Umudu olanlarda yaşama enerjisi artıyor
Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam esir kampları üzerinde bir takım psikiyatrik incelemeler yapılmış.
Bu kamplarda bulunan esirlerden yaşama şansı en yüksek olanların bir umuda bağlanan kişilerden oluştuğu gözlemlenmiştir. Kendilerini bekleyen birisi veya bir şey olduğuna inan kişiler daha yüksek yaşama direnci göstermiştir. Öyleyse ayakta kalmak için bir “ne için “ iki “kimin için” sorularına cevap bulmalıyız. Logo terapi terimi olarak kullanılan “kendini aşkınlık” tam da bunu anlatmaktadır.
Tarihsel açıdan baktığımızda insan olmak, kendini aşmaktan geçiyor. Kendini aşmak dediğimiz şey kişinin gerçekleştirmek istediği bir anlama, bir davaya, sevdiği bir kişiye yönelmesi ile oluyor.
İnsan sadece varoluşundaki bu kendini aşmayı gerçekleştirdiği zaman gerçekten insan olmakta ve gerçek öz benliğine ulaşmaktadır. Tasavvuf düşüncesinde de insanın nefsini yenerek, benliğini öldürmesi ve bütüne yönelerek mutlak varlığa ulaşması insan-ı kâmil (olgun insan ) olmasını sağlıyor.
Modern dünyanın duygu durumumuzda yaptığı deformasyonla şu anda uçlarda yaşıyoruz. Son trend olarak önce ben, sadece ben diyerek bencilleşiyoruz. Oysa kendini gerçekleştirme, insanın sadece kendini, kendi benliğini güncelleştirmeyi düşünerek değil, kendini unutarak, kendini vererek, kendini görmeyerek ve dışarıya odaklanarak gerçekleşir. Bu yazıyı okurken pek çoğunuz bu özellikleri kendinizde bulacaksınız. “Ben zaten hep başkaları için yaşıyorum” dediğinizde kendinize bir sorun; bundan mutlu musunuz? Değilseniz bir yanlışlık var demektir. Siz kendiniz için bir şey yapmıyorsunuz kendinizi feda edip bir kar bekliyorsunuz. Kendinize vermediğiniz bir değer, karşı taraftan istediğiniz, masumane gördüğünüz ve çoğu zaman da hayal kırıklığına uğradığınız bir kar aslında. Yaptığımızın ne kadar değerli olduğunu, bizi de değerli kıldığını fark etseydik bu iyi hissetmemize neden olan özverili bir tutum olurdu. Yani bir annenin çocuğunu besleyip mutlu olması gibi, şartsız ve koşulsuz vermekten söz ediyoruz. Hiç tanımadığınız, hiç görmeyeceğiniz bir insanın barınma, yeme-içme, eğitim ihtiyacını karşılamanız da benzer bir özveri olarak adlandırılabilir. Kısaca fedakarlık edin demiyoruz, özveride bulunun diyoruz.
Nihai hedef, kendinin bütünün parçası olduğunu fark etmek, sağ eliyle sol elini kesmemek, sağ eliyle sol elini kuvvetlendirmek, destek olmak, onun bakımını yapmak olmalı. Tıpkı bu metaforda olduğu gibi bedenimizdeki tüm parçaların iyi, sağlıklı ve güçlü olması durumunda, kendimizi tam olarak mutlu ve huzurlu hissediyorsak, bütünün hayrına olacak işler yapmak da toplumsal iyiliğin ve huzurun kaynağı olacaktır. Kişinin kendini gerçekleştirmesi için gerekli olan bu durum aynı zamanda kimliğini ve mutluluğunu bulmasını sağlar.
Benzer şekilde ortak bir hedef ya da amaç için bir araya gelen bireyler toplumun küçük gruplarını oluşturarak daha güçlü bir sinerji ile yukarıda sözünü ettiğimiz amacı gerçekleştirebilirler. Yapılan bir çalışmada kavga eden, saldırgan tutum sergileyen bir grup çocuğa, çamura saplanmış bir aracın çekilmesi ve bakımının yapılması görevi verilmiştir. Bu ortak görev saldırganlığı unutturmuş, birlikte hareket etmek ve anlama yönelmek çocukların kendileriyle ve grupla sağlıklı iletişim kurmalarını ve daha mutlu hissetmelerini sağlamıştır.
Yani kısaca kendimizi aşıp, aşkınlıkla bir kişiye veya bir davaya yönelmemiz hayatımıza anlam katar ve kendimizi gerçekleştirmemize neden olur.
Sevgiyle kalın.
Psk.Gelişim Ve Aile Danışmanı
Nur Meriç