kullanmak. Diyelimki bir kadın olarak çok sevdiğiniz bir erkek arkadaşınızın fotoğrafının altına “canım muhteşem görünüyorsun” yazdınız. Bu erkek ardaşınızın eşi ya da sevgiliside bu yorumunuzu gördü. “Sana benim dışımdada canım diyenler var demek, kim bu kadın ve ne bu samimiyet?” diyerek başlattığı bir konuşmanın kavgaya dönüşmesine sebep olabilirsiniz. Takdir edersiniz ki “canım” çok özel bir hitap şeklidir. Sevgilime “canım” diye hitap eden bir kadının kim olduğunu ve bu samimiyetin kaynağını şahsen bende merak ederim. Şimdi bu satırları okurken kıs kıs gülenleri görür gibiyim. Kendimizi kandırmayalım. Çoğumuzun başına gelmiştir böylesi durumlar.
Paylaşımlarımızda zaman aralıklarına dikkat etmek. Örneğin facebookta arka arkaya müzik paylaşan bir kişinin bu müzikleri eş zamanlı dinleyebiliyor olması imkân dahilinde değil. O zaman biz dinlemediğimiz müzikleri neden paylaşıyoruz? Amaç? İşin özü paylaşmaksa belli aralıklarla paylaşılması daha anlamlı ve gerçekci değil mi? Bununla birlikte sosyal medyada peş peşe paylaşım yapmak yanınızda bulunan birinin nefes almadan sürekli konuşması gibi bir etkiye sebep oluyor. Günlük hayatımızda bu duruma ne kadar katlanabiliriz? Arka arkaya sürekli fotoğraflarını paylaşan birini görmekten bezdiğiniz hiç mi olmadı?
Yaşamlarımıza dair en mahrem anları paylaşmamaya özen göstermek. Caminin içinde namaz kılarken çekilen fotoğrafı yayınladın ama sevaplar uçtu gitti mirim ☺ Anladık kocan ya da sevgilin seni çok seviyor, ama bu kadar yeter, lütfen yatak odanız size kalsın☺ Bir de her yediği, içtiğini paylaşanlar var. İnstagramda food porn yapmaktan uzak durmak gerekiyor. Bilmeyenler için fotoğraflarını gelişi güzel yayınlamak yerine, yemeğin en çekici, en lezzetli görünmesini sağlayacak şekilde en yakından çekilen görsellere food porn deniyor. Nasıl ki gerçek hayatta her karşılaştığımız kişiye ben bugün şunu yedim, bunu içtim demiyorsak bunu sosyal medyada neden yapalım?
Acil kan ihtiyacı gibi başlıklarla paylaşılan iletilerin gerçekliğini, ihtiyacın devam edip etmediğini sorgulayıp emin olduğumuzda paylaşmaya özen göstermeliyiz. Diyelim ki kan vermeye gittim ve ortada ne hasta var ne de kan ihtiyacı. Sonuç? Kaybettiğim zamanın hesabını kim verecek?
Facebook üzerinden paylaşılan imza kampanyalarına bende defalarca katıldım. Ancak bu güne kadar o imza kampanyalarının etki ettiği ve alınan bir sonuca rastlamadım. Bilen varsa lütfen benide bilgilendirsin. Artık bu kampanyalara katılmıyorum. Bu konuyu düşünmenizi öneririm. Bazen farkında olmadan yanlış bilgiler içeren bir imza kampanyasına bile katılabiliyoruz. Bu imza kampanyalarına attığım imzanın bir önemi var mı? Bu imzalar ile bir sonuç alınıyor mu? Bildiğim kadarı ile şu ana kadar alınan bir sonuç olmadı. Demem o ki; Yaptığımız bir paylaşımın neye hizmet edip etmediğinide sorgulamak gerekiyor. Kuala Lumpur’da köpeğini döven birinin videosunu paylaşıp “lütfen duyarsız kalmayalım, bu adam bulunsun ve cezasını çeksin” dediğimizde o adamın bulunmasını sağlıyor muyuz? Bulunmasını sağlamadığımız gibi hayvan sever bir kişi izlediğinde durup dururken o kişinin üzülmesine de neden olabiliyoruz.
Son zamanlarda bayrak zinciri yapıyoruz, yahudilere ait olan markaları protesto edeceğiz, meme kanserine dikkat çekeceğiz kızlar herkes sayfasına şunu yazsın bunu yazsın gibilerden mesajlar alıyorum. Bu mesajlarıda anladığımı pek söyleyemem. Bu ışığı seninle paylaşıyorum sende en az 3 kişiyle paylaşmalısın diye bir mesaj geliyor. Bu ışık ne, neden 3 kişi ile paylaşıyorum? Aklımda deli sorular. Yapmayın!
Sosyal medyayı son derece doğru kullanan, özel hayatımda tanımadığım halde uzun yıllardır tanıyormuşcasına saygı duyduğum, paylaşımları ile ufkumu açan, dinledikleri müzikler ile müzik kültürümü zenginleştiren, paylaştıkları karikatürler ile yüzümü güldüren, yaşadığım o güne nitelik ve neşe katan insanlarda var. Bu yönüyle baktığımda sosyal medya neden ceza olsun? İşin özü ve yol yine bize çıkıyor. Yaşamın her alanında olduğu gibi sosyal medyadada kendi davranışlarımızdan, seçtiklerimizden ve yaptıklarımızdan sorumluyuz. Hep birlikte öğreniyoruz ya da öğrenmeliyiz. Uzun yıllardır sosyal medya kullanan biri olarak eleştirdiğim bazı davranışları eskiden bende sergiliyordum. Bu yazıyı iğneyi kendimede batırarak yazıyorum. Amacım ahkâm kesmek değil sadece gözlemledikten, farkına vardıktan ve konunun iç sağlamasını yaptıktan sonra kendi adımada bir bilinçlenme süreci yaşamamdan dolayı içimde birikenleri sizlerlede paylaşmak istedim.
Bu yazıda sosyal medyanın kullanımı konusunu yetişkinler açısından ele almaya gayret ettim. İşin bir de çocuklar, ergenler boyutu, siber zorbalık tarafı gibi pek çok açılımı var.
Bir başka yazıda bu detaylarıda konuşmak ümidi ile…
Sevgilerimle
Özlem Ada