Yaşamda var olmayı mı yok olmayı mı seçiyorsunuz…
Günün birinde, bir çiftlikte kaymak kovasına iki fare düşer. Farelerden biri, düştüğünde ve belki düşmeden böylesi bir durumda öleceğine o kadar inanmıştır ki, hiç çaba sarf etmez ve beklenen olur. Fare ölür. İkinci faremiz ise, sezgilerini kullanır, çözüme odaklanır…
ve asla ümidini yitirmeden çırpınmaya başlar. O kadar çok çırpınır ki kovadaki kaymak tereyağa dönüşür ve fare yürüyerek kovadan çıkar, çiftlikteki muhteşem hayatına geri döner.
Yaşamın zorlu koşullarında “var” olmayı mı seçiyorsunuz “yok” olmayı mı? Konumuz bu kadar basit olmamakla birlikte bu metafordan da yola çıkarak söylemek gerekirse, ikisi arasındaki fark bizim proaktif ya da reaktif kişilik özelliklerimizle alakalıdır.
Kişilik; bireyi diğerlerinden ayıran, ona özgü, tutarlı ve yapılaşmış özellikler bütünüdür. Bir kimseyi diğerinden farklı kılan, kendine ait nitelikleri temsil eden yapıdır. Psikologlarca belirlenmiş birçok kişilik özelliği vardır. Günümüzde insan kaynakları departmanları da eleman seçimlerinde proaktif ve reaktif kişilik profilleri gibi özellikleri dikkate almaktadırlar.
Proaktif Kişilik; bir sorun ortaya çıkmadan tedbir ve önlemler alan, bilgi toplayan, düşünüp analiz eden, planlar hazırlayıp harekete geçen kişilik özelliğidir. Proaktif olmanın temelinde geleceği düşünmek, mevcut ya da olası durumun getirilerini hesaplayarak karar vermek ve sorumluluk alarak olayların akışına müdahale etmek yatar. Yani dikkat etmek, olasılıkları görmek, karar vermek, tedbirli olmak ve sorumluluk almak söz konusudur. Bu bilinçli ve sistemli süreç sonunda sağlam temellere dayalı olarak seçimlerini yapan kişi, belirsizlikleri ve stresi en aza indirmiş olur.
Proaktif yaklaşım bir deneyimdeki yanlışı fark edip düzeltmek, ondan ders almak, bir sonraki süreçte yeniden ortaya çıkmasına neden olacak sebepleri ortadan kaldırmaktır. Bu şekilde başarısızlığı gerçekten başarıya dönüştürürüz. Proaktif kişiler, korku ve endişelerini “gerçeklik filtresi”nden geçirirler. Bu kişilik özellikleri sayesinde de yaşamın her alanında öğrenmeyi benimserler. Problemlerini ve hatalarını, yeni bir öğrenme deneyimine ve yaşantısına dönüştürürler. Bütün varoluşsal enerjilerini üst düzeyde kullanarak gerekirse problemleriyle yüzleşir ama kontrolü asla elden bırakmazlar. Hayat gemilerinin kaptanıdırlar.
Reaktif Kişilik; Tıpkı reaktifin kelime anlamında olduğu gibi, bir etkiye tepki olarak ortaya çıkan madde misali olay gerçekleştikten sonra eyleme geçerler. Karşılaşılan sıkıntı ve olumsuzluklardan, hiç ders çıkarmadan anlık kaçışlara yönelirler. Kişi, olay olduktan sonra çözüm bulma gayretine girer.
Reaktif kişilik, dış faktörlerin yönlendirdiği kişilikler için kullanılır. Bu kişilikler, panik yaşayan ve güvenlik duygusunu yitirmiş kırılgan kişiliklerdir. Çoğu zaman depresyona girerler. Başkalarının yargılarına haddinden fazla önem verirler. Bir kaşık suda fırtınalar koparırlar. Ya da başkalarının bir kaşık suda koparmış olduğu fırtınada yollarını kaybederek boğulurlar. Aniden ağlamaklı ve hüzünlü olurlar. Kişisel kontrollerini kolayca kaybederler. Hep başkalarının öngörüleriyle hareket ettiklerinden, sosyal ortamlarda pasiftirler. Telkin, onların vazgeçilmez gıdasıdır. Sosyal rollerde daima pasiftirler,sürekli başkaları tarafından engellendiklerini düşünürler. Risk alamazlar. Sakınımlı, çekinceli, mesafeci, devamlı olarak güvenlik duygusu arayan, korunmaya ve gözetilmeye yatkın bir kişilik zeminleri vardır.
Reaktif kişilikler, kurgusal düşüncelerinin ve kaygılarının bombardımanında, kendilerini ve dikkat melekelerini kaybederler ve normalde yapabilecekleri işleri de yapamaz hale gelirler. Fizyolojik bir gerilim ile çöküntü yaşamaya başlarlar. Konsantrasyonlarını kaybederler. Korkunç bir tehlikeyle karşılaşmış gibi vücutları uyarılmaya ve gerilmeye başlar. Bütün bunlar, reaktif kişiliklerin yaşamış olduğu duygu-durumunun kısa bir betimlemesidir. Sosyal hayatta reaktif kişiler oldukça fazladır.
Hiçbir insan yüzde yüz reaktif ya da yüzde yüz proaktif olamaz. Başta da söylediğimiz gibi genetik miras, çevresel faktörler ve yetişme biçimi kişilik özelliklerimizin oluşumunda kuşkusuz çok etkendir. Ama yine de değişime ve gelişime inanmaya başlayarak proaktif kişiliğimizi güçlendirebiliriz.
Sevgiyle kalın…
Nur Meriç
Psk Gelişim ve Aile Danışmanı